DÖVİZZEDE ile Oluşan Kelimeler (DÖVİZZEDE Kelime Türetme)

DÖVİZZEDE harflerinden oluşan 21 kelime bulunuyor. DÖVİZZEDE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Dövizzede kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

DÖVİZZEDE31

5 Harfli Kelimeler

DÖVİZ22

4 Harfli Kelimeler

ÖDEV18, VİZE13, DEVE12, DİZE9, DİDE8, DEDE8

3 Harfli Kelimeler

ÖZE12, DEV11, DİZ8, EDİ5, EDE5, İDE5

2 Harfli Kelimeler

ÖZ11, ÖD10, EV8, VE8, İZ5, ZE5, DE4

DE

  • Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu

EDİ

[isim]

[halk ağzında]

  • İş yapma
  • Yapılan iş

[isim]

[halk ağzında]

  • Birbiriyle iyi anlaşan iki yaşlının baş başa kalışını anlatan Edi ile Büdü, Şakire Dudu deyiminde geçen bir söz

EDE

[isim]

[halk ağzında]

  • Ağabey

İDE (Kelime Kökeni: Fransızca idée)

[isim]

  • Düşünce

İZ

[isim]

  • Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare

    Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti

    Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare

    Cinayet izleri.

  • Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser

    O çağ uygarlığından iz kalmadı.

[matematik]

  • Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iz bırakmak
  • izi belirsiz olmak
  • izinden yürümek
  • izine basmak
  • izine dönmek
  • izine düşmek
  • izine uymak
  • izini düşürmek
  • izini kaybetmek
  • izi silinmek
  • iz sürmek

Birleşik Kelimeler: iz düşümü, ayak izi, parmak izi

ZE

  • Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu

DİDE (Kelime Kökeni: Farsça dīde)

[isim]

[eskimiş]

  • Göz

DEDE

[isim]

  • Torunu olan erkek, büyükbaba, büyükpeder

    Dedenin kabri yanında bir çukur kazılmış. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Büyükbabadan başlayarak geriye doğru atalardan her biri
  • Mevlevi tarikatında çile doldurmuş olan dervişlere verilen unvan

[ünlem]

[teklifsiz konuşmada]

  • Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dede (veya dedesi) koruk yer, torununun dişi kamaşır

Birleşik Kelimeler: dededen kalma, aydede, koyun dede, Bektaşi dedesi

DİZ

[isim]

[anatomi]

  • Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer

    Bir iskemlede ellerini dizlerine sermiş, sessizce oturuyordu. - Ayla Kutlu

  • Oturulduğunda uyluğun üst yanı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • diz çökmek
  • dize gelmek
  • dize getirmek
  • dizi (veya dizinin) dibinden ayrılmamak
  • dizini (veya dizlerini) dövmek
  • dizleri kesilmek (veya tutmamak)
  • dizlerine kapanmak
  • dizlerine kara su inmek
  • dizlerinin bağı çözülmek

Birleşik Kelimeler: diz ağırşağı, diz bağı, diz boyu, diz dize, diz kapağı, dizüstü, diz üstü, diz yastığı, ekmeği dizinde

EV

[isim]

  • Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
  • Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane

    Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Aile

    Evine bağlı bir adam.

[eskimiş]

  • Soy, nesil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ev açmak
  • ev alma, komşu al
  • ev bozmak
  • evde kalmak
  • evdeki pazar (veya hesap) çarşıya uymaz
  • eve çıkmak
  • ev ev dolaşmak (veya gezmek)
  • evi ev eden avrat
  • ev işletmek
  • evlerden ırak (veya uzak)
  • evlere şenlik
  • ev tutmak

Birleşik Kelimeler: ev adamı, ev altı, ev bark, ev ekmeği, ev ekonomisi, ev eşyası, ev gezmesi, ev halkı, ev hanımı, ev işi, ev kadını, ev sahibi, ev sineği, ev yemeği, evi sırtında, genelev, konteyner ev, taşınır ev, yüzer ev, Allah'ın evi, arıtımevi, aşevi, ayevi, babaevi, bağ evi, bakımevi, basımevi, bıçkıevi, buğuevi, camevi, canevi, cemevi, cezaevi, ciltevi, çayevi, çiçekevi, dağ evi, dağıtımevi, damıtımevi, dernekevi, dikimevi, doğumevi, doyumevi, dökümevi, düğünevi, dümenevi, dünyaevi, düşkünlerevi, erkekevi, ezimevi, giyimevi, gökevi, gözevi, gözlemevi, hâkimevi, halkevi, hekimevi, huzurevi, hücre evi, ıslahevi, imamevi, kadınevi, kahveevi, kayakevi, kesimevi, kızevi, kitabevi, konukevi, kuş evi, merdivenevi, modaevi, müzikevi, oğlanevi, orduevi, orman evi, öğretmenevi, ölüevi, polisevi, radyoevi, randevuevi, sağlıkevi, sanatevi, sayrılarevi, sazevi, sergievi, sığınmaevi, taziyeevi, tecimevi, tutukevi, üretimevi, yapımevi, yargıevi, yarı açık cezaevi, yayınevi

VE

  • Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu

[bağlaç]

  • İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz

    Galiba bir vehme kapılıyorum ve galiba bir hastalık beynimi kemiriyor. - Aka Gündüz

Birleşik Kelimeler: ve benzeri, ve diğeri, vesair, vesaire, veya, veyahut

DİZE

[isim]

  • Şiirin satırlarından her biri, mısra

    İkinci dizenin sonunda, 'gözlerinin renginden'i okurken Belkıs kesti. - Necati Cumalı

ÖD

[isim]

  • Safra (II)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ödü bokuna karışmak
  • ödü kopmak (veya patlamak)
  • ödünü koparmak (veya patlatmak)

Birleşik Kelimeler: öd kanalı, öd kesesi, sığırödü

[bitki bilimi]

  • Öd ağacı
  • Bu ağacın kıyılmış parçalarından yapılan tütsü

    Derinlerden gelen öd ve günlük kokuları etrafı ve havayı sardı. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

Birleşik Kelimeler: öd ağacı

DEV (Kelime Kökeni: Farsça dīv)

[isim]

  • Korkunç, çok iri ve olağanüstü güçlü masal yaratığı

    Abdülhak Hamit Bey, fevkalbeşer bir devden daha güzel bir mahluktur. - Yahya Kemal Beyatlı

[sıfat]

  • Olağanüstü irilikte olan

    Dev vücudu içinde bir genç kız hassasiyeti taşıyor. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

[mecaz]

  • Çok büyük, çok önemli

    Dev şirketler. Dev bir yazar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dev adımlarla ilerlemek
  • dev gibi

Birleşik Kelimeler: dev anası, dev aynası, dev dalga, dev köpek balığıgiller

ÖZ

[isim]

[felsefe]

  • Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı

    Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner

  • `Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz

    Öz eleştiri, öz yönetim.

  • Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre

    Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.

  • Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça

[zamir]

  • Kendi, zat

    Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan

[mecaz]

  • Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde

    Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz

[bitki bilimi]

  • Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm

    Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • özü sözü bir (olmak)

Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü

[sıfat]

  • Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan

    Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin

  • İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)

Birleşik Kelimeler: öz kardeş

[isim]

[halk ağzında]

  • Dere, çay
  • Sulak, verimli yer