[isim]

[coğrafya]

• Kireçli bölgelerde kirecin erimesi veya yer altındaki karstlı bir çukur tavanın çökmesiyle oluşan doğal kuyu

[isim]

• İçinden hava veya buhar geçirildiğinde keskin ses çıkaran ve işaret vermek için kullanılan araç

  Derinlerden gelen kesik düdük sesleri arasında, evimin ve çocuklarımın çığlığını yakalamak için bir hayli uğraştım. - Necip Fazıl Kısakürek

• Taşıtlarda karşı tarafı uyaran korna

[sıfat]

[argo]

• Akılsız, boş kafalı

Ata Sözleri ve Deyimler

• düdük gibi
• düdük gibi kalmak

[sıfat]

• Düdüğü olan

  Düdüklü adamcağız düdüğünü öttürdü. - Nazım Hikmet

[isim]

[halk ağzında]

• Düdüklü tencere

[isim]

• Düdüklemek işi

[-i]

[argo]

• Aldatmak, kandırmak

• Değersiz bir şeyi çok değerliymiş gibi birine satmak

• Cinsel ilişkide bulunmak

[isim]

• Düdük yapan veya satan kimse