FOSURDAMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

FOSURDAMAK harflerini içeren 6 harfli 23 kelime bulunuyor. 6 harfli FOSURDAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MASRUF15, AMFORA14, MASRAF14, FUKARA13, UFARAK13, DOKUMA11, DURMAK10, KROMSU10, OSURMA10, SORUMA10, SORMUK10, KORUMA9, KURADA9, MASURA9, SORMAK9, SARKOM9, AKARSU8, KURAMA8, KARASU8, MUKAAR8, OKRAMA8, SARKMA8, SARMAK8

AKARSU

[isim]

  • Yeryüzünde, yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su
  • Tek sıra elmastan gerdanlık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akarsu çukurunu kendi kazır
  • akarsu gibi
  • akarsu pislik tutmaz
  • akarsuya inanma, eloğluna dayanma

Birleşik Kelimeler: akarsu santrali

KURAMA

[isim]

  • Türkistan'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse

KARASU

[isim]

[tıp]

  • Çoğunlukla gözün iç basıncının çoğalmasıyla kendini gösteren, körlüğe sebep olabilen bir göz hastalığı, glokom

[isim]

  • Sakarya iline bağlı ilçelerden biri

MUKAAR (Kelime Kökeni: Arapça muḳaʿʿar)

[sıfat]

[eskimiş]

[matematik]

[fizik]

  • İçbükey

OKRAMA

[isim]

  • Okramak işi

SARKMA

[isim]

  • Sarkmak işi

SARMAK

[-i]

  • Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
  • Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek

    Gece, ahenk içinde divanımı/ Şenlendirse pırıl pırıl rakkaseler / Gece, gece, her yanımı / Sarsa güller, laleler, menekşeler - Halit Fahri Ozansoy

  • Dolayında yer almak
  • Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak

    Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu. - Necati Cumalı

  • Örtmek

    Ah işte tövbe ettik bütün suçlarımızdan / Bir gaflet perdesiydi gözlerimizi saran - Enis Behiç Koryürek

  • Kucaklamak
  • Yumak yapmak

    İpliği sarmak.

  • Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak
  • Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek

    Dolma sarıyorum diye yaprağı parmağıma doladım. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

    Sardığı sigarayı tabakasına yerleştiriyor. - Tarık Buğra

[-e]

  • Sarılıp tırmanmak

    Asma çardağı sardı.

[-e]

[-i]

  • Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak

    Kitabı kâğıda sarmak.

  • Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak
  • Saldırmak, hücum etmek

    Faik Efendi biliyordu ki saracaklar hem de fena saracaklar. - Memduh Şevket Esendal

  • Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek

[mecaz]

  • Sözle saldırmak, tedirgin etmek

    Evdekilerin hepsi bana sarıyor.

[mecaz]

  • Hoşuna gitmek, zevkini okşamak

    Bu canlılık, insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem yazdan daha başka türlü sarıyordu. - Ahmet Hamdi Tanpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sarıp sarmalamak

KORUMA

[isim]

  • Korumak işi

    Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi. - Yaşar Kemal

  • Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi, koruma görevlisi

[ekonomi]

  • Bankacılık alanında, bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması

Ata Sözleri ve Deyimler

  • korumaya almak

Birleşik Kelimeler: koruma aracı, koruma görevlisi, koruma polisi, koruma ünsüzü, orman koruma memuru, sahil koruma, yakın koruma, alan koruması

KURADA (Kelime Kökeni: Arapça ḳurāḍa)

[sıfat]

[halk ağzında]

  • İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya)
  • Gelişmemiş, cılız

    Pencereyi açar açmaz bu karı çarpık bacakları, kurada kolları, porsuk gerdanla karşıma çıkar. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

MASURA (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Koni veya silindir biçiminde olup üzerine şerit, iplik vb. sarılan, karton, tahta, plastik vb.nden yapılan araç
  • Çeşme zıvanası

[eskimiş]

  • Bir akarsu ölçü birimi

SORMAK

[-e]

[-i]

[-den]

  • Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek

    Hastanenin nöbetçi doktoru yok mu? diye soruyorum. - Reşat Nuri Güntekin

  • Bir işin sorumluluğu kendisinde olmak, bir işten sorumlu bulunmak

    Bu işi benden sorarlar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sora sora Bağdat (veya Kâbe) bulunur
  • sorma! (veya sormayın! veya sorma gitsin!)
  • sormak ayıp olmasın
  • sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir

[-i]

[halk ağzında]

  • Dudakları uzatıp soluğu kuvvetle çekerek emmek

SARKOM (Kelime Kökeni: Fransızca sarcome)

[isim]

[tıp]

  • Kötücül bağ dokusu uru

DURMAK

[nesnesiz]

  • Hareketsiz durumda olmak

    Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • İşlemez olmak, çalışmamak

    Bileğimdeki saat durmuş. - Aka Gündüz

  • Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek

    Yolda nerede çeşme gördümse durdum, elimi yüzümü yıkadım, su içtim. - Necati Cumalı

  • Dinmek, kesilmek

    Yağmur durdu.

  • Varlığını sürdürmek

    Türklerin yüzlerce yıl önceki kitabeleri hâlâ duruyor.

  • Var olmak

    Bu kadar dersim dururken sinemaya nasıl gideyim?

  • Beklemek, dikilmek

    Oturacak değil, ayakta duracak yer yok. - Reşat Nuri Güntekin

  • Yaşamak

    Anneannen duruyor mu?

  • Birisinin malı olarak bulunmak veya o malla ilişkisi olmak

    Yazlık eviniz hâlâ duruyor mu?

  • Kalmak

    Artık çok durmamış, yanındaki hanımla birlikte balodan çıkmış. - Mahmut Yesari

  • Bir yerde olmak veya bulunmak

    Aspirin getirmeyeceğini adı gibi biliyordu çünkü çekmecesinde dokunulmamış bir kutu duruyordu. - Tarık Buğra

  • Belli bir durumda, bir görevde bulunmak

    Her gelişimde ben de maçları seyreder, kaleci dururdum. - Haldun Taner

  • Ara vermek

    Sabahtan beri hiç durmadım.

  • Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dur! (veya durun!)
  • durdu durdu, turnayı gözünden vurdu
  • durduğu yerde (veya durduk yerde)
  • dur durak (veya dur dinlen veya dur otur) yok

Birleşik Kelimeler: duran top, durmuş oturmuş, dursuz duraksız, durup dinlenmeden, durup durup, durup dururken, süreduran

KROMSU

[sıfat]

  • Kromu andıran, kroma benzeyen, krom gibi

OSURMA

[isim]

  • Osurmak işi