FAREKUYRUĞU Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler
FAREKUYRUĞU harflerini içeren 4 harfli 23 kelime bulunuyor. 4 harfli FAREKUYRUĞU kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KUĞU13,
KARE (Kelime Kökeni: Fransızca carré)
- Kenarları ve açıları birbirine eşit olan dörtgen, dördül, murabba
-
Bu biçimde olan
Kare masa.
-
İskambil oyunlarında aynı türden dört kâğıdın bir araya gelmesi
Kare as. Kare kız.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ...-in karesi
- karesini almak
Birleşik Kelimeler: kare kare, karekök, birimkare, kilometrekare, metrekare, tamkare
AKUR (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳūr)
-
Azgın, şiddetli
Ben, akur bir kuvvetin üstünde uçuyor gibi pek çabuk yakınlaşan uzaklara bakıyor, bu azgın ata bindikçe daima duyduğum şeyleri tekrar hissediyordum. - Ömer Seyfettin
- Kudurmuş, kuduz, kuduruk
KURA (Kelime Kökeni: Arapça ḳurʿa)
-
İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme
Okulu bitirirken kurada Karaköse'yi çekince dağda taşta doya doya ata bineceği için seviniyordu. - Necati Cumalı
- Kime veya neye isabet edeceği önceden belli olmayan bir çekimle sonucu belirleme
Ata Sözleri ve Deyimler
- kura çekmek
- kurası olmak
Birleşik Kelimeler: kura efradı, kura neferi, kaçın kurası
KURU
-
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. - Halide Edip Adıvar
-
Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan
Kuru çöl. Kuru tepeler.
-
Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı
Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar. - Refik Halit Karay
-
Canlılığını yitirmiş (bitki)
Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum? - Halide Edip Adıvar
-
Salgısı olmayan
Kuru öksürük. Kuru egzama.
-
Döşenmemiş, çıplak
Salih Reis, dört kuru duvardan ibaret fukara kapısından gördüğü mavi denize baka baka ölmek istiyordu. - Halikarnas Balıkçısı
-
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)
Kuru çayla karın doyar mı?
-
Etkisi ve sonucu olmayan
Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler. - Ruşen Eşref Ünaydın
- Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem
-
Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze
Kuru, zevksiz bir hayat.
-
Akıcı olmayan, duygudan yoksun
Kuru bir anlatım.
- Kuru fasulye
Ata Sözleri ve Deyimler
- kuru başına kalmak
- kuruda kalmak
- kuru gayret çarık eskitir
- kuru hasır (veya kilim) üstünde kalmak
- kuru laf karın doyurmaz
- kurunun yanında yaş da yanar
- kuru tahtada kalmak
Birleşik Kelimeler: kuru boya, kuru çay, kuru çayır, kuru çeşme, kuru dere, kuru duvar, kuru ekmek, kuru erik, kuru fasulye, kuru filtre, kuru gürültü, kuru hava, kuru iftira, kuru incir, kurukafa, kuru kafa, kuru kahve, kuru kalabalık, kuru kayısı, kuru kemik, kuru köfte, kuru kuruya, kuru kuyu, kuru laf, kuru meyve, kuru öksürük, kuru pasta, kuru pil, kuru sebze, kurusıkı, kuru soğan, kuru soğuk, kuru söz, kuru tarım, kuru temizleme, kuru üzüm, kuru yemiş, kuru yemişçi, kuru yük, kuru ziraat, kara kuru, tuzu kuru, karaca kuruca, tahtakuruları, armut kurusu, Beypazarı kurusu, dut kurusu, gülkurusu, gül kurusu, insan kurusu, kayısı kurusu, kız kurusu, piç kurusu, tahtakurusu, üzüm kurusu, yaprakkurusu
URUK
- Soy, sülale
URAY
- Belediye
UYAK
- Şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı ahengi veren heceler veya aynı görevde olmayan ancak benzeşen sesler, kafiye
Birleşik Kelimeler: iç uyak, yarım uyak
KUYU
-
Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur
Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu. - Haldun Taner
-
Toprağa kazılan derince çukur
Kireç kuyusu.
