Dok ile Başlayan Kelimeler

DOK ile başlayan 59 kelime bulunuyor. Başında DOK olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Dok kelimesinin anlamı nedir? Dok ile biten kelimeler. İçinde dok olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

13 Harfli Kelimeler

DOKUNULMAZLIK23, DOKÜMANTASYON23

12 Harfli Kelimeler

DOKUZUNCULUK25, DOKTRİNCİLİK18, DOKUNAKLILIK18

11 Harfli Kelimeler

DOKUYUCULUK23, DOKUMACILIK21, DOKTORCULUK20, DOKUNDURMAK19, DOKUNMABANA18

10 Harfli Kelimeler

DOKUNCASIZ22, DOKUNULMAZ19, DOKUMAHANE19, DOKTORASIZ19, DOKSANINCI19, DOKUNDURMA18, DOKÜMANTER16, DOKUNULMAK16, DOKUNMATİK15

9 Harfli Kelimeler

DOKUZUNCU21, DOKUNCALI17, DOKTRİNCİ15, DOKUNULMA15, DOKSANLIK14, DOKTORALI14, DOKTORLUK14, DOKUNAKLI14

8 Harfli Kelimeler

DOKUYUCU19, DOKUZGEN19, DOKUZTAŞ18, DOKUMACI17, DOKURCUK16, DOKURCUN16, DOKUMALI14, DOKUNMAK13, DOKUNSAL13, DOKUTMAK13, DOKSANAR12

7 Harfli Kelimeler

DOKUYUŞ17, DOKUSUZ16, DOKUZLU15, DOKUNUŞ15, DOKUZAR14, DOKUNCA14, DOKUNAÇ14, DOKÜMAN13, DOKUNUM13, DOKUTMA12, DOKUNMA12, DOKUMAK12, DOKTORA11, DOKTRİN10

6 Harfli Kelimeler

DOKUMA11, DOKULU11, DOKSAN10, DOKTOR10

5 Harfli Kelimeler

DOKUZ12

4 Harfli Kelimeler

DOKU8

3 Harfli Kelimeler

DOK6

DOK (Kelime Kökeni: İngilizce dock)

[isim]

  • Gemilerin yükünün boşaltıldığı veya onarıldığı, üstü örtülü havuz

    Çekiç sesleri geliyor doklardan / Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları / İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı - Orhan Veli Kanık

[ekonomi]

  • Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo

DOKU

[isim]

[anatomi]

  • Bir vücudun veya bir organın yapı ögelerinden birini oluşturan hücreler bütünü, nesiç

[mecaz]

  • Bir bütünün yapısı ve özelliği

Birleşik Kelimeler: doku bilimi, doku bozukluğu, doku ekimi, doku uyuşmazlığı, bağ doku, bağlantı doku, besi doku, büyütken doku, destek doku, kan doku, kas doku, katılgan doku, kemik doku, kıkırdak doku, özek doku, ölü doku, pek doku, sert doku, sıkı doku, sinir doku, sümük doku, sünger doku, sürgen doku, yağ doku, besi dokusu, korun dokusu, özümleme dokusu, palizat dokusu

DOKTRİN (Kelime Kökeni: Fransızca doctrine)

[isim]

  • Öğreti

    Millî kültür bir doktrin değil, yüzlerce eserden mürekkep bir kütüphane ve müzedir. - Mehmet Kaplan

DOKSAN

[isim]

  • Seksen dokuzdan sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 90 ve XC rakamlarının adı

[sıfat]

  • Dokuz kere on, seksen dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • doksan kapının ipini çekmek

DOKTOR (Kelime Kökeni: Fransızca docteur)

[isim]

  • Hekim

    Suzinak faslının eski yeni şarkıları birbirini takip ederken bu hâle gülen doktor gezinmeye başladı. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

  • Bir fakülteyi veya bir yüksekokulu bitirdikten sonra belli bir bilim dalında en yükseköğrenim basamağına vardığını, geçirdiği özel sınavla ve başarılı bir eserle gösterenlere verilen akademik unvan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • doktora görünmek
  • doktor doktor gezmek (veya dolaşmak)

Birleşik Kelimeler: uzman doktor, aile doktoru, akıl doktoru, çocuk doktoru, diş doktoru, göz doktoru, ruh doktoru

DOKTORA (Kelime Kökeni: Fransızca doctorat)

[isim]

  • Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak

    Gezdiricimiz, büyük romancı üstüne doktora tezini hazırlayan bir genç. - Melih Cevdet Anday

Ata Sözleri ve Deyimler

  • doktora yapmak

DOKUMA

[isim]

  • Dokumak işi, tekstil

    Halı dokuma sanatı. Dokuma sanayisi.

  • Minder örtüsü, yatak kılıfı vb. için kullanılan ve boyalı pamuk ipliğinden dokunan bez

[sıfat]

  • Kumaş olabilen, kumaş yapılabilen

[sıfat]

  • Tezgâhta dokunarak elde edilen (kumaş)

[mecaz]

  • Yapı, oluşum

    Bunun için bu ad yıllara dayanacak, boyası has, dokuması sağlam bir ad olmalı, dedim. - Memduh Şevket Esendal

Birleşik Kelimeler: dokumahane, dokuma tezgâhı, petek dokuma, tel dokuma

DOKULU

[sıfat]

  • Dokusu olan

Birleşik Kelimeler: besi dokulu

DOKSANAR

[sıfat]

  • Doksan sıfatının üleştirme sayı sıfatı
  • Her birine doksan, her defasında doksanı bir arada olan

DOKUTMA

[isim]

  • Dokutmak işi

DOKUNMA

[isim]

  • Dokunmak (I) işi, temas

[isim]

  • Dokunmak (II) işi

Birleşik Kelimeler: dokunma duyusu

DOKUMAK

[-i]

  • Tezgâhta ipliği, çözgü ve atkı durumunda kullanarak kumaş yapmak

    Orada kilim dokuyan kadınların arasında yaşam savaşı veriyordu. - Ayşe Kulin

[mecaz]

  • En ince noktalarına kadar özen göstererek, emek vererek ortaya çıkarmak

[halk ağzında]

  • Ağacın yemişlerini sırıkla vurarak indirmek

DOKUZ

[isim]

  • Sekizden sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 9 ve IX rakamlarının adı

[sıfat]

  • Sekizden bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dokuz at bir kazığa bağlanmaz
  • dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek
  • dokuz doğurmak
  • dokuz körün bir değneği
  • dokuz köyden kovulmuş
  • dokuz yorgan eskitmek (veya paralamak)

Birleşik Kelimeler: dokuzaltmışbeşlik, dokuz babalı, dokuz canlı, dokuzgen, dokuztaş, üçten dokuza, mart dokuzu

DOKUNMAK

[-e]

  • Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek

    Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk. - Ahmet Haşim

  • Karıştırmak

    Bu kâğıtlara kimse dokunmasın.

[nesnesiz]

  • Almak, kullanmak, el sürmek

    Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu. - Nezihe Araz

[nesnesiz]

  • Sağlığını bozmak

    Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu.

  • İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak

    Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum. - Reşat Nuri Güntekin

  • İlişkin, ilgili olmak, değinmek

    Eğitim konusuna dokunan bir yazı.

  • Hafifçe değmek

    Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor.

  • Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak

[mecaz]

  • Tedirgin etmek, sataşmak

    Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

  • Dokuma işi yapılmak

    Halılar dokundu.

DOKUNSAL

[sıfat]

[biyoloji]

  • Dokunum ile ilgili olan