FOTOSKOP ile Oluşan Kelimeler (FOTOSKOP Kelime Türetme)

FOTOSKOP harflerinden oluşan 21 kelime bulunuyor. FOTOSKOP kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Fotoskop kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

FOTOSKOP22

5 Harfli Kelimeler

POSOF18

4 Harfli Kelimeler

FOTO12, POST10, SPOT10, STOP10, STOK6

3 Harfli Kelimeler

POF14, FOS11, SOF11, FOK10, KOF10, POS9, POT8, TOP8, TOS5, KOT4, TOK4

2 Harfli Kelimeler

OF9, OK3, OT3

OK

[isim]

  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
  • Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
  • At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç

    Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin

[matematik]

  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku

OT

[isim]

[bitki bilimi]

  • Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler

    Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı. - Aka Gündüz

[sıfat]

  • Bu bitkilerle yapılmış veya bu bitkilerle doldurulmuş

    Ranzalardan birinin üst yatağında bir ot şilte üzerinde, soyunmadan uzanan ve iki eli ensesinin altında düşünen ben. - Necip Fazıl Kısakürek

[eskimiş]

  • Zehir

[eskimiş]

  • İlaç

[argo]

  • Esrar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ot gibi
  • ot gibi yaşamak
  • ot tutunmak
  • otu çek köküne bak
  • ot yoldurmak

Birleşik Kelimeler: otobur, otyiyenler, acı ot, karacaot, sütlü ot, abdestbozan otu, adamotu, ağı otu, ağızotu, altın otu, andız otu, ardıç otu, avcı otu, ayrık otu, bağırsak otu, balık otu, bambul otu, ban otu, basur otu, beşparmak otu, bit otu, boğan otu, boy otu, burun otu, canavar otu, ciğer otu, çalgıcı otu, çayır otu, çiriş otu, çivit otu, çöreotu, çörek otu, dağ dalak otu, dalak otu, danakıran otu, deli otu, dereotu, dilotu, diş otu, dolama otu, dolma otu, domuz ayrık otu, domuz otu, dulaptal otu, dulavrat otu, eğir otu, eğrelti otu, engerek otu, esrar otu, eşek otu, evliya otu, fare otu, fıtık otu, gebre otu, gelin otu, geyik otu, göbek otu, güzelavrat otu, hamam otu, hasır otu, horozcuk otu, İdris otu, imparator otu, kabakulak otu, kanarya otu, kandıra otu, kan otu, kartallı eğrelti otu, kasık otu, kaşık otu, kedi otu, kelebek otu, kene otu, kıl otu, kırlangıç otu, kokulu çayır otu, kovan otu, koyun otu, kuduz otu, kum otu, kurbağa otu, kurşun otu, kuş otu, küstüm otu, limon otu, lohusa otu, marsıvan otu, mayasıl otu, melek otu, mercan otu, meyhaneci otu, misk otu, mübarek otu, nevruz otu, nezle otu, oğul otu, Oltu otu, ökse otu, öksürük otu, ölmez otu, pamuk otu, panzehir otu, pelin otu, pire otu, pisik otu, pisipisi otu, sabun otu, sakar otu, sancı otu, sarımsak otu, sedef otu, selam otu, semizotu, sıçanotu, sıraca otu, siğil otu, sinir otu, solucan otu, sökü otu, süpürge otu, süt otu, şerbetçi otu, şeytan otu, şifa otu, tarak otu, taşkıran otu, tavşancıl otu, turp otu, tükürük otu, türüz otu, tüylü dalak otu, uyuz otu, yakı otu, yapışkan otu, yara otu, yavşan otu, yoğurt otu, yüksük otu, zemberek otu, zembil otu, ciğer otları, sinir otları

KOT

[isim]

  • Giysi yapılan mavi bir tür kumaş, blucin

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan (giysi)

    Kot pantolon.

Birleşik Kelimeler: taşlanmış kot

[isim]

[mimarlık]

  • Temel ile zemin arasındaki yükseklik

[isim]

[halk ağzında]

  • Yörelere göre değişen ölçüde tahıl alabilen, tahtadan yapılmış bir ölçek

TOK

[sıfat]

  • Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
  • Sık ve kalın dokunmuş (kumaş)
  • Kalın ve gür (ses)

    Sesi tok, aksanı düzgündü. - Necip Fazıl Kısakürek

[mecaz]

  • Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tok açın hâlinden bilmez
  • tok evin aç kedisi
  • tok tutmak

Birleşik Kelimeler: tokgözlü, tok karnına, tok sözlü, tok tok, gönlü tok, gözü tok, karnı tok

TOS

[isim]

  • Alın veya boynuzla vuruş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tos vurmak

STOK (Kelime Kökeni: Fransızca stock)

[isim]

  • Yığılım

[ticaret]

[ekonomi]

  • Yığımlık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • stok etmek

POT

[isim]

  • Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım

    Ceketinin arkasındaki potlar, bugün mutlaka her zamandan çok ensesine binmişti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Poker vb. iskambil oyunlarında oyuncuların tümünce ortaya sürülen eşit miktardaki para veya fiş

[mecaz]

  • Yanlışlık, hata, gaf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • pot gelmek
  • pot kırmak
  • pot yapmak

Birleşik Kelimeler: pot yeri

TOP

[isim]

  • Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne

    Havası boşalmış bir futbol topu... - Aka Gündüz

  • Bazı aletlerde bulunan toparlağımsı parça

    Duvar saatinin topu. Kantarın topu.

