DÖŞEMECİLİK ile Oluşan Kelimeler (DÖŞEMECİLİK Kelime Türetme)
DÖŞEMECİLİK harflerinden oluşan 249 kelime bulunuyor. DÖŞEMECİLİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Döşemecilik kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
11 Harfli Kelimeler
DÖŞEMECİLİK26
10 Harfli Kelimeler
DÖŞEMCİLİK25
9 Harfli Kelimeler
DÖŞEMELİK21
8 Harfli Kelimeler
DÖŞEMECİ23, DÖŞEMELİ20, KEŞİDECİ16, İŞLEMECİ15, DİKLEŞME14, DİŞLEMEK14, DEŞİLMEK14, İKİLEŞME12
7 Harfli Kelimeler
DÖŞEMCİ22, DÖKMECİ19, DÖŞEMEK19, DÖŞEMLİ19, ÖDEŞMEK19, DÖŞEKLİ18, ÖDEMELİ16, İŞLEMCİ14, MEŞECİK14, DİŞEMEK13, DİŞLEME13, DEŞİLME13, KLİŞECİ13, ŞEKİLCİ13, DİKELİŞ12, EŞİLMEK11, İŞLEMEK11, İLİŞMEK11, MEŞELİK11, DİLEMEK10
Tümünü Gör
6 Harfli Kelimeler
DÖŞEME18, ÖDEMİŞ18, ÖDEŞME18, DÖŞELİ17,
Tümünü Gör
5 Harfli Kelimeler
DÖŞEM17, DÖŞEK16, DÖKME14, ÖDEME14, DÖLEK13, ÖDLEK13, ÖLMEK12, DEŞME11, ŞİMDİ11, DİŞLİ10, DİŞİL10, DİLİŞ10, DİLCİ10, DİKİŞ10, DEŞİK10, DİCLE10, CEDEL10, EŞLEM9, EŞMEK9, EMCEK9
Tümünü Gör
4 Harfli Kelimeler
KÖŞE13, ÖDEM13, ÖLME11, KÖLE10,
Tümünü Gör
3 Harfli Kelimeler
DÖŞ14, DÖL11, LÖK9, ÖKE9, DİŞ8, ŞEM7, CİM7, CEM7, DEM6, ECE6, KEŞ6, LEŞ6, Şİİ6, ŞEK6, DEK5, DİK5, DİL5, EDİ5, EDE5, İDE5
Tümünü Gör
2 Harfli Kelimeler
ÖD10, EŞ5, İŞ5, ŞE5, CE5, DE4, EM3, İM3, ME3, Mİ3, EK2, EL2, İL2, KE2, Kİ2, LE2
EK
-
Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça
Yazının ekleri.
-
Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave
Gazetenin haftalık sanat ve edebiyat eki.
- Sonradan katılan, yapılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri
- İki borunun birbirine birleştirildiği yer
-
Eklenmiş, katılmış
Okul müdürüyken okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış. - Haldun Taner
- Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika
Ata Sözleri ve Deyimler
- ek bent olmak
- ekini belli etmemek
Birleşik Kelimeler: ek bileziği, ek bütçe, ek ders, ek eylem, ek fiil, ek görev, ek gün, ek kart, ek kök, ek oylum, ek ödenek, ek poliçe, ek süre, ek tahsisat, iç ek, işlek ek, ön ek, son ek, aidiyet eki, bildirme eki, çekim eki, çoğul eki, çokluk eki, durum eki, edilgenlik eki, eşitlik eki, hâl eki, ilgi eki, iyelik eki, kişi eki, küçültme eki, nispet eki, olumsuzluk eki, soru eki, şahıs eki, topluluk eki, türetme eki, yapım eki, yokluk eki, yön eki, yön gösterme eki, zaman eki, çatı ekleri
EL
-
Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü
El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk - Ziya Osman Saba
-
Sahiplik, mülkiyet
Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım.
-
Kez, defa
İki el silah sesi duyuldu.
- İskambil oyunlarında oynama sırası
-
İskambil oyunlarında her bir tur
Kış geceleri arkadaşlar arasında bir el poker çevirmek de keyiftir. - Peyami Safa
-
Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü
Kapı eli.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... elinden çıkmak
- el (veya elini) uzatmak
- el (veya elini) yakmak
- el açmak
- el almak
- el atmak
- el ayak (veya etek) çekmek
- el ayak çekilmek
- el bağlamak
- el basmak
- el bebek gül bebek
- el bende!
- el çekmek
- el çektirmek
- el çırpmak
- elde (veya elinde) olmamak
- elde avuçta (bir şey) kalmamak
- elde avuçta (ne varsa)
- elde etmek
- el değiştirmek
- el değmemek
- elde kalmak
- eldeki yara, yarasıza duvar deliği
- elden ağza yaşamak
- elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
- elden bırakmamak (veya düşürmemek)
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- elden geçirmek
- elden gel!
