Doğru ile Başlayan Kelimeler
DOĞRU ile başlayan 22 kelime bulunuyor. Başında DOĞRU olan kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Doğru kelimesinin anlamı nedir? Doğru ile biten kelimeler. İçinde doğru olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
11 Harfli Kelimeler
DOĞRULANMAK23
10 Harfli Kelimeler
DOĞRUCULUK26, DOĞRULTMAÇ25, DOĞRULTMAN22, DOĞRULTMAK22, DOĞRULANMA22, DOĞRULAMAK22
9 Harfli Kelimeler
DOĞRULTMA21, DOĞRULMAK21, DOĞRULAMA21
8 Harfli Kelimeler
DOĞRUSUZ24, DOĞRULUM21, DOĞRUDAN21, DOĞRUSAL20, DOĞRULUK20, DOĞRULTU20, DOĞRULMA20
7 Harfli Kelimeler
DOĞRUCU22, DOĞRUCA21, DOĞRUSU20, DOĞRULU19
5 Harfli Kelimeler
DOĞRU16
DOĞRU
- Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı
-
Gerçek, yalan olmayan
Doğru haber.
-
Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun
Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur. - Aka Gündüz
-
Gerçek, hakikat
Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz. - Nurullah Ataç
-
İki nokta arasındaki en kısa çizgi
İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir.
-
Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde
Doğru söylüyorsun Ali, doğru söylüyorsun ama kazın ayağı öyle değil. - Orhan Kemal
-
Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca
Doğru oraya gitmiş olsaydınız herhâlde uygun olurdu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Yakın, yakınlarında
Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu. - Falih Rıfkı Atay
-
Karşı yönünce
Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu. - Yusuf Atılgan
- Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu
Ata Sözleri ve Deyimler
- doğru bildiği yoldan ayrılmamak (veya şaşmamak)
- doğru bulmak
- doğru çıkmak
- doğru doğru dosdoğru
- doğru durmak
- doğrunun yardımcısı Allah'tır
- doğru oturmak
- doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar
- doğru söz acıdır
- doğru söz yemin istemez
Birleşik Kelimeler: doğru açı, doğru akım, doğru dürüst, doğru orantı, doğru parçası, doğru yol, akşama doğru, ön doğru, sabaha doğru, sınırlı doğru, sınırsız doğru, yarım doğru, yatık doğru, yönlü doğru, ana doğrusu, yanay doğrusu, aykırı doğrular, eğrisiyle doğrusuyla
DOĞRULU
-
Bir doğru boyunca olan, müstakim
Doğrulu hareket.
DOĞRUSAL
- Bir doğru ile ilgili olan
- Bir doğruyu izleyen
-
Aynı doğruya ait olan
Doğrusal olmayan farklı üç nokta bir düzlem belirtir.
Birleşik Kelimeler: doğrusal denklem
DOĞRULUK
-
Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma / Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma - Tevfik Fikret
- Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması
DOĞRULTU
-
Yön, istikamet
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda ... devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. - Anayasa
- Tutulan, izlenen yol
-
Paralel olmayan iki sonsuz doğruyu birbirinden ayırt ettiren durum
Düz gittiği veya geldiği düşünülen bir okun uzayda kalan izi, okun doğrultusunu gösterir.
- Belli bir sonsuz doğrunun belirttiği tek yol, istikamet
DOĞRULMA
- Doğrulmak işi
DOĞRUSU
-
Gerçeği söylemek gerekirse, gerçek şu ki
Böyle akıntıya kürek çektiğine çok acıdım doğrusu. - Nazım Hikmet
DOĞRULTMA
- Doğrultmak işi
DOĞRULMAK
- Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
-
Oturan veya yatan bir kimse toparlanmak, dik bir duruma gelmek
Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu. - Yusuf Atılgan
-
Yönelmek
Çocuk hızlı, paytak adımlarla parkın kapısına doğruldu. - Sait Faik Abasıyanık
- Yeniden güçlenmek, kalkınmak
-
Para sağlanmak, kazanılmak
Nasıl, gündelik doğruldu mu?
DOĞRULAMA
- Doğrulamak işi, teyit, tasdik, konfirmasyon
- Bir varsayımın doğruluğunu denetlemek için deney ve mantıksal tanıtlama yoluyla yapılan işlemlerin bütünü
DOĞRULUM
- Yönelim
Birleşik Kelimeler: güne doğrulum, ışığa doğrulum, yere doğrulum, kimya doğrulumu
DOĞRUDAN
-
Aracısız
Doğrudan pazarlık.
-
Aracısız olarak, herhangi bir aracı kullanmadan
Devreye girmeselerdi seninle doğrudan görüşmek niyetindeydim. - Ahmet Ümit
Birleşik Kelimeler: doğrudan doğruya
DOĞRUCA
- Doğruya yakın
-
(do'ğruca) Hiçbir yöne sapmadan, dolaylı olmayarak, dolaşmayarak
Belki doğruca Ankara'ya dönersin, değil mi? - Etem İzzet Benice
DOĞRULTMAN
- Bir nokta veya bir çizginin hareketine yön vererek bu hareketi yöneten şey
- Çizgi oluşturan noktanın veya yüzey oluşturan çizginin yönelmesi gereken doğrultuyu gösteren çizgi veya düzlem
DOĞRULTMAK
-
Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek
Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı. - Tarık Buğra
-
Düzeltmek
Yanlışları doğrultmak.
-
Yöneltmek
Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu. - İhsan Oktay Anar
-
Yön bulmak
Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.
-
Para sağlamak, kazanmak
Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz. - Attila İlhan