DÜRÜSTLÜK ile Oluşan Kelimeler (DÜRÜSTLÜK Kelime Türetme)

DÜRÜSTLÜK harflerinden oluşan 42 kelime bulunuyor. DÜRÜSTLÜK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Dürüstlük kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

DÜRÜSTLÜK18

8 Harfli Kelimeler

KÜLÜSTÜR15

6 Harfli Kelimeler

DÜRÜLÜ14, DÜRÜST13, KÜSÜLÜ13, ÜRKÜLÜ12, SÜTLÜK11, SÜRTÜK11, ÜSTLÜK11, KÜLTÜR10

5 Harfli Kelimeler

DÜRTÜ11, ÜTÜLÜ11, KÜRSÜ10, SÜLÜK10, SÜTLÜ10, ÜSTLÜ10, KÜTLÜ9, TÜRLÜ9, TÜRKÜ9

4 Harfli Kelimeler

DÜRÜ10, KÜSÜ9, SÜRÜ9, TÜLÜ8, ÜRKÜ8, ÜLKÜ8, LÜKS7, KÜLT6, KÜRT6, TÜRK6, TRÜK6

3 Harfli Kelimeler

DÜK7, ÜTÜ7, KÜS6, SÜT6, ÜST6, KÜL5, KÜR5, KÜT5, LÜK5, TÜL5, TÜR5

2 Harfli Kelimeler

ÜS5

KÜL

[isim]

  • Yanan şeylerden artakalan toz madde

    Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kül bağlamak
  • kül etmek
  • kül gibi
  • kül olmak
  • kül ufak olmak
  • külünü savurmak
  • kül yemek (veya yutmak)

Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü

[isim]

[eskimiş]

  • Bütün, tüm

    Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı

KÜR (Kelime Kökeni: Fransızca cure)

[isim]

  • İyi bakım ve ilaç tedavisi

    Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım. - Haldun Taner

  • Özel tedavi yöntemi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kür yapmak

[sıfat]

  • İnatçı, hırslı (adam)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kürünü kırmak
  • kürünü öldürmek

KÜT

[sıfat]

  • Kısa ve kalınca

    Küt parmaklar.

  • Keskin olmayan

[isim]

  • Tahta vb. katı şeylere vurulduğunda çıkan ses

    Küt diye vurdu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • küt diye

Birleşik Kelimeler: küt küt, pat küt

[isim]

[spor]

  • Smaç

LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)

[isim]

[eskimiş]

  • Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

Birleşik Kelimeler: lük boyası

TÜL (Kelime Kökeni: Fransızca tulle)

[isim]

  • Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma

    Bugün bu saadet tasvirlerinin üstlerine birer siyah tül çekildi. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[sıfat]

  • Bu dokumadan yapılmış

    Bütün pencereler eskisi gibi çiçekli ve tül perdeliydi. - Ahmet Haşim

TÜR

[isim]

  • Çeşit, cins

    Yazı türleri.

[biyoloji]

  • Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm, janr

    Aslan ve insan türleri.

[felsefe]

  • Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram

    Parça bütünün, cins türün yerine geçti mi daralma olur. Hayvan canlı varlık karşısında türdür, aslan karşısında cinstir.

[sıfat]

  • Türlü

    Bu tür davranışlar iyi değildir.

Birleşik Kelimeler: alt tür, kelime türü, nazım türü, sözcük türü

ÜS (Kelime Kökeni: Arapça uss)

[isim]

[matematik]

  • Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı: 53 anlatımında 3 rakamı üstür, 5 ise tabandır

[isim]

[eskimiş]

  • Kök, asıl, temel, esas
  • Bazı görevleri yürütebilmek amacıyla kurulan, özel yapıları, donatımları, atölyeleri, onarım yerleri, servis alanları olan, sürekli veya geçici olarak konaklanılan yer

    Memleket sağlam bir hareket üssü hâlinde kalmalıdır. - Falih Rıfkı Atay

[askerlik]

  • Bir askerî harekâtta birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge

    Mühimmat depolarının ve üslerin arasında, herkesin istifadesine ve zevkine açıktır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: merkez üs, deniz üssü, hava üssü, uzay üssü

KÜLT (Kelime Kökeni: Fransızca culte)

[isim]

[din bilgisi]

  • Din (I)

[din bilgisi]

  • Yerel özellikler taşıyan dinî törenler
  • Belli bir dönemde aşırı ilgi gören film vb

KÜRT

[isim]

  • Ön Asya'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse

TÜRK

[isim]

  • Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse

    Ne mutlu Türk'üm diyene! - Atatürk

  • Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse

    Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur. - Mehmet Emin Yurdakul

Birleşik Kelimeler: Türk aksağı, Türk biberi, Türk Cumhuriyetleri, Türk eli, Türk kahvesi, Türkkâri, türkkıyması, türkkupası, Türk meşesi, Göktürk, Göktürk harfleri, yeni Türk harfleri, Ahıska Türkleri, Mesket Türkleri, Azerbaycan Türkü

TRÜK (Kelime Kökeni: Fransızca truc)

[isim]

  • Sinema veya tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri

    Eleştirmenlerce sırf bir orijinalite trüğü olarak değerlendiriliyordu. - Haldun Taner

KÜS

[sıfat]

  • Dargın

    Bu sınıfta küs çocuklar var.

