DÜRTÜŞLEME Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

DÜRTÜŞLEME harflerini içeren 5 harfli 29 kelime bulunuyor. 5 harfli DÜRTÜŞLEME kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Dürtüşleme ile başlayan 5 harfli kelimeler. İçinde Dürtüşleme olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

DÜŞÜT14, DÜŞME13, ÜŞÜME13, DÜRÜM12, MÜDÜR12, DÜRTÜ11, DEŞME11, DÜRME10, TÜMÜR10, TÜRÜM10, ÜRÜME10, EŞLEM9, MELEŞ9, REŞME9, TÜRLÜ9, DEMET8, DELME8, DERME8, ERDEM8, MEDET8, TÜMEL8, ÜREME8, TÜREL7, METRE6, MERET6, REMEL6, TEMEL6, TELEM6, TERME6

METRE (Kelime Kökeni: Fransızca mètre)

[isim]

[matematik]

  • Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi

    İskenderun Körfezi'ne sekiz yüz metre yukarıdan bakıyordum. - Refik Halit Karay

  • Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı

Birleşik Kelimeler: metrekare, metreküp, metre sistemi, akselerometre, alkalimetre, alkolmetre, altimetre, ampermetre, anemometre, areometre, asidimetre, azotometre, barometre, bolometre, çelik metre, dansimetre, debimetre, dekametre, densimetre, desimetre, dilatometre, dinamometre, elektrodinamometre, elektrometre, fotometre, füzyometre, galvanometre, gazometre, grafometre, gramsantimetre, grizumetre, hektometre, hidrometre, higrometre, interferometre, kalorimetre, kilogrammetre, kilometre, klinometre, kolorimetre, kronometre, lüksmetre, manometre, manyetometre, mikrometre, milimetre, minimetre, odyometre, oleometre, ozonometre, ödyometre, parametre, parkmetre, pedometre, piknometre, pirometre, plüviyometre, polarimetre, radyometre, sakarimetre, sakkarometre, santimetre, sülfürimetre, şerit metre, takeometre, takimetre, takometre, taksimetre, tansiyometre, telefonometre, telemetre, termometre, voltametre, voltmetre

MERET (Kelime Kökeni: Arapça mārid)

[isim]

  • Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü

    Ben de öyle söyledim. Bırakalım artık şu meredi, dedim. - Ahmet Ümit

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Uğursuz

REMEL (Kelime Kökeni: Arapça remel)

[isim]

[edebiyat]

  • Aruz ölçülerinden biri

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinde bir usul

TEMEL (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü

    Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor. - Halide Edip Adıvar

  • Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur

[sıfat]

[mecaz]

  • En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz

    Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır. - Burhan Felek

[mecaz]

  • Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler

    Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • temel atmak
  • temel kakmak
  • temel tutmak

Birleşik Kelimeler: temel bilimler, temel cümle, temel çivisi, temel direği, temel direk, temel duruş, temel duvarı, temel eğitim, temel haklar, temel harf, temel kazısı, temel öğretim, temel önerme, temel sayılar, temel taşı, temel tümce

TELEM (Kelime Kökeni: Fransızca téléimprimeur sözünün kısaltılmış biçimi)

[isim]

  • Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç

TERME (Kelime Kökeni: Farsça terme)

[isim]

[halk ağzında]

  • Bir tür yaban turpu

[isim]

  • Samsun iline bağlı ilçelerden biri

TÜREL

[sıfat]

  • Adalet ile ilgili olan

DEMET (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam

    Çiçeklikten bir demet maydanoz yolup geldi, sofradaki barbunya pilakisinin üstüne doğradı. - İnci Aral

  • Bitki veya çiçek destesi

    Öyle fukara çocuklara rastlıyorduk ki bize demet demet kır çiçekleri hediye ediyorlardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[bitki bilimi]

  • Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlı veya lifli kordon

[anatomi]

  • Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu

[fizik]

  • Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiş taneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu

Birleşik Kelimeler: elektron demeti

DELME

[isim]

  • Delmek işi

[sıfat]

  • Delinerek yapılmış

[halk ağzında]

  • Yelek

DERME

[isim]

  • Dermek işi
  • Aynı türden bir araya getirilmiş şeylerin hepsi, koleksiyon

Birleşik Kelimeler: derme çatma

ERDEM

[isim]

  • Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet

    Spor, alçak gönüllülük gibi bir erdem aşılar sporcuya. - Necati Cumalı

[felsefe]

  • İnsanın ruhsal olgunluğu

MEDET (Kelime Kökeni: Arapça meded)

[isim]

  • Yardım, imdat

    Bekleyiniz ha başlıyor ha başlayacak, ha bire medet efendim... - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[ünlem]

  • `Yardım edin, imdat` anlamında kullanılan bir seslenme sözü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • medet Allah!
  • medet ummak (veya beklemek)

TÜMEL

[sıfat]

[felsefe]

[mantık]

  • Belli bir sınıfa bağlı bireylerin hepsini içine alan, külli
  • Bütün kapsamıyla alınmış olan (önerme), külli, tikel karşıtı

Birleşik Kelimeler: tümel kavram, tümel önerme

ÜREME

[isim]

  • Üremek işi

[biyoloji]

  • Canlıların cinsel hücrelerinin birleşmesinden ortaya çıkan tohumla veya doğrudan doğruya oluşturdukları sporlarla çoğalmaları, tenasül

Birleşik Kelimeler: üreme organları, döllenmesiz üreme, eşeyli üreme, eşeysiz üreme, kendiliğinden üreme

EŞLEM

[isim]

  • Kopya