[isim]

• Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı

• Bir şeyin ulaşılacak yönü

  Yolun ilerisi düz.

• Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra

[sıfat]

• Önde bulunan

  İleri karakol. İleri hat.

[sıfat]

• Doğrusundan daha çok gösteren (saat)

  Saat beş dakika ileridir.

[sıfat]

[mecaz]

• Benzerlerini geride bırakmış

  İleri fikirler.

[zarf]

• Öne doğru, ileri doğru

  Masayı biraz ileri çekelim.

[ünlem]

• `Amaca doğru durmadan yürü` anlamında kullanılan bir seslenme sözü

  Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri! - Atatürk

[spor]

• Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön

Ata Sözleri ve Deyimler

• ileri (veya ileriye) gitmek
• ileri almak
• ileri atılmak (veya çıkmak)
• ileri geçmek
• ileri gelmek
• ileri götürmek
• ilerisine gitmek
• ileri sürmek
• ileri varmak
• ileriyi görmek

[isim]

[eskimiş]

• Dişi tutsak

• Cariye, dişi köle

[sıfat]

• Pek rezil

• Alçak, soysuz

[sıfat]

• Öncesiz

[mecaz]

• Eski

  Bu kitap ezelî bir imkânsızlığı anlatıyor. - Peyami Safa

[isim]

[eskimiş]

• Titreme, titreyiş

  Aşklarının düşüncesi artık lerze değil yeis ve meraret veriyordu. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Alçak, aşağılık

  Ah, seni serseri, rezil, alçak seni! Demek bana başkaldırıyorsun! - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

• rezil etmek
• rezili çıkmak
• rezil olmak
• rezil rüsva olmak

[sıfat]

• Kocasız

[isim]

• Silme işi

[isim]

• Serme işi

[sıfat]

• Eşi benzeri olmayan veya eşi benzeri görülmemiş olan

  Senin için, köyden fışkıran eşsiz bir zekâ diyorlar. - Necip Fazıl Kısakürek

• Eş bulamamış, eşinden ayrılmış veya yanında eşi olmayan

[isim]

[din bilgisi]

• Hristiyan

[isim]

[hayvan bilimi]

• Genellikle Güneydoğu Anadolu'da yetiştirilen, başı kahverengi, kirli sarı veya siyah olan, vücudu beyaz, yapağısı kaba ve karışık olan, süt verimi yüksek bir tür koyun

[sıfat]

• İşi olmayan

  Ben kendimi faydalı bir adam farz ettiğim hâlde, sen kendini niçin işsiz ve tufeyli sayıyorsun? - Kemal Tahir

[zarf]

• İşi olmadan

  İşsiz geçirdiği her gün biraz daha karamsar oldu. - Necati Cumalı

[sıfat]

• Ucu keskin ve batıcı olan

  Sivri gagasından kelimeler çıkarken sanki birer ok oluyordu. - Ömer Seyfettin

• Ucuna doğru gittikçe incelen

  Gösterip sivri uzun dişlerini bir daha / Bir zehirli ok gibi attı bana kahkaha - Enis Behiç Koryürek

[isim]

[hayvan bilimi]

• Palamut

[mecaz]

• Genel tutumun veya geleneklerin dışında kalan, göze batıcı özelliği olan, aşırı

  Sivri uçlar. Sivri bir adam.

[sıfat]

• Askerî olmayan

  Sivil savunma.

• Asker sınıfından olmayan (kimse)

• Özel bir biçimde olmayan, üniforma olmayan (giysi)

  Arkasında siyah şayaktan bir sivil elbise vardı. - Reşat Nuri Güntekin

• Üniforma veya özel giysi giymemiş olan (kimse)

  Çoğunlukla sivil insanları yadırgardım. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

• Resmî olmayan giysi

  Hatta mektebi bitirebilmesinde biricik amil, bir avukatın yazıhanesinde saklı sivillerini giydi ve fırladılar. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Sivil polis

[argo]

• Çıplak, çırılçıplak