[-i]

• Net ve açık bir duruma kavuşturmak

[-i]

• Her yanı titretmek

[fizik]

• Titreşim durumuna getirmek

[-i]

• Bir kimse, bir varlık, bir olay vb.ni hayal gücü ile büyütmek, yüceltmek, mit durumuna getirmek

[-i]

• Adileşmesine yol açmak

[-i]

[-le]

• Bir araya getirmek

  Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

[-i]

• Dik duruma getirmek

  Müfettiş Bey, oturuşunu daha da dikleştirdi. - Tarık Buğra

[mecaz]

• Sert duruma getirmek

[-i]

• İyileşmesini sağlamak, sağlığına kavuşturmak, tedavi etmek

• Eksikliğini, bozukluğunu gidermek, ıslah etmek

[-i]

• Küt duruma getirmek

[-e]

• Yerleşmesini sağlamak

  Düven tahtasının altına çakmak taşlarını yerleştiriyordu. - Cahit Uçuk

• Yerine koymak

  Selim, eşyasını toplayıp gene kayığa yerleştirdi. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

• Tokat, şamar vurmak

  Herife bir tokat yahut bir yumruk yerleştiremediğine bile yandı durdu. - Peyami Safa

[mecaz]

• Söz veya cevabı tam sırasında söylemek

[-i]

• Bir işi çabuklaştırmak, acele ettirmek

[-i]

[fizik]

• Sıcaklığını yükselterek bir cismin yapısını ve birleşimini bozmadan hacmini, boyunu artırmak

[-i]

• Pekleşmesine yol açmak, pekleşme işini yaptırmak

[mecaz]

• Güçlenmesini sağlamak

  Onun gibi şöhretini pekleştirdi. - Burhan Felek

[-i]

• Tip özelliği vermek veya kazandırmak

[-i]

• Benzer duruma getirmek

[-i]

• Depreşmesine sebep olmak

  Mektup dertlerimi depreştirdi.