DOĞRUSAL Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

DOĞRUSAL harflerini içeren 4 harfli 21 kelime bulunuyor. 4 harfli DOĞRUSAL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DOĞU15, DOĞA14, OĞUL13, UĞRA12, DOLU8, DORU8, ORDU8, OLDU8, SODA8, DARU7, LODA7, RODA7, SORU7, LASO6, ORSA6, OLUR6, RULO6, SURA6, SUAL6, ORAL5, URLA5

ORAL (Kelime Kökeni: Fransızca oral)

[sıfat]

  • Ağızcıl
  • Sözlü

[zarf]

  • Ağız yoluyla

[edebiyat]

  • Söze dayanan

URLA

[isim]

  • İzmir iline bağlı ilçelerden biri

LASO (Kelime Kökeni: Fransızca lasso)

[isim]

  • Kement

ORSA (Kelime Kökeni: İtalyanca orza)

[isim]

[denizcilik]

  • Yelkenleri rüzgârın estiği yöne çevirmekte kullanılan, her iki taraftan yelkenin ortasına bağlanan ip
  • Geminin rüzgâr alan yanı, rüzgârüstü, boca veya rüzgâraltı karşıtı
  • Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi

[ünlem]

  • (o'rsa) Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi için söylenen söz

    Orsa, diye bağırmasıyla dümeni basması bir oldu. - Halikarnas Balıkçısı

Birleşik Kelimeler: orsa alabanda, orsa boca

OLUR

[sıfat]

  • Olabilir

    Bu olur iş mi?

[isim]

  • Onay, tasdik, yapabilme izni

[edat]

  • “Evet” anlamında kullanılan bir kabul sözü

    Gazeteyi okur musun? -Olur.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • olur almak
  • olur ki
  • olur şey (veya iş) değil
  • oluruna bakmak
  • oluruna bırakmak
  • oluruyla yetinmek
  • olur vermek

Birleşik Kelimeler: olur olmaz

[isim]

  • Erzurum iline bağlı ilçelerden biri

RULO (Kelime Kökeni: Fransızca rouleau)

[isim]

  • Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar

    Duvarlardaki raflarda kurtların kemire kemire bitiremediği el yazmaları, parşömenler ve harita ruloları vardı. - İhsan Oktay Anar

  • Boya işlerinde kullanılan emici özelliğe sahip sünger veya sentetik silindir

[sıfat]

  • Silindir biçiminde, içine değişik malzeme konularak hazırlanmış (köfte, pasta, dondurma)

SURA (Kelime Kökeni: (Surate şehrinin adından))

[isim]

  • Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

SUAL (Kelime Kökeni: Arapça suʾāl)

[isim]

[eskimiş]

  • Soru

    Hatıralarını anlattığı sırada Atatürk'e bir sual sormuştum. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sual etmek

Birleşik Kelimeler: sorgu sual, ahiret suali, kabir suali

DARU (Kelime Kökeni: Farsça dārū)

[isim]

[eskimiş]

  • İlaç

LODA

[isim]

[halk ağzında]

  • Küme, yığın

    Saman lodası.

  • Demet
  • Taneli veya tanesiz saman yığını
  • Üzeri toprak veya otla örtülmüş saman yığını

RODA (Kelime Kökeni: İtalyanca roda)

[isim]

[denizcilik]

  • Yöntemine uygun düzgün sarılmış halat yumağı

SORU

[isim]

  • Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual
  • Bir öğrenciye sınavda yöneltilen söz veya yazı, sual

Ata Sözleri ve Deyimler

  • soru sormak

Birleşik Kelimeler: soru cümlesi, soru eki, soru işareti, soru sıfatı, soru zamiri, soru zarfı, sorulu görünüm, gensoru, sözlü soru önergesi, yazılı soru önergesi

DOLU

[isim]

  • Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü

    Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti. - Tarık Buğra

[sıfat]

  • İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, pür, boş karşıtı

    Su ile dolu bir şişe.

  • Bir yerde sayıca çok

    Dağda keklik dolu.

  • Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan

    Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu. - Attila İlhan

  • Boş vakti olmayan, meşgul

    Bugün doluyum.

  • Çok olan (iş, uğraş, olay vb.)
  • İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar)

    Tabanca doludur, dikkat edin.

  • Tornacılıkta delik açılmamış (gereç)

[mecaz]

  • Bir duygunun güçlü etkisinde olan

[isim]

[eskimiş]

  • İçki doldurulmuş bardak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı

Birleşik Kelimeler: doludizgin, dolu serpme, bir dolu, deli dolu, hayat dolu, yaşam dolu, yüreği dolu

DORU

[sıfat]

  • Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan, yağız (at)
  • Kızıl (at donu)

Birleşik Kelimeler: yağız doru, kestane dorusu

ORDU

[isim]

  • Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri

[isim]

  • Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü

    Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi - Yahya Kemal Beyatlı

  • Bu topluluğun başlıca bölümlerinden her biri

    Dördüncü Ordu Karargâhına gidiş, artık bir mabede çıkılıyor gibi baş döndürür. - Falih Rıfkı Atay

  • Amaç, nitelik vb. yönlerden benzeyen insanların bütünü
  • Çok sayıda insan, kalabalık

Birleşik Kelimeler: ordubozan, ordu donatım, orduevi, ordu komutanı, ordu merkezi, düzenli ordu