SÜT

[isim]

  • Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını besledikleri, memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı

[bitki bilimi]

  • Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su
  • Erkek balığın tohumu

[argo]

  • Benzin, mazot

Ata Sözleri ve Deyimler

  • süt çalmak
  • süt çekmek
  • süt dökmüş kedi gibi
  • süt dökmüş kediye dönmek
  • süt gibi
  • sütten ağzı yanan yoğurdu (veya ayranı) üfleyerek yer (veya içer)
  • sütten ağzı yanmak
  • sütten çıkmış ak kaşık gibi olmak
  • sütten kesilmek
  • sütten kesmek
  • sütüne havale etmek
  • sütüne kalmak
  • süt vermek

Birleşik Kelimeler: sütağacı, sütana, sütanne, süt asidi, sütbaba, süt beyaz, süt çocuğu, süt çorbası, süt danası, süt dişi, süthane, süt ineği, süt izni, süt kardeşi, süt kırı, sütkız, süt kuzusu, sütliman, süt mavisi, sütnine, sütoğul, süt otu, sütölçer, süt şekeri, süt taşı, süt tozu, sütü bozuk, arı sütü, aslansütü, balık sütü, bitki sütü, güneş sütü, kireçsütü, kuş sütü, soya sütü

ÜST

[isim]

  • Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı

    Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. - Halide Edip Adıvar

  • Bir şeyin görülen yanı, yüzü

    Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu. - Memduh Şevket Esendal

  • Bir şeyin dış yüzü, yüzey
  • Giyecek, giysi

    O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı. - Lâtife Tekin

  • Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk

    Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi. - İhsan Oktay Anar

  • Vücut, beden
  • Artan, geriye kalan bölüm

    Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz. - Abdülhak Şinasi Hisar

[sıfat]

  • Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan

    Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

  • Öte, arka

    Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

  • Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan

    Üst makam. Üst rütbedekiler.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • üst başı
  • üst çıkmak (veya gelmek)
  • üste çıkmak
  • üstten bakmak
  • üstü kalsın
  • üstüme (veya üstümüze veya üstünüze) sağlık (veya iyilik sağlık veya şifalar)
  • üstünde durmak
  • üstünde hakkı olmak
  • üstünde kalmak
  • üstündeki üstünde, başındaki başında
  • üstünden (şu kadar zaman) geçmek
  • üstünden akmak
  • üstünden atmak
  • üstünden dökülmek
  • üstünden geçmek
  • üstünden geçmek
  • üstünden kibarlık akmak
  • üstünden silindir gibi geçmek
  • üstüne alınmak
  • üstüne almak
  • üstüne atmak
  • üstüne basmak
  • üstüne bir bardak (soğuk) su içmek
  • üstüne bir iki güneş doğmak
  • üstüne çekmek
  • üstüne çullanmak
  • üstüne düşmek
  • üstüne fenalık gelmek
  • üstüne geçirmek
  • üstüne gelmek
  • üstüne gitmek
  • üstüne gül koklamamak
  • üstüne güneş doğmamak
  • üstüne kalmak
  • üstüne kapanmak
  • üstüne koymak
  • üstüne kuma gelmek
  • üstüne kuş kondurmak
  • üstüne olmamak
  • üstüne oturmak
  • üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
  • üstüne perde çekmek
  • üstüne sevmek
  • üstüne titremek
  • üstüne toz kondurmamak
  • üstüne tuz biber ekmek
  • üstüne üstüne gitmek
  • üstüne varmak
  • üstüne vazife olmamak
  • üstüne yaptırmak
  • üstüne yatmak
  • üstüne yıkılmak
  • üstüne yıkmak
  • üstüne yok
  • üstüne yüklenmek
  • üstüne yürümek
  • üstünü görmek
  • üstünüze afiyet (veya sağlık)

Birleşik Kelimeler: üst alize, üst baş, üst bitken, üstçavuş, üst çene, üst deri, üst diş, üst dudak, üst geçiş, üst geçit, üst güverte, üst insan, üst kat, üst katman, üst kurul, üst küme, üst perdeden, üst sınıf, üstsubay, üst tabaka, üst tarafı, üst üste, üstyapı, üstü kapalı, altüst, akşamüstü, altı üstü, arkaüstü, ayaküstü, başüstü, bayramüstü, bireyüstü, böbrek üstü bezi, deneyüstü, dizüstü, diz üstü, doğaüstü, duyuüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, insanüstü, kalburüstü, kıçüstü, köprü üstü, lisansüstü eğitim, masaüstü, normalüstü, olağanüstü, öğleüstü, partilerüstü, rüzgârüstü, set üstü ocak, sırtüstü, suçüstü, tabiatüstü, tepe üstü, tepeüstü, yaşamüstü, yer üstü, yolüstü, yüzüstü, dumanı üstünde, buğusu üstünde, başüstüne

LÜKS (Kelime Kökeni: Fransızca luxe)

[isim]

  • Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat

    Lüksleri, rahatları, eğlenceleri yerindedir. - Necati Cumalı

[sıfat]

  • Gösterişli, şatafatlı olan

    Bu lüks lokantada öğle yemeği yiyor. - Tarık Buğra

[sıfat]

  • Gereksinim dışı olan

    Bildiğim kadarıyla o, lüks tüketime girecek harcamalara karşı idi. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]

  • Aşırı, fazla olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... lüksü olmamak

Birleşik Kelimeler: lüks baskı, lüks hayat, lüks koltuk, lüks mevki, lüks tarife

[isim]

[fizik]

  • Aydınlatma ölçü birimi
  • Hava basınçlı bir tür petrol lambası, lüks lambası

    Lüksün kuvvetli ışığı altında saçları ve yüzü bembeyaz, gözleri kamaşmış. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: lüks lambası, lüksmetre