- İçinden çıkılamayan durum veya yer
- Yer altındaki iş yerlerine ulaşmak için açılmış ve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantı yolu
Ata Sözleri ve Deyimler
- kuyu açmak
- kuyudan adam çıkarmak
- kuyu gibi
- kuyusunu kazmak
Birleşik Kelimeler: kuyu anası, kuyu bileziği, kuyu fındığı, kuyu kebabı, kuyu suyu, kuyu topuğu, ana kuyu, dipsiz kuyu, iç kuyu, kör kuyu, kuru kuyu, artezyen kuyusu, gayya kuyusu, kar kuyusu, kireç kuyusu, kurt kuyusu, maden kuyusu, sondaj kuyusu
UYKU
-
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu
Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz. - İsmet Özel
- Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
-
Doğada görülen sükûnet durumu
Kış süresince uykuda olan ağaçlar, baharla birlikte uyandı.
- Gerçeği görememe, aymazlık
Ata Sözleri ve Deyimler
- uyku (veya uykusunu) çekmek
- uyku basmak (veya bastırmak)
- uyku dağıtmak
- uykuda olmak
- uyku durak yok
- uyku gözünden akmak
- uyku kestirmek
- uyku nedir bilmeden
- uykusu açılmak (veya dağılmak)
- uykusu başına sıçramak
- uykusu bölünmek
- uykusu gelmek
- uykusu kaçmak
- uykusunu almak
- uyku tutmamak
- uyku vermek (veya getirmek)
- uykuya dalmak
- uykuya varmak
- uykuya yatmak
Birleşik Kelimeler: uyku apnesi, uyku hastalığı, uyku ilacı, uyku saati, uyku semesi, uyku sersemi, uyku seti, uyku takımı, uyku tulumu, uykusu ağır, uykusu derin, uykusu hafif, ağır uyku, daluyku, deliksiz uyku, derin uyku, ebedî uyku, hafif uyku, gaflet uykusu, kış uykusu, kuş uykusu, öğle uykusu, taş uykusu, tavşan uykusu, tilki uykusu, yaz uykusu
UYUR
- Uyuyan
- Durgun (su)
Birleşik Kelimeler: uyurgezer, uyur göz, uyur uyanık
FRER (Kelime Kökeni: Fransızca frère)
-
Yabancılara ait okullarda görevli papaz
Mektepte arkadaşlarına hükmeden frerlerden hiç korkmadı. - Ömer Seyfettin
FRAK (Kelime Kökeni: Fransızca frac)
-
Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah erkek ceketi veya takımı
Babam Cumhuriyet Bayramı törenlerine frak ve silindir giyerek katılırdı. - Çetin Altan
FAKR (Kelime Kökeni: Arapça faḳr)
-
Yoksulluk, fukaralık
Bu dakikadan itibaren önümüzde yürüyecek olan bu genç adam, azlıkla, fakr ile, mazlumluk ve mağlubiyetle ittifak etmişti. - Hamdullah Suphi Tanrıöver
Birleşik Kelimeler: fakruzaruret
FARE (Kelime Kökeni: Arapça fāre)
-
Sıçangillerden, küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan (Mus)
Tarla faresi. Fındık faresi.
- Düz bir yüzey üzerinde yuvarlanan bir top aracılığıyla imlecin hareketini sağlayan elektronik araç
Ata Sözleri ve Deyimler
- fare çıktığı deliği bilir
- fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (veya kıçına) kabak bağlamış
- fare düşse başı yarılır
- fareler cirit atmak (veya oynamak)
Birleşik Kelimeler: fare deliği, faredişi, farekulağı, farekuyruğu, fare otu, kör fare, sivrifare, cep faresi, çatı faresi, fındık faresi, fil faresi, firavun faresi, kamyon faresi, lağım faresi, otel faresi, tarla faresi
FARK (Kelime Kökeni: Arapça farḳ)
-
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans
Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz. - İsmet Özel
- Ayrım
- Çıkarma işleminin sonucu
Ata Sözleri ve Deyimler
- fark atmak
- fark etmek
- fark etmez
- fark gözetmek
- farkına varmak
- farkında olmak
- fark olunmak
- fark yapmak
Birleşik Kelimeler: ortak fark, toplumsal fark, potansiyel farkı, saat farkı, sayı farkı