- elden geldiği kadar
- elden gelmemek
- elden gitmek
- elden kaçırmak
- elden kaçmak
- elden ne gelir?
- elde tutmak
- el dokunulmamak
- ele alınır
- ele alınmaz
- ele almak
- ele avuca sığmamak
- ele bakmak
- ele geçirmek
- ele geçmek
- ele gelmek
- el elde baş başta
- el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
- el elden üstündür (ta arşa kadar)
- el el ile, değirmen yel ile
- el eli yıkar, iki el yüzü
- el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
- el el üstünde oturmak
- el ermez, güç yetmez
- el etek öpmek
- el etek tutmak
- el etmek
- ele vermek
- eli (veya elleri) armut devşirmek
- eli alışmak
- eli altında olmak
- eli ayağı (olmak)
- eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
- eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
- eli ayağı titremek
- eli ayağı tutmak
- eli aza varmamak
- eli boş çıkmak
- eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
- eli boş gelmek
- eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
- eli değmek
- eli dursa ayağı durmaz
- eli ekmek tutmak
- eli eline değmemek
- eli ermek
- eli ermez gücü yetmez
- eli genişlemek
- eli gitmek
- eli harama uzanmak
- eli işe yatmak
- eli kalem tutmak
- eli kırılmak
- eli kırılsın!
- eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
- eli kolu bağlı durmak
- eli kurusun!
- elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
- elinde ... var
- elinde avucunda nesi varsa
- elinde bulunmak (veya olmak)
- elinde büyümek
- elinde kalmak
- elinden
- elinden (bir şey) düşmemek
- elinden (bir şeyi) düşürmemek
- elinden almak
- elinden bir iş (veya şey) gelmemek
- elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
- elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
- elinden geleni yapmak
- elinden gelmek
- elinden hiçbir şey kurtulmamak
- elinden iş çıkmamak
- elinden iyi iş gelmek
- elinden kan çıkmak
- elinden kurtulmak
- elinden tutmak
- elinde olmak
- elinde olmak
- elinde patlamak
- elinde tutmak
- eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
- eline almak
- eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
- eline ayağına üşenmemek
- eline bakmak
- eline doğmak
- eline düşmek
- eline erkek eli değmemiş olmak
- eline eteğine doğru
- eline eteğine sarılmak
- eline fırsat geçmek
- eline geçmek
- eline kalmak
- eline su dökemez
- eline tutuşturmak
- eline yüzüne bulaştırmak
- elini arı kovanına sokmak
- elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
- elini ayağını öpeyim
- elini belli etmek (veya göstermek)
- elini çabuk tutmak
- elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
- elini kolunu bağlamak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- elini kulağına atmak
- elinin altında (olmak)
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinin tersiyle çarpmak
- elinin tersiyle itmek
- elini oynatmak
- elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- elini sürmemek
- elini taşın altına koymak (veya sokmak)
- elini veren kolunu alamaz
- elini vicdanına koymak
- elinle ver, ayağınla ara
- eli olmak
- eli para görmek
- eli silah tutmak
- eli varmamak (veya gitmemek)
- eli yatmak
- eliyle koymuş gibi
- el kadar
- el kaldırmak
- el katmak
- el koymak
- ellerde gezmek
- elleri (veya ellerin) dert görmesin
- ellerim yanıma gelsin
- eller yukarı!
- elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
- elle tutulur
- elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
- elle tutulur tarafı olmamak
- el ovuşturmak
- el öpenlerin çok olsun!
