FOTOĞRAFÇILIK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

FOTOĞRAFÇILIK harflerini içeren 7 harfli 21 kelime bulunuyor. 7 harfli FOTOĞRAFÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇAĞILTI19, ÇAĞIRTI19, ÇAĞRILI19, KAĞITÇI19, FIRÇALI18, AĞIRLIK16, KAĞITLI16, ATÇILIK12, ÇIRALIK12, ÇIKARTI12, ÇOKLARI12, ÇAKILTI12, ÇARIKLI12, ÇATKILI12, KOÇARLI12, KALITÇI12, OTLAKÇI12, ORTAKÇI12, TIKAÇLI12, LAKIRTI9, ORTALIK9

LAKIRTI

[isim]

  • Söz, laf

    Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları - Enis Behiç Koryürek

[mecaz]

  • Boş söz, dedikodu, laf

    Lakırtıdır o, aldırma!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lakırtı ağzından dökülmek
  • lakırtı çıkarmak
  • lakırtı etmek
  • lakırtısı ağzında kalmak
  • lakırtısı mı olur?
  • lakırtısını etmek
  • lakırtı taşımak
  • lakırtıya boğmak
  • lakırtıya tutmak
  • lakırtı yetiştirmek
  • lakırtıyı ağzına tıkamak
  • lakırtıyı ezip büzmek
  • lakırtıyı kesmek

Birleşik Kelimeler: lakırtı ebesi, lakırtı kavafı, pis lakırtı

ORTALIK

[isim]

  • Bulunulan yer, çevre

    Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. - Peyami Safa

  • İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer

    Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmemden başka çare kalmadı. - Halide Edip Adıvar

  • Yeryüzünün görünen bölümü, çevre, etraf

    Ortalıkta güneş olmadığı, hava yine bulutlu olduğu hâlde, tatlı bir aydınlık vardı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Soyut anlamda yaşanan ortam

    Bu neşe ortalığa sirayet etti. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ortalığı ... götürmek (veya almak)
  • ortalığı birbirine katmak
  • ortalığı gürültüye (veya patırtıya) vermek
  • ortalığı kırıp geçirmek
  • ortalık ağarmak
  • ortalık düzelmek
  • ortalık kararmak
  • ortalık karışmak
  • ortalık sütliman olmak
  • ortalık yatışmak

Birleşik Kelimeler: ortalık yer

ATÇILIK

[isim]

  • Atçının yaptığı iş

ÇIRALIK

[sıfat]

  • Çıra olarak kullanılmaya elverişli (ağaç, tahta)

[isim]

  • Çıra konulan yer

    Çıralık yanınca Koca Osman onu öylece gördü, yüzüne ters ters, alaylı baktı. - Yaşar Kemal

ÇIKARTI

[isim]

  • Boşaltım ile vücuttan dışarı çıkan madde, ıtrah maddesi

ÇOKLARI

[zamir]

  • Birçoğu

    Çokları bunu, burnumun büyüklüğüne verir. - Adalet Ağaoğlu

ÇAKILTI

[isim]

  • Çakıl taşı vb. kımıldatıldığında çıkan ses

ÇARIKLI

[sıfat]

  • Ayağına çarık giymiş

Birleşik Kelimeler: çarıklı erkânıharp

ÇATKILI

[sıfat]

  • Çatkısı olan

    Kızının bu hâlini gören başı çatkılı bir dolmacı bacı hemen oraya koştu. - Osman Cemal Kaygılı

KOÇARLI

[isim]

  • Aydın iline bağlı ilçelerden biri

KALITÇI

[isim]

  • Bir kalıttan yasalar gereğince yararlanan kimse, mirasçı, vâris

OTLAKÇI

[sıfat]

[argo]

  • Asalak

    Bizim rahmetli İlhami de otlakçı idi ama hiç olmazsa bir inceliği vardı, adamı eğlendirirdi. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

  • Çok sigara içmesine karşın satın almayıp sürekli başkalarından sigara isteyen kimse

ORTAKÇI

[isim]

  • Ortakçılık yapan kimse, yarıcı, maraba

    Tarlada ortakçısıyla her gün çalışabilen Şaban, Zeyno'nun hâlini acınacak buluyordu. - Halide Edip Adıvar

[hayvan bilimi]

  • Konakçının sindirilmemiş besininden yararlanan konuk

TIKAÇLI

[sıfat]

  • Tıkacı olan, tıkaçlanmış

AĞIRLIK

[isim]

  • Ağır olma durumu

    Taşın ağırlığı.

    Yükün ağırlığı.

  • Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
  • Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
  • Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum

    Havanın ağırlığı.

  • Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
  • Yük, külfet

    Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır.

  • Takı

    Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti.

  • Sorumluluk

    Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim.

  • Etki, baskı, güçlük
  • Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak

    Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli. - Attila İlhan

[halk ağzında]

  • Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın (II)

[mecaz]

  • Sıkıntı

[mecaz]

  • Ağırbaşlılık

    Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi.

[mecaz]

  • Değerli olma durumu

    Hediyenin ağırlığı.

[mecaz]

  • Uyuşukluk ve gevşeklik durumu

    Beynime bir ağırlık peyda olmuştu. - Aka Gündüz

[askerlik]

  • Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri

    Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum. - Falih Rıfkı Atay

[fizik]

  • Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite

[spor]

  • Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağırlığınca altın etmek (veya değmek)
  • ağırlığını (ortaya) koymak
  • ağırlığı olmak
  • ağırlık basmak (veya çökmek)
  • ağırlık olmak

Birleşik Kelimeler: ağırlık merkezi, ağırlık yitimi, başağırlık, gramağırlık, horoz ağırlık, kilogramağırlık, orta ağırlık, özgül ağırlık, sinek ağırlık, tüy ağırlık, atom ağırlığı