[sıfat]

• İliği olan

• İliklenmiş

  Küçük küçük kırmızı çiçekli gömleğinin yalnız boğazına tesadüf eden düğmesi ilikli, ötekiler açıktı. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

[felsefe]

• Bir şeye zorunluluk sonucu bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan, rastlantı ile olan nitelik, araz

[sıfat]

• Herhangi bir sebeple üzerinde leke oluşmuş, lekesi olan

  Armutların en fenası, en kavruk, en lekeli ve en hamı bile asildir. - Refik Halit Karay

[mecaz]

• Kötü tanınmış, lekelenmiş

[sıfat]

[halk ağzında]

• Dedikoducu

[zarf]

• Dikey olarak, diklemesine

  Alnı da bir enlemesine, bir dikine kırış kırış oluyordu. - Tarık Buğra

[mecaz]

• İnadına

Ata Sözleri ve Deyimler

• dikine gitmek

[sıfat]

• Dikilmiş olan

[isim]

• İzmir iline bağlı ilçelerden biri

[zarf]

• Aracılığıyla

  Gelsin de malım, isterse satışı hırsızının eliyle olsun. - Necip Fazıl Kısakürek

[sıfat]

[matematik]

• Toplama veya çarpmalarda bir sonraki basamağa aktarılan (sayı)

[isim]

• Sahiplik

[isim]

• İyi olma durumu, salah

• Karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan, inayet

  Bu iyiliğini ebediyete kadar unutmayacaktı. - Cahit Uçuk

• Sağlığı yerinde olma durumu, esenlik

  İyilik haberlerinizi aldım.

• Yarar veya elverişlilik, nimet

  Bu bahçeye ayak bastığım andan beri toprağın iyiliğini kendimde hissediyordum. - Kemal Bilbaşar

Ata Sözleri ve Deyimler

• iyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı
• iyiliği dokunmak
• iyilik bilmek
• iyilik eden iyilik bulur
• iyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir
• iyilik etmek
• iyilik görmek
• iyilik iki baştan olur

[isim]

• Öğle ile akşam arasındaki zaman dilimi

  Akdeniz'in, ikindi güneşiyle kamaşmış büyük mavi meydanına başımı çevirerek gözlerimi çocuklara göstermeden ağladım. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[din bilgisi]

• İkindi ezanı

[din bilgisi]

• İkindi namazı

  İkindiyi kıldım.

Ata Sözleri ve Deyimler

• ikindiden sonra dükkân açmak

[sıfat]

• Alacak ve verecekleri hesaplayarak sonucu belirlenmiş

Ata Sözleri ve Deyimler

• likide etmek

[isim]

[hayvan bilimi]

• Leyleksilerden, kışın tropikal Afrika'da yaşayan, siyah telekli, uzun gagalı, uzun bacaklı, büyük, beyaz, göçmen kuş (Ciconia ciconia)

  Ona en çok hüzün veren, leyleklerin gidişleriydi. - Cahit Uçuk

Ata Sözleri ve Deyimler

• leyleği havada görmek
• leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider
• leyleğin attığı yavru
• leyleğin ömrü (veya günü) laklakla geçer
• leylek gibi

[isim]

[denizcilik]

• Rüzgâr gücünden yararlanarak geniş bir yüzey oluşturacak biçimde yan yana dikilen ve teknenin direğine uygun bir biçimde takılarak onu hareket ettiren kumaş veya şeritlerin tümü

  Rıhtıma kurumak üzere yelkenler serilmişti. - Sait Faik Abasıyanık

• Yelkenli

  Yelken yarışları.

Ata Sözleri ve Deyimler

• yelken açmak
• yelken basmak
• yelken dikmek
• yelkenleri suya indirmek

[sıfat]

• Yelesi olan (hayvan)