DOKUMACILIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

DOKUMACILIK harflerini içeren 6 harfli 25 kelime bulunuyor. 6 harfli DOKUMACILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MODACI14, DALICI13, ODACIK13, ACIMIK12, ALIMCI12, AKIMCI12, DALCIK12, OCUMAK12, ACILIK11, ACIKLI11, AKILCI11, DOKUMA11, ILICAK11, KOLACI11, KOCALI11, KALICI11, OCAKLI11, CAMLIK11, DOLMAK10, ODALIK10, ILIMAK9, KUMALI9, OKUMAK9, KILMAK8, OKKALI8

KILMAK

[yardımcı fiil]

  • Etmek, yapmak

OKKALI

[sıfat]

  • Kiloca fazla olan, ağır çeken

    Ablak yüzlü, okkalı bir adamdı nazır hazretleri. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

  • Çok, fazla

    Müfettiş Bey, öncekilerden çok daha okkalı bir yudum içti. - Tarık Buğra

[mecaz]

  • Ağır, şiddetli

    Önce Bekir'in omzuna okkalı bir sille indirdi. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: okkalı kahve

ILIMAK

[nesnesiz]

  • Ilınmak

KUMALI

[sıfat]

  • Kuması olan

OKUMAK

[-i]

  • Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek

    Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]

  • Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek

    Gazete bile okumak istemiyorum. - Burhan Felek

[nesnesiz]

  • Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek

    Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

  • Sesli olarak söylemek

    Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

  • Bir şeyin anlamını çözmek

    Şifre okumak.

  • Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek

[mecaz]

  • Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak

    Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım diye mi? - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Değerlendirmek

[nesnesiz]

[argo]

  • Sövmek, küfretmek

[halk ağzında]

  • Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • okuyup üflemek

DOLMAK

[nesnesiz]

  • Dolu duruma gelmek
  • Bitkiler olgunlaşmak, erginleşmek

    Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. - Tarık Buğra

  • Bir yere iyice yayılmak, kaplamak

    Oda sigara dumanı dolmuştu. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir yerde pek çok eşya veya kimse toplanmak, kalabalık duruma gelmek

    Kıştan kurtulur kurtulmaz deniz kenarları insanla, sandalla dolar. - Sait Faik Abasıyanık

  • Süre, hesap tamamlanmak

    Süresi doldu, emekliye ayrıldı.

[mecaz]

  • Sabrı tükenip öfkesi taşacak duruma gelmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dolup taşmak

ODALIK

[isim]

[eskimiş]

  • Bir erkeğin nikâhsız olarak aldığı kadın

    Eskiden bu senin dediklerini yapanlara odalık denirdi. - Burhan Felek

[tarih]

  • Padişah, şehzade ve paşaların saraya alınan karavaşlar arasından seçtikleri kadın, ikbal

    Rahmetli bilmem ne paşanın odalığı imiş. - Ercüment Ekrem Talu

ACILIK

[isim]

  • Acı olma durumu

    Göğsünde bir sızı, ağzında bir acılık duydu. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Dokunaklılık, kederlilik, yaslılık

    Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu. - Adalet Ağaoğlu

ACIKLI

[sıfat]

  • Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun

    Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı. - Lâtife Tekin

  • Acı görmüş, yaslı, kederli

    Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • acıklı başta akıl olmaz

Birleşik Kelimeler: acıklı komedi

AKILCI

[sıfat]

[felsefe]

  • Akılcılıktan yana olan, usçu, rasyonalist (kimse)
  • Akılcılıkla ilgili

DOKUMA

[isim]

  • Dokumak işi, tekstil

    Halı dokuma sanatı. Dokuma sanayisi.

  • Minder örtüsü, yatak kılıfı vb. için kullanılan ve boyalı pamuk ipliğinden dokunan bez

[sıfat]

  • Kumaş olabilen, kumaş yapılabilen

[sıfat]

  • Tezgâhta dokunarak elde edilen (kumaş)

[mecaz]

  • Yapı, oluşum

    Bunun için bu ad yıllara dayanacak, boyası has, dokuması sağlam bir ad olmalı, dedim. - Memduh Şevket Esendal

Birleşik Kelimeler: dokumahane, dokuma tezgâhı, petek dokuma, tel dokuma

ILICAK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Ilıkça

KOLACI

[isim]

  • Kola (II) seven kimse
  • Kola (II) satan kimse

[isim]

  • Giysi, örtü, çarşaf vb.ni yıkayarak kolalayan ve ütüleyen kimse

    Adam sen de! Çamaşırları toplar, kolacıya yollarım, hem yıkar hem de ütüler. - Memduh Şevket Esendal

  • Bu işlerin yapıldığı yer

KOCALI

[sıfat]

  • Kocası olan, evli (kadın)

Birleşik Kelimeler: karılı kocalı

KALICI

[sıfat]

  • Sürekli, geçici karşıtı
  • Her zaman geçerliğini sürdürecek olan
  • Bir süre için belli bir yerde kalan, konuk, gidici karşıtı

Birleşik Kelimeler: kalıcı makyaj, kalıcı ruj