  • Kumaş, kâğıt gibi şeylerin belli miktardaki bağı

    Bir top basma. İki top ipekli.

  • Kumaş, kâğıt vb. şeylerin düzenli bir yığın durumuna getirilmiş bağı

    Kâğıt topları.

[sıfat]

  • Yuvarlak biçimde olan, toparlak

[zarf]

  • Tamamen, bütünüyle

[argo]

  • Homoseksüel erkek

[askerlik]

  • Gülle veya şarapnel atan büyük, ateşli silah

    Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor / Barbaros belki donanmayla seferden geliyor - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • top (veya topu) atmak
  • topa çıkmak
  • topa tutmak
  • top etmek
  • top gibi gürlemek
  • top gibi patlamak
  • top sürmek
  • topu atmak
  • topu dikmek
  • topu taca atmak (veya bırakmak)
  • top yapmak
  • top yuvarlaktır

Birleşik Kelimeler: top ağaç, topaltı, top arabası, top atımı, topbaş, top çam, topçeker, tophane, topkadife, top kandil, top mermisi, top patlıcan, top sağır, top sakal, top sürme, top tekniği, top top, top toplayıcı, top tüfek, topyekûn, top zambak, ağır top, altıntop, armut top, duran top, ölü top, tortop, tüytop, uçan top, yakan top, yakar top, yumru top, yüzer top, alan topu, ayak topu, bayram topu, bilardo topu, cila topu, dağ topu, duvar topu, el topu, güneştopu, havan topu, iftar topu, kantar topu, kartopu, kar topu, masa topu, ramazan topu, sahra topu, salkım topu, sepet topu, su topu, topu topu, yangın topu, yumruk topu

POS

[sıfat]

  • Gür ve uzun (bıyık)

Birleşik Kelimeler: pos bıyık

OF

[ünlem]

  • Sıkıntı, bezginlik, usanç, acı, yorgunluk vb. duyguları belirten bir söz

    Of, bıktım artık! Of, kolum acıdı! Bu da ne karışık bir rüya imiş diye söyleniyordu. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • of bile dememek
  • of çekmek

[isim]

  • Trabzon iline bağlı ilçelerden biri

POST (Kelime Kökeni: Farsça pūst)

[isim]

  • Tüylü hayvan derisi

    Belinde ince bir ceylan postu, sırtında ağaç liflerinden örülmüş kaba bir atkı vardı. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[eskimiş]

[mecaz]

  • Tarikatlarda şeyhlik makamı

    Hacı Bektaş postu.

[mecaz]

  • Makam

    Kiminin meselesi geçim, kiminin seçim, kiminin post. - Orhan Veli Kanık

  • Bazı deyimlerde `can` anlamında kullanılan bir söz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • post elden gitmek
  • postu deldirmek
  • postu kurtarmak
  • postuna oturmak
  • postuna saman doldurmak
  • postundan olmak
  • postu sermek
  • post vermek

Birleşik Kelimeler: post kavgası, keçi postu

SPOT (Kelime Kökeni: Fransızca spot)

[isim]

  • Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü
  • Tanıtımcık

[ekonomi]

  • Peşin
  • Işıntı

    İkinci bir spot yanmıştı şimdi, sahneyi şöyle bir tarayıp üst kısımları aydınlattı. - Nazlı Eray

Birleşik Kelimeler: spot alım, spot lambası, spot mağaza, spot satım

STOP (Kelime Kökeni: Fransızca stop)

[isim]

[eskimiş]

  • Telgraf ve telefonla olan haberleşmelerde cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılan bir söz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • stop etmek

Birleşik Kelimeler: stop lambası, stop valf

FOK (Kelime Kökeni: Fransızca phoque)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Etçiller takımının fokgiller familyasından, 1-2 metre boyunda, postu değerli, memeli deniz hayvanı, ayı balığı (Phoca)

    Donuk ışıkta birçok fokun mağaraya girdiğini görmüş. - Halikarnas Balıkçısı

KOF

[sıfat]

  • Kuruyarak veya çürüyerek içi boşalmış olan

    Kof ceviz.

[mecaz]

  • Boş, değersiz, bilgisiz, yetkisiz (kimse)

    Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]

  • Güçsüz, dermansız

    Kof adam.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kof çıkmak