[-i]

• Bir şeyi kıvırıp silindir biçiminde kendi üzerine sarmak

  Kâğıdı dürmek. Halıyı dürmek.

• Bir şeyi üst üste katlamak

[-i]

• Bir şeyi çekerek uzatmak, esnetmek

[-i]

• Sürme işini yaptırmak

  Parmaklıklara boya sürdürdü.

• Devam ettirmek

  Tedirginlik içinde beklemeyi sürdürüyorum. - Ahmet Ümit

• Bir durumun, bir şeyin sürmesini, olmasını sağlamak

  Bugün de sürdürdüğü hizmetleri onu güvenilir kişi yapmış. - Tarık Dursun K.

[-i]

[argo]

• Çalmak, aşırmak

• Uzaklaştırmak

[-e]

[-i]

• Örme işini yaptırmak, örmesini sağlamak

  Yün gelmiş, kızınıza bir kazak ördüreceksiniz. - Orhan Seyfi Orhon

[-i]

• Bir canlının hayatına son vermek

  Beni öldürmek için birisi fazla bile / Ancak onun elinden çıkar böyle haile - Faruk Nafiz Çamlıbel

• Bitkinin solarak kurumasına sebep olmak

  Susuzluk çiçekleri öldürdü.

• Çok üzmek

  Ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor. - Peyami Safa

• Aşırı yormak

• Boşuna geçmek

  Bütün bir günü öldürdük.

• Ölmesine yol açmak

  Bu adamı içki öldürdü.

• Sağlığını bozmak, rahatsızlık vermek

  Bu hava bizi öldürüyor.

[mecaz]

• Yok olmasına, ortadan kalkmasına, azalmasına yol açmak

  Savaş birtakım sanayi kollarını öldürdü.

[mecaz]

• Etkisini ve gücünü azaltmak

  Sırf kendi için okuyan, gezen, eğlenen bir aydın, kendini yaşarken öldürmüyor mu? - Haldun Taner

[mecaz]

• Bazı şeylerin diriliğini, tazeliğini veya sertliğini gidermek

  Soğanı tuzla ezip öldürmek.

[-i]

• Gülmesine sebep olmak

  Bu sözler, benzerimi ilk defa olarak kahkahayla güldürdü. - Nazım Hikmet

[-e]

[-i]

• Süzme işini yaptırmak

[-i]

• Sürünme işini yaptırmak, sürünmesine sebep olmak

[mecaz]

• Güçlük ve sıkıntıya uğratmak

[-i]

• Büzmek

  Giysisinin belini büzdürüp vücuduna uydurdu.

[-e]

[-i]

• Büzme işini birine yaptırmak

[-i]

• Ateş ve ışığın yanmasına, aydınlatmasına son vermek

  Parmağının ucuna kadar gelen alevi yere atıyor, terliğiyle basarak söndürüyor. - Peyami Safa

• Hava veya gaz ile şişirilmiş bir şeyin havasını veya gazını boşaltmak

  Çocuk balonu söndürdü.

[mecaz]

• Tutku ve duyguları yatıştırmak, etkisiz duruma getirmek

  Böyle zamanlarda Hacı'da ateşi ateşle söndürmekten başka çare olmadığını bilirim. - Reşat Nuri Güntekin

[-de]

• Yüzmesini sağlamak veya yüzme işini yaptırmak

  Burada değil, karşı kıyıda yüzdürüyorlar.

[-i]

• Batmış veya karaya oturmuş tekneyi suyun yüzüne çıkarıp yüzer duruma getirmek

  Batık gemileri yüzdürdüler.

[-i]

• Derisini çıkarttırmak, derisini soydurtmak

[-i]

• Bölme işi yaptırmak

[-e]

[-i]

• Dönmesini sağlamak

[-i]

• Başarısız saymak, geri çevirmek

  Sınavda döndürmüşler.

• Çevirmek, bükmek

  Oğlu başını arkaya döndürdü. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]

• ... bir duruma getirmek

  Beni serseme döndürdü.

[mecaz]

• Düzene koymak, yönetmek

  Tek başına bütün evi döndürüyor.

[-e]

[-i]

• Görme işini yaptırmak

• Bir işi başkasına yaptırmak

  Orta hizmetini bile ona gördürüyor, koca evi ona sildirip süpürtüyordu. - Ömer Seyfettin