DOĞACAK ile Oluşan Kelimeler (DOĞACAK Kelime Türetme)

DOĞACAK harflerinden oluşan 22 kelime bulunuyor. DOĞACAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Doğacak kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

DOĞACAK20

4 Harfli Kelimeler

DOĞA14, AĞDA13, KOCA8, OCAK8, ODAK7, CAKA7, ADAK6

3 Harfli Kelimeler

CAĞ13, DAĞ12, AĞA10, DOK6, KOD6, ODA6, ADA5, AKA3

2 Harfli Kelimeler

9, DO5, OD5, AD4, OK3, AK2

AK

[isim]

  • Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı

[sıfat]

  • Bu renkte olan
  • Beyaz leke

    Bir gözünde akı var.

[sıfat]

[mecaz]

  • Temiz

[sıfat]

[mecaz]

  • Dürüst

[sıfat]

[mecaz]

  • Sıkıntısız, rahat

    Ak günler göresin.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ak akçe kara gün içindir
  • ak dediğine kara demek
  • ak don kara don geçitte belli olur
  • ak gün ağartır, kara gün karartır
  • akı ak karası kara
  • akı karası geçitte belli olur
  • akım derken bokum demek
  • ak koyun kara koyun geçit başında belli olur
  • ak koyunu gören içi dolu yağ sanır
  • ak koyunun kara kuzusu da olur
  • ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır
  • akla karayı seçmek
  • ak sakaldan yok sakala gelmek

Birleşik Kelimeler: ak ağa, akağaç, akamber, akasma, akbaba, akbakla, akbalık, akbalıkçıl, akbasma, akbaş, ak benek, akbuğday, akburçak, akciğer, akçöpleme, akdarı, ak demir, akdiken, akdoğan, akdut, ak gözlü, akgünlük, akhardal, ak kan, akkaraman, akkarınca, akkavak, akkefal, akkelebek, akkor, akkuş, akkuyruk, aklevrek, ak madde, akmantar, ak pak, akpas, akpelin, ak saçlı, aksakal, ak sakallı, aksedir, aksoğan, aksöğüt, aksu, aksuna, aksungur, ak sülümen, aktaş, aktavşan, aktöre, aktutma, ak yazı, ak yel, ak yem, Ak Yıldız, akyuvar, akzambak, yüzü ak, göz akı, yumurta akı, yüz akı

AKA

[isim]

[halk ağzında]

  • Ağabey

OK

[isim]

  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
  • Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
  • At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç

    Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin

[matematik]

  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku

AD

[isim]

  • Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam

    Görmediniz mi, adını söyleyince herkes put kesiliyor. - Ahmet Hamdi Tanpınar

  • Herkesçe tanınmış veya işitilmiş olma durumu

[dil bilgisi]

  • Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime, isim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ad almak
  • ad çekmek
  • adı (bile) olmamak
  • adı batası (veya batasıca)
  • adı batmak
  • adı bile okunmamak
  • adı çıkmak
  • adı çıkmış dokuza, inmez sekize
  • adı deliye çıkmak
  • adı duyulmak
  • adı geçmek
  • adı gibi bilmek
  • adı kaldırılmak
  • adı kalmak
  • adı karışmak
  • adı kötüye çıkmak
  • adını ...-ye çıkarmak
  • adını ağzına abdestle almak
  • adını ağzına almamak
  • adını anmak
  • adını bağışlamak
  • adını çıkarmak
  • adını kirletmek (veya lekelemek)
  • adını koymak
  • adını taşımak
  • adını vermek
  • adı olmak
  • adı var
  • ad koymak
  • ad takmak
  • ad vermek
  • ad yapmak

Birleşik Kelimeler: ad aktarması, ad bilimi, ad cümlesi, ad çekimi, ad çekme, ad durumu, ad gövdesi, ad kökü, ad tabanı, ad tamlaması, addan türeme ad, addan türeme eylem, adı belirsiz, adı sanı, adı üstünde, adına, adıyla sanıyla, adlar dizgesi, adlı adıyla, bayramlık ad, birleşik ad, eylemden türeme ad, kısma ad, küçük ad, ön ad, özel ad, somut ad, soyut ad, takma ad, türemiş ad, yalın ad, aile adı, göbek adı, kod adı, soyadı, tanıtma adı, topluluk adı, yer adı, kendi adına

[isim]

  • Sayma
  • Sayılma

Birleşik Kelimeler: addetmek, addolunmak

ADA

[isim]

[coğrafya]

  • Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire

    İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. - Refik Halit Karay

  • Tali yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm
  • Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici veya ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış veya yer çizgileriyle belirlenmiş alan
  • Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada gibi

Birleşik Kelimeler: ada balığı, ada çayı, ada soğanı, ada tavşanı, ada tepe, adayavrusu, gök ada, takımada, yarımada, dil adası, kavşak adası, mercan adası, yapı adası

