[isim]

• Gizler, sırlar

  Yüzüme, tekrar o eski, esrar dolu gözlerle bakıyor. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

• esrara dalmak

[isim]

• Hint kenevirinden çıkarılan ve kullanılacak miktara göre uyarıcı, sarhoş edici veya uyuşturucu etkileri olan bir madde

Ata Sözleri ve Deyimler

• esrar çekmek

[sıfat]

• Gizli yönleri bulunan, ne olduğu anlaşılamayan, akıl erdirilemeyen, esrarengiz

  Eskiden de böyle esrarlı idi deniz / Böyle alevli, harlı idi deniz / Böyle ağlardık, ey kalbim / Sebepsiz - Halit Fahri Ozansoy

[isim]

• İçinde esrar bulunan

  Ağzına üflediği esrarlı dumanla sarhoşlayan ve uyuklayan kediye küçük bir çakıl fırlattı. - Muzaffer Uyguner

[isim]

• Esrar kullanmayı alışkanlık durumuna getiren kimse, keş(II)

  Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür. - Ahmet Haşim

[isim]

• Esrar yapan, satan veya esrar çeken kimse

  Esrarcılar boğula boğula öksürürler, duman içinde kalırlar, duman olurlar. Buna mastor olurlar demek daha uygundur. - Sadri Sema

[isim]

• Esrarkeş olma durumu

[isim]

• Esrarcının yaptığı iş

[sıfat]

• Gizemli

[isim]

• Gizemlilik

  Evime kaçmaklığım lazım gelirken, Zekeriya sofrasının esrarengizliğini öğrenmek cazibesine kapıldım. - Aka Gündüz