DOLAMBAÇSIZ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

DOLAMBAÇSIZ harflerini içeren 5 harfli 49 kelime bulunuyor. 5 harfli DOLAMBAÇSIZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BADIÇ13, ADSIZ12, AÇMAZ12, BOZMA12, ÇIDAM12, ZIMBA12, BALOZ11, DALIZ11, SIZMA11, SIÇMA11, BASIM10, BADAS10, BALDO10, BAZAL10, ÇALIM10, LAZIM10, OLMAZ10, SALOZ10, SAÇMA10, SAÇLI10, SAZLI10, ZAMLI10, ABOSA9, ABDAL9, ADAMI9, ALMAÇ9, BASMA9, ÇALMA9, DOLMA9, DOLAM9, DALSI9, DAMLI9, MALAZ9, ODALI9, SAMBA9, SALÇA9, ADSAL8, ABALI8, ADALI8, DAMLA8, DAMAL8, DALMA8, LAMBA8, MOLAS8, OLASI8, SOLMA8, MASAL7, SALMA7, SALAM7

MASAL (Kelime Kökeni: Arapça mes̱el)

[isim]

  • Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür

    Masal olsun roman olsun, ikisi de anlatı sanatıdır. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Boşuna söylenmiş söz

    Müttefikler karşı hücuma geçtikten sonra, milleti aynı masalla uyutmak olanaksızlaştı. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • masal gibi
  • masal okumak (veya anlatmak)

Birleşik Kelimeler: masal âlemi, kocakarı masalı, kurt masalı, peri masalı

SALMA

[isim]

  • Salmak işi
  • Pirinçle pişirilen bir yemek türü

    Midye salması.

[halk ağzında]

  • Genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden toplanması gereken para
  • Bazı yerel giysilerde kolun yeninden sarkan kumaş parçası
  • Kuşların üretilmesine ayrılan oda

[sıfat]

  • Başıboş gezen (hayvan)

    Salma sığır.

[sıfat]

  • Sürekli akan (su)

[tarih]

  • Osmanlı Devleti'nde kol gezen kolluk eri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • salma gezmek (veya dolaşmak)
  • salma salmak

Birleşik Kelimeler: salma omurga, salma tomruk

SALAM (Kelime Kökeni: İtalyanca salame)

[isim]

  • Sığır, hindi vb. etinden yapılan, genellikle dilimlenerek soğuk yenen bir yiyecek

Birleşik Kelimeler: Macar salamı

ADSAL

[sıfat]

  • Adla ilgili, ad niteliğinde olan

ABALI

[sıfat]

  • Aba giymiş olan

ADALI

[sıfat]

  • Ada halkından olan (kimse)

    Adayı ve adalıları o kadar sevmeme rağmen bir türlü yıldızım barışmamıştır. - Burhan Felek

DAMLA

[isim]

  • Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı, katre

    Elime bir damla yağmur düştü. - Halide Edip Adıvar

  • Damlalıkla kullanılan ilaç

    Burun damlası. Göz damlası.

[halk ağzında]

  • Kalbe inen inme, felç

    Damladan ölmüş.

[mecaz]

  • Çok az miktar

    Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

  • Damla biçiminde olan (ziynet)

    Damla elmas.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • damla inmek
  • damlaya uğramak

Birleşik Kelimeler: damla damla, damla hastalığı, damla sakızı, damla taş, damla taşı, bir damla, kandamlası

DAMAL

[isim]

  • Ardahan iline bağlı ilçelerden biri

DALMA

[isim]

  • Dalmak işi

    Silifke'de dalmaya başladılar ama bir gün, iki gün, on gün, denizde ilaç için olsun tek bir sünger bulamadılar. - Halikarnas Balıkçısı

[spor]

  • Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması

Birleşik Kelimeler: çift dalma

LAMBA (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Petrol gibi yanıcı bir madde yakarak veya elektrik akımıyla içindeki teller akkor durumuna geçerek ışık veren alet

    Saat kaçtı bilmiyorum, lambalar söndü / Anladım ki davetliler evlere döndü - Enis Behiç Koryürek

  • Radyo ve televizyonlarda kullanılan, havası boşaltılmış veya içine düşük basınçlı bir gaz doldurulmuş cam, seramik veya çelikten ampul
  • Kapı, pencere kenarlarına açılan, genellikle dik açılı girinti

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lamba açmak
  • lambayı açmak

Birleşik Kelimeler: lamba karpuzu, floresan lamba, alev lambası, elektron lambası, gaz lambası, ışıntı lambası, idare lambası, ikaz lambası, karpit lambası, lüks lambası, neon lambası, petrol lambası, pürmüz lambası, sinyal lambası, sis lambası, spot lambası, stop lambası, tepe lambası, trafik lambası, yağ lambası

MOLAS (Kelime Kökeni: Fransızca mollasse)

[isim]

[jeoloji]

  • Karbonatlı kum taşı

OLASI

[sıfat]

  • Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel
  • Mümkün

SOLMA

[isim]

  • Solmak işi

[kimya]

  • Isı, kızılötesi ışınlar ve kimyasal reaksiyonlar sonunda pigmentlerin renklerini yitirmesi

ABOSA (Kelime Kökeni: İtalyanca abbozza)

[ünlem]

  • Gemide hareket hâlindeki halatın veya zincirin bir an durdurulması için verilen komut

ABDAL (Kelime Kökeni: Arapça abdāl)

[isim]

[eskimiş]

  • Gezgin derviş

    Varıp yaslanayım Hacı Bektaş'a / Abdalın olayım çullar içinde - Gevheri

  • Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

  • abdala "kar yağıyor" demişler, "titremeye hazırım" demiş
  • abdala malum olur
  • abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
  • abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz
  • abdalın dostluğu köy görününceye kadar
  • abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (veya yolda olur)
  • abdal tekkede, hacı Mekke'de bulunur

[isim]

[tarih]

  • Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk oymaklarından biri
  • Anadolu'da yaşayan oymaklardan bazısı

    Geygel Abdalları.

[eskimiş]

  • Tasavvufta manevi üst bir rütbe