[isim]

[bitki bilimi]

• Tohumdan yetiştirilip başka yerlere dikilmek için hazırlanan sebze veya körpe çiçek

  Ektiği fideler kurumuş, kurumayanları da danaburnu kesmişti. - Aziz Nesin

[isim]

• Yeni yetişen ağaç veya ağaççık

  Elma fidanı.

• Başka bir yere dikilmek için bulunduğu yerden çıkarılan taze ağaç, dikme

  Evlendiklerinin haftası, oraya iki gül fidanı dikmişlerdi. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

• fidan gibi

[isim]

• Fide yetiştirilen yer

  Eğer fideleriniz nitelikli değilse boy verip yapraklandıkça, çiçek açtıkça, meyve verdikçe fideliğe kızmaya hakkınız yoktur. - Salâh Birsel

[sıfat]

• Fide olmaya uygun

  Fidelik tohum.

[isim]

• Tutsak edilen veya rehin alınan bir kimsenin serbest bırakılması için istenen para, kurtulmalık, fidyeinecat

  Baskı altında tutulduğunu bilip fidye vadederek seni kaçıracak birini aramışım. - Kemal Bilbaşar

[isim]

• Fidan yetiştirilen yer, dikmelik

  Orta Anadolu'nun fidan gereksinmesini karşılamak üzere, Eskişehir'de bir fidanlık kurulmuş. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Fidelemek işi

[isim]

• Fide yetiştirip satan kimse

[-i]

• Fidan dikmek

[isim]

[din bilgisi]

• İnancılık

[isim]

• Fidecinin yaptığı iş

[isim]

• Küçük fidan

  Buraya dikilen fidancıkların gölgeleri, sığınabilecek kadar geniş değildi. - Memduh Şevket Esendal

[eskimiş]

• Fidye