ENDEKSLETMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
ENDEKSLETMEK harflerini içeren 5 harfli 59 kelime bulunuyor. 5 harfli ENDEKSLETMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
DEMET8,
ETENE
- Döl eşi
- Meyve yaprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm
ETKEN
-
Etki eden şey, faktör
Bu sanatçıların çoğunun başarısında dış ülkelerde edindikleri sahne görgü ve kültürü etken olmuştur. - Metin And
- Bir madde üzerinde belli bir değişiklik yapan şey, müessir
-
Doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatan, öznesi belli olan fiil, etken fiil, aktif, aktif fiil, malum, edilgen karşıtı
Kırmak, bilmek etken fiillerdir.
Birleşik Kelimeler: etken fiil, etken madde
ENTEL (Kelime Kökeni: Fransızca intellectuelle'den)
- Entelektüel olmaya özenen ancak bunun için gerekli olan niteliği kazanmamış (kimse)
-
Sahte aydın
Gençlerin bazıları entellerle birlikte olmaktan gurur duyduklarını söylüyorlar. - Tomris Uyar
Ata Sözleri ve Deyimler
- entel takılmak
KETEN (Kelime Kökeni: Arapça kettān)
- Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beş taç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki (Linumusitatissimum)
-
Bu bitkinin liflerinden yapılmış (dokuma vb.)
Saçları, yüzü, bolerosu, keten elbisesi, hepsi vücuduna yapışmış. - Ahmet Hamdi Tanpınar
Birleşik Kelimeler: keten helva, keten kuşu, keten tohumu, bataklık keteni, su keteni, yaban keteni
KENET
- İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
Ata Sözleri ve Deyimler
- kenet etmek
- kenet gibi yapışmak
Birleşik Kelimeler: kenet mili
KELEK
- Olgunlaşmamış, ham kavun
- Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir tür sal
-
Yer yer çıplaklığı veya boşluğu olan
Kelek mısır.
-
Kılsız
Kelek tulum.
- Aptal
Ata Sözleri ve Deyimler
- kelek atmak
- kelek yapmak
TELEK
- Kuşların gövde, kanat ve kuyruğunda bulunan, uçma, örtü ve kuyruk telekleri olarak üçe ayrılan, çeşitli renklerde kalın eksenli tüy
TEKNE
-
Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan veya taştan yapılan, uzun ve geniş kap
Bir taş teknenin üstünde doktor Abbas'ın ölüsünü kesti biçti. - Yaşar Kemal
- Sızdırabilir veya sızdırmaz olarak yapılmış, levhaları bir parçadan oluşmuş, kulpları ve kulp delikleri bulunan, bir veya iki kişi tarafından taşınabilir üstü açık bir ambalaj türü
-
Bir tür küçük deniz taşıtı
Sefere kalkacak bir sürü tekne vardı limanda. - Halikarnas Balıkçısı
- Geminin omurga, kaburga ve kaplamadan oluşan temel bölümü
- Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur, alçak bölümü, ineç, kemer karşıtı
- Havza
- Ut, tambur vb. çalgılarının sesi yükselten oyuk ve şişkin parçası
Birleşik Kelimeler: tekne kazıntısı, kaba tekne, livarlı tekne, duş teknesi, gangama teknesi, hamur teknesi, mercan teknesi
TEKKE (Kelime Kökeni: Arapça tekye)
-
Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh
Hemen her ev yarı saray ve yarı tekke gibi bir şeydi. - Abdülhak Şinasi Hisar
- İşsiz güçsüz kimselerin buluşup sığındıkları yer
- Esrar içilen üstü kapalı yer
-
Hapishane
Bakıyorum, tekke sana yaramış, dedi. Ne zaman çıktın? - Tahsin Yücel
Ata Sözleri ve Deyimler
- tekkeyi bekleyen çorbayı içer
Birleşik Kelimeler: esrar tekkesi, miskinler tekkesi
TEKEL
- Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
- Devletin herhangi bir üretim alanını elinde tutması, satışı tek elden yönetmesi ve fiyata hâkim olması durumu, inhisar, monopol
-
Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç
Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak. - Haldun Taner
Ata Sözleri ve Deyimler
- tekelinde olmak
- tekeline (veya tekellerine) almak
Birleşik Kelimeler: tekel bayisi, tekel maddesi, tekel ürünleri
ESLEK
- Başkasının buyruk ve dileklerini yerine getiren, söz tutan, yumuşak başlı, itaatli, muti
ESNEK
-
Bir dış gücün etkisi altında uzama, kısalma, eğrilme vb. biçim değişikliklerine uğradıktan sonra, etkinin kalkmasıyla eski biçimini alabilme özelliğinde olan, elastik, elastiki
Çelik ve kauçuk çok esnek cisimlerdir.
- Değişik yorumlara elverişli
- Görüş ve tutumlarında katı olmayan
ETMEK
-
Bir işi yapmak
Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. - Haldun Taner
-
`İyi, kötü` zarflarıyla birlikte davranmak
İyi ettiniz de geldiniz.
-
Bulmak, erişmek
Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. - Refik Halit Karay
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak
-
Eşit değer kazanmak
İki iki daha dört eder.
-
Herhangi bir değerde olmak
Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu. - Ömer Seyfettin
-
Kötülükte bulunmak
Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin? - Sait Faik Abasıyanık
-
Küçük veya büyük abdestini yapmak
Çocuk altına etti.
-
Demek, söylemek
Emrah eder düştüm dile / Bülbül figan eder güle - Erzurumlu Emrah
Ata Sözleri ve Deyimler
- edememek
- eden bulur, inleyen ölür
- etme (veya etme yahu)
- etmediğini bırakmamak (veya komamak)
- etme eyleme
- ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
- ettiğini bulmak (veya çekmek)
- ettiğini yanına bırakmamak
- ettiği yanına (kâr) kalmak
- ettiğiyle kalmak
ETMEN
- Birlikte veya ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, şartlardan, ögelerden her biri, amil, faktör
ETSEL
- Ete ait
-
Cinselliğe ait
Zavallı geçkin kız, yerleşik ahlak kurallarının dışında etsel duyarlığa yaklaşırsa başına bunların geleceğini düşünüyordu. - Selim İleri