DİRENGENLİK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

DİRENGENLİK harflerini içeren 7 harfli 21 kelime bulunuyor. 7 harfli DİRENGENLİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DENGELİ13, EDİLGİN13, EDİLGEN13, GEDİKLİ13, GİDEREK13, ERGİLİK11, GERİLİK11, GERİLEK11, GEREKLİ11, KLİRİNG11, NİRENGİ11, DİREKLİ9, DİKENLİ9, ELİNDEN9, İLERİDE9, KREDİLİ9, KEDERLİ9, NEDENLİ9, RENDELİ9, ERİNLİK7, NİNELİK7

ERİNLİK

[isim]

  • Erin olma durumu, büluğ

NİNELİK

[isim]

  • Nine olma durumu, büyükannelik

Birleşik Kelimeler: sütninelik

DİREKLİ

[sıfat]

  • Direği olan

    Altı direkli çadırın etrafı fırdolayı açıktı. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: çift direkli

DİKENLİ

[sıfat]

  • Dikenli olan

    Dikenli bir çitle çevrili küçük bir bahçe içinde tek katlı ve iki odalı bir ev. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Dikeni olan bitkilerin bulunduğu (yer)

    Bu bakış yosunlu, isli kahve pencerelerinden dikenli tarlalara bakmak değildir. - Nazım Hikmet

[mecaz]

  • Zor, çetin, sıkıntı veya üzüntü veren

    Yüzü bulutlandı. Gene gömülüyor o dikenli sessizliğine. - Necip Fazıl Kısakürek

Birleşik Kelimeler: dikenli balık, dikenli meyan, dikenli salyangoz, dikenli tel, dikenli yol, dikenli yüzgeçliler, derisi dikenliler

ELİNDEN

  • yüzünden, -den dolayı

    Yandım çavuş yandım senin elinden - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... elinden çıkmak
  • el (veya elini) uzatmak
  • el (veya elini) yakmak
  • el açmak
  • el almak
  • el atmak
  • el ayak (veya etek) çekmek
  • el ayak çekilmek
  • el bağlamak
  • el basmak
  • el bebek gül bebek
  • el bende!
  • el çekmek
  • el çektirmek
  • el çırpmak
  • elde (veya elinde) olmamak
  • elde avuçta (bir şey) kalmamak
  • elde avuçta (ne varsa)
  • elde etmek
  • el değiştirmek
  • el değmemek
  • elde kalmak
  • eldeki yara, yarasıza duvar deliği
  • elden ağza yaşamak
  • elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
  • elden bırakmamak (veya düşürmemek)
  • elden çıkarmak
  • elden çıkmak
  • elden geçirmek
  • elden gel!
  • elden geldiği kadar
  • elden gelmemek
  • elden gitmek
  • elden kaçırmak
  • elden kaçmak
  • elden ne gelir?
  • elde tutmak
  • el dokunulmamak
  • ele alınır
  • ele alınmaz
  • ele almak
  • ele avuca sığmamak
  • ele bakmak
  • ele geçirmek
  • ele geçmek
  • ele gelmek
  • el elde baş başta
  • el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
  • el elden üstündür (ta arşa kadar)
  • el el ile, değirmen yel ile
  • el eli yıkar, iki el yüzü
  • el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
  • el el üstünde oturmak
  • el ermez, güç yetmez
  • el etek öpmek
  • el etek tutmak
  • el etmek
  • ele vermek
  • eli (veya elleri) armut devşirmek
  • eli alışmak
  • eli altında olmak
  • eli ayağı (olmak)
  • eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
  • eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
  • eli ayağı titremek
  • eli ayağı tutmak
  • eli aza varmamak
  • eli boş çıkmak
  • eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
  • eli boş gelmek
  • eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
  • eli değmek
  • eli dursa ayağı durmaz
  • eli ekmek tutmak
  • eli eline değmemek
  • eli ermek
  • eli ermez gücü yetmez
  • eli genişlemek
  • eli gitmek
  • eli harama uzanmak
  • eli işe yatmak
  • eli kalem tutmak
  • eli kırılmak
  • eli kırılsın!
  • eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
  • eli kolu bağlı durmak
  • eli kurusun!
  • elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
  • elinde ... var
  • elinde avucunda nesi varsa
  • elinde bulunmak (veya olmak)
  • elinde büyümek
  • elinde kalmak
  • elinden (bir şey) düşmemek
  • elinden (bir şeyi) düşürmemek
  • elinden almak
  • elinden bir iş (veya şey) gelmemek
  • elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
  • elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
  • elinden geleni yapmak
  • elinden gelmek
  • elinden hiçbir şey kurtulmamak
  • elinden iş çıkmamak
  • elinden iyi iş gelmek
  • elinden kan çıkmak
  • elinden kurtulmak
  • elinden tutmak
  • elinde olmak
  • elinde olmak
  • elinde patlamak
  • elinde tutmak
  • eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
  • eline almak
  • eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
  • eline ayağına üşenmemek
  • eline bakmak
  • eline doğmak
  • eline düşmek
  • eline erkek eli değmemiş olmak
  • eline eteğine doğru
  • eline eteğine sarılmak
  • eline fırsat geçmek
  • eline geçmek
  • eline kalmak
  • eline su dökemez
  • eline tutuşturmak
  • eline yüzüne bulaştırmak
  • elini arı kovanına sokmak
  • elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
  • elini ayağını öpeyim
  • elini belli etmek (veya göstermek)
  • elini çabuk tutmak
  • elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
  • elini kolunu bağlamak
  • elini kolunu sallaya sallaya gelmek
  • elini kolunu sallaya sallaya gezmek
  • elini kulağına atmak
  • elinin altında (olmak)
  • elinin hamuruyla erkek işine karışmak
  • elinin tersiyle çarpmak
  • elinin tersiyle itmek
  • elini oynatmak
  • elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
  • elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
  • elini sürmemek
  • elini taşın altına koymak (veya sokmak)
  • elini veren kolunu alamaz
  • elini vicdanına koymak
  • elinle ver, ayağınla ara
  • eli olmak
  • eli para görmek
  • eli silah tutmak
  • eli varmamak (veya gitmemek)
  • eli yatmak
  • eliyle koymuş gibi
  • el kadar
  • el kaldırmak
  • el katmak
  • el koymak
  • ellerde gezmek
  • elleri (veya ellerin) dert görmesin
  • ellerim yanıma gelsin
  • eller yukarı!
  • elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
  • elle tutulur
  • elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
  • elle tutulur tarafı olmamak
  • el ovuşturmak
  • el öpenlerin çok olsun!
  • el öpmek
  • el öpmekle ağız aşınmaz
  • el pençe
  • el pençe divan
  • el pençe divan durmak
  • el sıkışmak
  • el sıkmak
  • el sürmemek
  • el tazelemek
  • el terazi, göz mizan
  • el tutmak
  • el üstünde tutmak
  • el vergisi, gönül sevgisi
  • el vermek
  • el vurmamak
  • el yarası onulur, dil yarası onulmaz
  • el yıkamak

