DOKUNULMAZLIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

DOKUNULMAZLIK harflerini içeren 6 harfli 38 kelime bulunuyor. 6 harfli DOKUNULMAZLIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DIZMAN13, KUNDUZ13, OMUZLU13, DIZLAK12, MUKOZA12, UZANIM12, DOKUMA11, DOKULU11, KIZMAK11, KOZALI11, KOZLUK11, ZAMKLI11, ZAKKUM11, DONMAK10, DOLMAK10, DULLUK10, LAZLIK10, ODALIK10, OLUMLU10, KOKULU9, KONULU9, KUNDAK9, KUMALI9, KUMLUK9, MOLALI9, OKUNMA9, OKUMAK9, OKULLU9, ONULMA9, OLUNMA9, OLUKLU9, ULUMAK9, KOLLUK8, KOLALI8, KONMAK8, KULLUK8, KILMAK8, OKKALI8

KOLLUK

[isim]

  • Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet

    Frenk gömleğinde, bazen bileklerinden ellerinin üstüne düşen yuvarlak, katı, kolalı kollukları vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

  • İş yaparken giysiyi korumak için bilekten dirseğe kadar kola geçirilen, genellikle koyu renkli kumaştan dikilmiş parça

    Ellerini kolluklarından sıyırıp çekmekte bir zorluğa uğramıştır. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Kollara takılan ve dikkati çekmesi istenen görevlilerin kimliklerini gösteren şerit

[isim]

  • Güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma

    Bu onurlu kolluk görevini seve seve üstlenirlerdi. - Muzaffer Uyguner

Birleşik Kelimeler: karakolluk, kolluk kuvveti

KOLALI

[sıfat]

  • İçinde kola bulunan
  • Kolalanmış

    Artık cübbenin altına kolalı gömlek giyiyor. - Mithat Cemal Kuntay

KONMAK

[-e]

  • Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek

    Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına. - Çetin Altan

  • Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak
  • Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek

[mecaz]

  • Bir şeyi emeksiz edinmek

    Ayşe de yarın öbür gün bir lise hocası olacak belki de servete de konacaktı. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: kona göçe, göçerkonar, konargöçer, gecekondu, kuşkonmaz

[-e]

  • Koyma işi yapılmak

    Yemeğe tuz konur.

KULLUK

[isim]

  • Kul olma durumu, kölelik, ubudiyet

    Kulluk bakımından da o kimseden daha âciz ve itaatlisi olamaz. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Kulun yaptığı iş

[tarih]

  • Karakol

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulluk etmek

Birleşik Kelimeler: kulluk kölelik

KILMAK

[yardımcı fiil]

  • Etmek, yapmak

OKKALI

[sıfat]

  • Kiloca fazla olan, ağır çeken

    Ablak yüzlü, okkalı bir adamdı nazır hazretleri. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

  • Çok, fazla

    Müfettiş Bey, öncekilerden çok daha okkalı bir yudum içti. - Tarık Buğra

[mecaz]

  • Ağır, şiddetli

    Önce Bekir'in omzuna okkalı bir sille indirdi. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: okkalı kahve

KOKULU

[sıfat]

  • Kokusu olan

    Perilerin kızgınlığını yatıştırmak için ceplerimde birçok kokulu otlar, tohumlar, üzerlikler taşıyordum. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Birleşik Kelimeler: kokulu çayır otu, kokulu kiraz, kokulu sabun, hoş kokulu

KONULU

[sıfat]

  • Konusu olan, mevzulu

KUNDAK

[isim]

  • Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez

    Kendisine uzattıkları ince ve beyaz bir kundağa sarılmış kızına baktı. - Ömer Seyfettin

  • Bu bezle sarılmış bebek

    Dikmen Yıldızı kundağı kucaklayarak ağır, sarsıntılı adımlarla savcının arkasından yürüdü. - Aka Gündüz

  • Saçları yemeninin içine alıp bağlama

    Baş kundağı.

  • Korunmak için sıkı sıkıya sarılmış şey

    Dutların tomurcukları büyümüş, yaprakları burunlarını kundaklarından çıkarmışlardı. - S. F. Abasıyanık

[isim]

  • Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuş yağlı bez parçası vb.

    Ben şamdanımla evveli kapının önüne yığılan şeyleri, sonra cibinliği, perdeleri, bütün duvarları çeviren kundakları tutuşturacağım. - Halit Ziya Uşaklıgil

  • Tüfek gibi bazı ateşli silahlarda bunları çeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm

    Amcası Mustafa geldi eve, ona bir kundağı sedefli tüfek getirdi. - Yaşar Kemal

  • Arabalarda dingil yatağı

[mecaz]

  • Ara bozma, fitne, fesat

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kundak sokmak (veya koymak)

Birleşik Kelimeler: çatal kundak

KUMALI

[sıfat]

  • Kuması olan

KUMLUK

[isim]

  • Kumsal

    Çocukların top oynadıkları kumluktan iskeleye doğru yürürken hep planlar kuruyordu. - Cahit Uçuk

[sıfat]

  • Kumu çok olan

    Kumluk arazi.

MOLALI

[sıfat]

  • Mola verilen

[zarf]

  • Mola verilerek

OKUNMA

[isim]

  • Okunmak işi

    Her şairin içinde bir okunma, bir yayılma, bir beğenilme hırsı vardır. - Orhan Veli Kanık

OKUMAK

[-i]

  • Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek

    Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]

  • Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek

    Gazete bile okumak istemiyorum. - Burhan Felek

[nesnesiz]

  • Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek

    Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

  • Sesli olarak söylemek

    Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

  • Bir şeyin anlamını çözmek

    Şifre okumak.

  • Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek

[mecaz]

  • Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak

    Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım diye mi? - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Değerlendirmek

[nesnesiz]

[argo]

  • Sövmek, küfretmek

[halk ağzında]

  • Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • okuyup üflemek

OKULLU

[isim]

  • Bir okula devam eden kimse, öğrenci

Ata Sözleri ve Deyimler

  • okullu olmak