DO (Kelime Kökeni: İtalyanca do)

[isim]

[müzik]

  • Gam (II) dizisinde `si` ile `re` arasındaki ses
  • Bu sesi gösteren nota işareti

Birleşik Kelimeler: do anahtarı

OD

[isim]

[eskimiş]

  • Ateş

    Yaz bahar ayında bir od verdiler / Yandım gittim ala karlı dağ iken - Karacaoğlan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • od yok ocak yok

Birleşik Kelimeler: od ocak

ADAK

[isim]

  • Adanılan şey, nezir

    Hanım, bu aldığınız şeylerin adağını unuttunuz. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • adak adamak

DOK (Kelime Kökeni: İngilizce dock)

[isim]

  • Gemilerin yükünün boşaltıldığı veya onarıldığı, üstü örtülü havuz

    Çekiç sesleri geliyor doklardan / Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları / İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı - Orhan Veli Kanık

[ekonomi]

  • Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo

KOD (Kelime Kökeni: Fransızca code)

[isim]

  • Harf
  • Şifre

Birleşik Kelimeler: kod adı, kod ismi, posta kodu, sektör kodu

ODA

[isim]

  • Evin veya herhangi bir yapının oturma, çalışma, yatma gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz

    Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü. - Ahmet Haşim

  • Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmî birlik

    Sanayi odası. Ticaret odası.

[tarih]

  • Yeniçeri kışlası

Birleşik Kelimeler: odabaşı, oda hapsi, oda müziği, oda spreyi, art oda, başoda, karanlık oda, kozmik oda, ön oda, arz odası, basınç odası, bekâr odası, bekleme odası, beslenme odası, çalışma odası, çubuk odası, doğum odası, etüt odası, halk odası, kabul odası, köy odası, kumanda odası, makam odası, makine odası, makyaj odası, misafir odası, müzik odası, oturma odası, reji odası, rejisörlük odası, sanayi odası, sandık odası, soyunma odası, ticaret odası, yatak odası, yemek odası, yer odası, yük odası

ODAK

[isim]

[fizik]

  • Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak, fokus

[mecaz]

  • Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kimselerin kaynağı veya bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer, mihrak

    Herkesin ilgisini çeken bir odak olmaktan mutluluk duyardı. - Muzaffer Uyguner

Birleşik Kelimeler: odak noktası

CAKA (Kelime Kökeni: İtalyanca giacca)

[isim]

[argo]

  • Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka

    Onların dördünde de bir kral havası, bir padişah cakası vardır. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • caka satmak
  • cakasından geçilmemek
  • cakasını bozmak
  • caka yapmak

KOCA

[isim]

  • Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç

    Bütün kadınlar gibi aklınca bu yolla kocasını zevksizlikle suçluyordu. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koca bulmak
  • kocaya gitmek
  • kocaya kaçmak
  • kocaya varmak
  • kocaya vermek

Birleşik Kelimeler: kara koca, karı koca

[sıfat]

  • Büyük, geniş

    Uyandığım zaman koca bir karaltı vardı önümüzde. - Azra Erhat

  • Kocaman, iri

    Koca kafa.

  • Yaşlı, ihtiyar, pir
  • Yüksek

[mecaz]

  • Büyük, ulu

Birleşik Kelimeler: kocabaş, kocabaşı, koca bebek, kocakarı, koca koca, koca kuşluk, kocaoğlan, koca yemiş

OCAK

[isim]

  • Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer

    Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar. - Halikarnas Balıkçısı

  • Şömine

    Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet

    Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak. - Haldun Taner

  • Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer

    Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür. - Salâh Birsel

  • Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer

    Mermer ocağı. Kömür ocağı.

  • Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için ayrılmış toprak çukuru

    Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

  • Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer

    Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi. - Falih Rıfkı Atay

  • Yılın birinci ayı, kânunusani

    Ocak ayını sevmem, oldum olası. - Burhan Felek

[tarih]

  • Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri

[mecaz]

  • Ev, aile, soy

    Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı. - Aka Gündüz

[halk ağzında]

  • Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ocağı batmak
  • ocağı kör kalmak
  • ocağına düşmek
  • ocağına incir (veya darı) dikmek (veya ekmek)
  • ocağını yeşertmek
  • ocağı sönmek
  • ocağı tütmek

Birleşik Kelimeler: ocakbaşı, ocakeşeği, ocak kaşı, ocak katı, ocak taşı, kör ocak, od ocak, acemi ocağı, aile ocağı, asker ocağı, aş ocağı, baba ocağı, bostancı ocağı, çay ocağı, deprem ocağı, elektrik ocağı, gaz ocağı, humbara ocağı, ispirto ocağı, kahve ocağı, kireç ocağı, kum ocağı, maden ocağı, parti ocağı, sağlık ocağı, taş ocağı