İLERİDE

[zarf]

  • Gelecekte, gelecek zamanda

    Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır. - Salâh Birsel

  • Ötede

    En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular. - Refik Halit Karay

KREDİLİ

[sıfat]

  • Kredisi olan

[mecaz]

  • Güvenilir, itibarlı

Birleşik Kelimeler: kredili satış

KEDERLİ

[sıfat]

  • Acılı, üzüntülü, mükedder

    Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı. - İbrahim Alâeddin Gövsa

NEDENLİ

[sıfat]

  • Nedeni olan, sebepli

Birleşik Kelimeler: nedenli nedensiz

RENDELİ

[sıfat]

  • Rendesi olan, rendelenmiş

    Rendeli tahta.

ERGİLİK

[isim]

  • Ergi durumu
  • Şilt

GERİLİK

[isim]

  • Geri olma durumu

    Kayıtsızlıktan, tembellikten, gerilikten kurtulmak için inanmak lazım. - Orhan Seyfi Orhon

[ruh bilimi]

  • İdrak etme yeteneğinde veya okul başarılarında yaşına göre geri kalma durumu

Birleşik Kelimeler: zekâ geriliği

GERİLEK

[sıfat]

  • Kendi üstüne geri dönen veya döner görünen

GEREKLİ

[sıfat]

  • Yapılması, olması veya bulunması uygun olan, yerinde olan, lüzumlu, vacip, mukteza, zaruri

    Bize gerekli olan şey, adamakıllı bir harita, bir de kılavuz. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gerekli görmek
  • gerekli kılmak

NİRENGİ (Kelime Kökeni: Farsça nīrengī)

[isim]

[eskimiş]

  • Belli sayıda noktanın konumunu kesin olarak tespit edebilmek için, bu noktaları tepe olarak kabul ederek bir alanı üçgenlere bölme işi

Birleşik Kelimeler: nirengi haritası, nirengi noktası