[isim]

• Dürmek işi

• Gözleme (II)

[halk ağzında]

• Lahana

[isim]

[halk ağzında]

• Dürülmüş şey

• Armağan

• Çeyiz

• Düğüne çağrılanlara düğün sahibi tarafından verilen armağan

[isim]

[halk ağzında]

• Bel denilen tarım aracı

[isim]

• Dürtmek işi

  Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı. - Halide Edip Adıvar

[-i]

• Bir şeyi kıvırıp silindir biçiminde kendi üzerine sarmak

  Kâğıdı dürmek. Halıyı dürmek.

• Bir şeyi üst üste katlamak

[isim]

[ruh bilimi]

• Bedensel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı türlü tepkilere sürükleyebilen içten gelen gerilim

  Sevgi bir dürtüdür.

[-i]

• Ucu sivri bir şeyle veya elle hafifçe itmek

  On dakika kadar dürttükten ve bağırdıktan sonra nihayet biraz ayılabildi. - Etem İzzet Benice

• Değmek, dokunmak

[mecaz]

• İstenilen şeyi yaptırmak için birine kışkırtıcı söz söylemek, tahrik etmek

[mecaz]

• Uyarmak, ikaz etmek

[isim]

• Suriye'nin Havran bölgesinde, Lübnan'ın bazı bölgelerinde ve buralara yakın bölgelerde yaşayan ve kendilerine özgü mezhepleri olan bir topluluk

[isim]

• Dürme işi, silindir biçiminde kıvırma

[halk ağzında]

• İçine türlü katıklar konularak sarılmış yufka ekmeği veya ince pide

[sıfat]

• Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse)

  Dürüst bir insan, inansa da inanmasa da mefhumları yerli yerinde kullanmak borcundadır. - Necip Fazıl Kısakürek

[mecaz]

• Kurallara uygun, yanlışsız

  İyi giyinmek her zaman dürüst bir zevk ifade etmez. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Dürtelemek işi

[isim]

• Dürülmek işi

[isim]

[fizik]

• Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç

• Gözetleme deliği

Ata Sözleri ve Deyimler

• dürbünün tersiyle bakmak

[sıfat]

• Dürülmüş, kıvrılmış

[ünlem]

• Ağır hakaret ve küfür sözü

[-i]

• Dürter gibi yapmak, hafifçe dürtmek