[isim]

• Siirt iline bağlı ilçelerden biri

[sıfat]

[argo]

• Çok ağır

  Yapabilse, bir an evvel kurtulmak isterdi bu kantarlı külfetten. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

• kantarlıyı savurmak

[sıfat]

• Üzerine katran sürülmüş olan

• İçine katran karışmış veya karıştırılmış olan

• Birleşiminde katran olan

[-i]

• Artmasını sağlamak, çoğaltmak

  Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor, yaşama sevincini artırıyordu. - Reşat Enis

• Bir malı başka alıcıların verdiği fiyattan daha yüksek bir fiyatla almak istemek

• Tutumlu davranıp biriktirmek, tasarruf etmek

[mecaz]

• Herhangi bir davranışta ileri gitmek

  Sen edepsizliği adamakıllı artırdın.

[-i]

• Anırmasını sağlamak

[isim]

[zarf]

• Kıtlama

  Topal, kahvesini kesme şekerle kırtlama içerdi çokluk. - Orhan Kemal

[isim]

• Kurtarmak işi

[isim]

• Kutlanmak işi

[isim]

• Kanırtmak işi

[sıfat]

• Katmanları olan, katmanlardan oluşan, tabakalı

[sıfat]

• İçinde mantar bulunan, içine mantar konulmuş olan

  Mantarlı omleti yedikten sonra uykudan bayılıyorduk. - Refik Halit Karay

• Mantarı olan

  Mantarlı şişe. Mantarlı ayakkabı.

• Mantar hastalığına yakalanmış

  Arabalarda, manda sırtında, insan omzunda, kel, kör, uyuz, egzamalı, mantarlı, cüzzamlıya kadar bir köylü kafilesi tam bu zamanda gelir. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

[halk ağzında]

• Hayvan vebası

[nesnesiz]

• `Tın` sesi biraz sürüp gitmek, çınlamak

[isim]

• Tıklanmak işi

[nesnesiz]

• Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak

  Futbolcular Kuşadası'nda turluyor.