DOLAŞILMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
DOLAŞILMAK harflerini içeren 5 harfli 41 kelime bulunuyor. 5 harfli DOLAŞILMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
DALIŞ11,
ALMAK
-
Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı
- Satın almak
-
Ele geçirmek, fethetmek
Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin
-
Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
Çocuğu okuldan aldı.
- Birlikte götürmek
-
İçine sığmak
Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.
- Kabul etmek
-
Kendine ulaştırılmak, iletilmek
Mektup almak. Haber almak.
-
İçeri sızmak, içine çekmek
Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.
-
Erkek, kadınla evlenmek
O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal
-
Sürükleyip götürmek
Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.
- Kazanmak, elde etmek
-
Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
Soğuk almak. Ceza almak.
-
Bürümek, sarmak, kaplamak
Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.
-
Kısaltmak, eksiltmek
Ceketin boyundan almak.
-
Yolmak, koparmak
Kaş almak.
-
Temizlemek
Karyolanın altını süpürge ile al.
-
İçeri girmesini sağlamak
Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı
-
Tat veya koku duymak
Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.
-
Örtmek, koymak
Paltosunu sırtına aldı.
-
Yol gitmek, mesafe katetmek
O yolu bir saatte alırsınız.
-
Çalmak
Cebimden saatimi almışlar.
-
Soldurmak
Güneş perdelerin rengini aldı.
-
Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
Dalağını aldılar.
-
Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner
-
Göreve, işe başlatmak
Yeni bir kapıcı aldı.
- Görevden, işten çekmek
-
Başlamak
Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü
-
İçecek veya sigara içmek
Tadına bakmak için bir yudum aldım.
-
Yutmak, kullanmak
İlaç almak.
-
Kazanç sağlamak
Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.
-
Gidermek, yok etmek
İçine biraz su koy, tuzunu alır.
- Yer değiştirmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- al (veya alın) ...
- alaşağı etmek
- al aşağı vur yukarı
- al benden de o kadar
- al birini, vur ötekine (veya birine)
- aldı
- aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
- aldı sazı eline
- al gülüm ver gülüm
- alıp başını gitmek
- alıp götürmek
- alıp satmaz görünmek
- alıp sattığı olmamak
- alıp vereceği olmamak
- alıp verememek
- alıp vermek
- alıp yürümek
- al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
- almadan vermek Allah'a mahsus
- almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
- al malın iyisini, çekme kaygısını
- alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
- al sana bir ... daha
- al takke ver külah
Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz
ALLIK
-
Al olma durumu
Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar. - Sermet Muhtar Alus
- Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya
ALKOL (Kelime Kökeni: Fransızca alcool)
- Bira, şarap vb. sıvıların veya pancar, patates nişastasının şekere dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan glikoz çözeltilerin mayalaşmış özlerinin damıtılmasıyla elde edilen, kokulu, uçucu, yanıcı, renksiz sıvı, ispirto, etanol, etil alkol
-
Her türlü alkollü içki
Nefesleri alkol kokan bu kimseler pis paçavralar giyinmişlerdi. - Peyami Safa
Ata Sözleri ve Deyimler
- alkol duvarını aşmak
Birleşik Kelimeler: alkolmetre, alkolölçer, asit alkol, etil alkol
KOALA
- Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus)
KALMA
-
Kalmak işi
Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar
-
Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma
LOKAL (Kelime Kökeni: Fransızca local)
-
Müzikli eğlencelerin yapıldığı yer
Onlarla beraber Beyoğlu lokanta ve gece lokallerine büsbütün başka bir üslup geldi. - Falih Rıfkı Atay
-
Dernekevi
Siyasal kuruluşların lokallerini yakıp yıkmaya kalkacaklardır. - Necati Cumalı
- Yöresel
-
Yerel
Lokal anestezi.