- el öpmek
- el öpmekle ağız aşınmaz
- el pençe
- el pençe divan
- el pençe divan durmak
- el sıkışmak
- el sıkmak
- el sürmemek
- el tazelemek
- el terazi, göz mizan
- el tutmak
- el üstünde tutmak
- el vergisi, gönül sevgisi
- el vermek
- el vurmamak
- el yarası onulur, dil yarası onulmaz
- el yıkamak
Birleşik Kelimeler: el alışkanlığı, el altında, el altından, el arabası, el ayası, elbasan tavası, el bezi, el birliği, el bombası, el çabukluğu, el çantası, el değirmeni, el duşu, el ele, el emeği, elense, el erimi, el erki, elezer, el falı, el feneri, el freni, el havlusu, el ilanı, el işçiliği, el işi, el kantarı, el keseri, el kılavuzu, el kiri, el kitabı, el notu, el oltası, elöpen, el sabunu, el sanatları, el sözlüğü, el şakası, el tası, el telefonu, el telsizi, el topu, el ulağı, el uzluğu, el yatkınlığı, el yazısı, el yazması, el yordamıyla, elde bir, elden ele, eli açık, eli ağır, eli ayağı düzgün, eli bayraklı, elibelinde, eli belinde, eli bol, eli boş, eliböğründe, eli böğründe, eli çabuk, eli dar, eli geniş, eli hafif, eli koynunda, eli kulağında, eli mahkûm, eli maşalı, elimsende, eli nimetli, eli selek, eli sıkı, eli sopalı, eli şakağında, eli yatkın, eli uz, eli uzun, eli yatkın, eli yordamlı, eli yüreğinde, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz, eline ağır, eline ayağına çabuk, eline çabuk, elinin körü, azel, art elden, havvaanaeli
-
Yakınların dışında kalan kimse, yabancı
Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır! - Halk türküsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- el ağzına bakan, karısını tez boşar
- el arı düşman gayreti
- el beğenmezse yer beğensin
- elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
- elden vefa, zehirden şifa
- ele güne karşı
- el elin aynasıdır
- el elin eşeğini türkü çağırarak arar
- el elin nesine, gülerek gider yasına
- el eliyle yılan tutulur
- ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı
- el için ağlayan gözden olur
- el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer
- el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine
- el ile gelen düğün bayram
- elin ağzı torba değil ki büzesin
- el iyisi olmak
- el kazanıyla aş kaynamaz
- el kazanıyla aş kaynatmak
- el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır
Birleşik Kelimeler: el adamı, el âlem, el kapısı, elkızı, eloğlu, yedi kat el
-
Ülke, yurt, il
Çöller, Yemen ellerinden beter imiş. - Aka Gündüz
- Halk, ahali
-
Oba, aşiret
Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir - Dadaloğlu
Ata Sözleri ve Deyimler
- elde bulunan beyde bulunmaz
- el mi yaman bey mi yaman? el yaman!
Birleşik Kelimeler: yad el, gurbet eli, Türk eli, yad eller
İL
-
Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet
İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. - Anayasa
- Şehrin niteliklerini taşıyan büyük yerleşim yeri
- Ülke, yurt
- Eski Türklerde devlet
Birleşik Kelimeler: ilbay
KE
- Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı, okunuşu
Kİ (Kelime Kökeni: Farsça ki)
- Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
-
Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz
Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?
- `Öyle, o kadar, o denli` vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz
-
İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz
Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.
-
İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz
Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu. - Osman Cemal Kaygılı
-
Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz
O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!
-
Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz
Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?
- Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi
Birleşik Kelimeler: hâlbuki, vakta ki, kaldı ki
LE
- Türk alfabesinin on beşinci harfinin adı, okunuşu
EM
- İlaç, merhem
Ata Sözleri ve Deyimler
- eme seme yaramamak
- eme yaramak
İM
- İşaret
- Alamet
Birleşik Kelimeler: im bilimi, çizgi im, kesme imi
ME
- Türk alfabesinin on altıncı harfinin adı, okunuşu
-
Koyun, kuzu vb. hayvanların çıkardığı ses
Kara koyun kuzular kuzulamaz / Me deme - Fazıl Hüsnü Dağlarca
Mİ (Kelime Kökeni: İtalyanca mi)
- Gam dizisinde re ile fa arasındaki ses ve bu sesi gösteren nota işareti
DE
- Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu
DEK
-
Bir işin, bir durumun sona erdiği zaman veya yer, kadar, değin
Bir iki adım atıp yanıma dek geliyor. - Zeyyat Selimoğlu
-
Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde, kadar, değin
Başvurular eylülün beşine dek yapılmalı.
- Düzen, hile, entrika
- Tokuşma, çatışma
- Sağlam
Ata Sözleri ve Deyimler
- deke düşmek
DİK
- Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan
-
Yatık durmayan, sert
Dik saç.
-
Sert, kalın, tok (ses)
Sesi dik ve küstahtı, söylediklerini aşağı salonda bekleşen komşular işittiler. - Attila İlhan
- Sert (bakış)
- Ters, aksi (söz)
-
Kaba, yersiz (davranış)
Kaba denilecek kadar ani ve dik bir davranışla halasını bıraktı ve kalktı. - Halide Edip Adıvar
-
Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş
Dik açı. Dikdörtgen. Dik yamuk.
Ata Sözleri ve Deyimler
- dik dik bakmak
Birleşik Kelimeler: dik açı, dik açıklık, dik âlâsı, dikbaşlı, dik biçme, dikdörtgen, dik duruşlu, dikgen, dikkafalı, dikkuyruk, dik rüzgâr, dik silindir, dik üçgen, dik yamuk, başı dik
DİL
-
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... - Yusuf Ziya Ortaç
-
Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri
Terazi dili.
-
Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili
Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği. - Sait Faik Abasıyanık
- Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası
- Kıstak
-
Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek
İki dilli makara.
- Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
- Anahtar
Ata Sözleri ve Deyimler
- dil (veya diller) dökmek
- dil ağız vermemek
- dil bir karış
- dil çıkarmak
- dilden düşmez olmak
- dilden gelen elden gelse her fukara padişah olur
- dile (veya dillere) düşmek
- dile gelen ele gelir
- dile gelmek
- dile getirmek
- dile vermek
- dili (veya dilinin) döndüğü kadar
- dili açılmak
- dili ağırlaşmak
- dili alışmak
- dili bir karış dışarı çıkmak (veya sarkmak)
- dili bir karış olmak
- dili boğazına akmak
- dili çözülmek
- dili damağına yapışmak (veya dili damağı kurumak)
- dili dolaşmak
- dili dönmemek
- dili durmak
- dili durmamak
- dili ensesinden çekilsin!
- dili kılıçtan keskin olmak
- dili kurusun!
- dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim
- dilinden (veya dilden) düşürmemek
- dilinden anlamak
- dilinden kurtulamamak
- dilinde tüy bitmek
- diline (veya dile) dolamak (veya takmak)
- diline biber sürerim
- diline düşmek
- diline kira istemek
- diline pelesenk etmek
- diline sağlam olmak
- diline sağlık
- diline virt etmek
- dilini bağlamak
- dilini değdirmemek
- dilini eşek arısı soksun
- dilini kedi (veya fare) mi yedi?
- dilini kesmek (veya kesip oturmak)
- dilinin altında bir şey olmak
- dilinin altındaki baklayı çıkarmak
- dilinin cezasını (veya belasını) çekmek (veya bulmak)
- dilinin ucuna gelmek
- dilinin ucunda
- dilinin ucuyla
- dilini tutamamak
- dilini tutmak
- dilini yutmak
- dilin kemiği yok
- dili olsa da söylese (veya anlatsa)
- dili pabuç kadar
- dili sürçmek
- dili tutulmak
- dili uzamak
- dili varmamak
- dili yanmak
- diliyle sokmak
- diliyle tutulmak (veya yakalanmak)
- dillerde dolaşmak (veya gezmek)
- dillere destan olmak
- dil uzatmak
Birleşik Kelimeler: dilaltı, dil altı bezleri, dil balığı, dilbasar, danadili, geyikdili, kaynanadili, kedidili, kıyı dili, kilit dili, kuşdili, küçük dil, öküzdili, sığırdili, yılandili
-
İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban
Dilinden Anadolulu olduğu ancak belli oluyordu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi
Halk dilinin günebakan ismini verdiği bu çiçek, güneşe âşıktır. - Hamdullah Suphi Tanrıöver
-
Belli mesleklere özgü dil
Hukuk dili.
-
Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı
Müzik dili. Yazı dili.
Hiçbir zaman onların arasına katılabilecek bir dil bulamadım. - Reha Mağden
- Düşmanın durumunu öğrenmek için sorguya çekilmek amacıyla ele geçirilen tutsak
Ata Sözleri ve Deyimler
- dil tutmak
Birleşik Kelimeler: dilotu, dil adası, dil akrabalığı, dil atlası, dil bilgisi, dil bilimi, dil birliği, dil cambazı, dil coğrafyası, dil dalaşı, dil ebesi, dil felsefesi, dil kavgası, dil laboratuvarı, dil oğlanı, dil öğrenimi, dil öğretimi, dil pelesengi, dilsever, dil sürçmesi, dil şakası, dil tutukluğu, dilden dile, dile kolay, dili bağlı, dili bozuk, dili tutuk, dili uzun, dili yatkın, dili zifir, ana dil, Ari dil, bitişken dil, bükünlü dil, diplomatik dil, edebî dil, gizli dil, Güneş Dil Teorisi, günlük dil, iltisaki dil, küçük dil, millî dil, ortak dil, ölçünlü dil, ölü dil, özel dil, resmî dil, sivri dil, standart dil, tatlı dil, tek heceli dil, ulusal dil, yabancı dil, yapay dil, yapısal dil bilimi, yapma dil, ana dili, Azerbaycan dili, beden dili, çevirici dili, çeviri dili, çocuk dili, devlet dili, hâl dili, halk dili, ıslık dili, işaret dili, kayış dili, konuşma dili, kuş dili, vücut dili, yazı dili, yazın dili, akraba diller, Baltık dilleri, Cermen dilleri, İskandinav dilleri, Latin dilleri, Romen dilleri, Ural dilleri
- Gönül, yürek
Birleşik Kelimeler: deryadil, ehlidil, safdil, suzidil
EDİ
- İş yapma
- Yapılan iş
- Birbiriyle iyi anlaşan iki yaşlının baş başa kalışını anlatan Edi ile Büdü, Şakire Dudu deyiminde geçen bir söz