MALAK
- Manda yavrusu
ALKIM
- Gökkuşağı
DALAK
- Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmış alyuvarları toplayan, damarlı, gevşek bir dokudan oluşmuş organ
- Omurgalı hayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarları çok olan bir organ
- Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri
- Bal peteği
Ata Sözleri ve Deyimler
- dalak kestirmek
Birleşik Kelimeler: dalak otu, dağ dalak otu, tüylü dalak otu, arı dalağı
KALIM
- Kalma işi
Birleşik Kelimeler: ölüm kalım meselesi
KILMA
-
Kılmak işi
Kitabımı elimden bırakmadığımı görmek bile onları mutlu kılmaya yetiyordu. - Necati Cumalı
LOKMA (Kelime Kökeni: Arapça luḳme)
-
Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum
Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. - Ömer Seyfettin
- Lokma tatlısı
- Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
-
Yemek
Bu akşam lokmayı beraber yeriz, tanışmış olursunuz. - Tarık Buğra
-
Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para
Bu lokma sizin için çok büyüktür, boğazınızdan geçmez; yutamayacaksınız ve boğulacaksınız. - Peyami Safa
Ata Sözleri ve Deyimler
- lokma (veya lokması) ağzında büyümek
- lokma çiğnenmeden yutulmaz
- lokma dökmek
- lokma etmek
- lokma karın doyurmaz, şefkat artırır
- lokmasını dökmek
- lokmasını saymak
Birleşik Kelimeler: lokma anahtar, lokma başlığı, lokma göz, lokma tatlısı, bir lokma, haram lokma, et lokması, kibar lokması, saray lokması
MOLLA (Kelime Kökeni: Arapça mevlā)
-
Büyük kadı
Mısır mollası.
- Medrese öğrencisi
- Büyük bilgin
- Dinî yönü ağır basan kimse
Birleşik Kelimeler: nanemolla
OLMAK
-
Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak
En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. - Sait Faik Abasıyanık
- Gerçekleşmek veya yapılmak
-
Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak
Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir. - Tarık Buğra
-
Bir şeyi elde etmek, edinmek
Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım. - Sait Faik Abasıyanık
- Bir durumdan başka bir duruma geçmek
- Herhangi bir durumda bulunmak
-
Uygun düşmek, yerinde görülmek
Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur.
-
Yetişmek, olgunlaşmak
Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı.
-
Hazırlanmak, hazır duruma gelmek
Çay oldu.
-
Bulunmak
Kız da hemen olduğu yere oturdu. - Memduh Şevket Esendal
-
Geçmek, tamamlanmak
İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak.
-
Sürdürmek, yürütmek
İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum.
-
Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak
Partili olmak.
-
Yaklaşmak, gelip çatmak
Sabah oldu.
-
Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek
Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun! - Sermet Muhtar Alus
-
Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz
Annesi oluyor. Yeğeni olur.
-
Sarhoş olmak
Sen adamakıllı olmuşsun.
-
Uymak, tam gelmek
Bu şapka başıma oluyor.
-
Yitirmek, elinden kaçırmak
Tembelliği yüzünden işinden oldu.
-
Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak
Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?
-
Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek
Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı.
-
Yol açmak
Bu davranışın ona çok zararı oldu.
-
Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak
Su, buz oldu.
-
Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur
Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak.
-
Hastalığa yakalanmak, tutulmak
Tifo olmak. Verem olmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... olsun ... olsun
- ola ki
- olan (veya olup) biten
- olan oldu
- oldu bilmek (veya saymak)
- olduğu kadar
- oldu olacak
- oldu olacak, kırıldı nacak
- oldu olanlar
- olmayacak duaya âmin demek
- olup olacağı
- olur a!
Birleşik Kelimeler: oldubitti, oldum bittim, oldum olası, olur olmaz, üretici olmayan alan, olsa olsa
ADALI
-
Ada halkından olan (kimse)
Adayı ve adalıları o kadar sevmeme rağmen bir türlü yıldızım barışmamıştır. - Burhan Felek