DİKKUYRUK ile Oluşan Kelimeler (DİKKUYRUK Kelime Türetme)
DİKKUYRUK harflerinden oluşan 21 kelime bulunuyor. DİKKUYRUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Dikkuyruk kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
9 Harfli Kelimeler
DİKKUYRUK15
6 Harfli Kelimeler
KUYRUK10
5 Harfli Kelimeler
YURDU11, DURUK9, UYRUK9
4 Harfli Kelimeler
DUYU10, UYDU10, DURU8, KUYU8, UYKU8, UYUR8, KURU6, URUK6
3 Harfli Kelimeler
DUY8, UDİ6, DİK5, KUR4, KİR3, KİK3
2 Harfli Kelimeler
UR3, Kİ2
Kİ (Kelime Kökeni: Farsça ki)
- Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
-
Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz
Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?
- `Öyle, o kadar, o denli` vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz
-
İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz
Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.
-
İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz
Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu. - Osman Cemal Kaygılı
-
Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz
O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!
-
Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz
Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?
- Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi
Birleşik Kelimeler: hâlbuki, vakta ki, kaldı ki
KİR
-
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik, pasak
Yanaklarında yer yer kirle karışmış gözyaşı var. - Halide Edip Adıvar
- Utanılacak durum, leke, şaibe
Ata Sözleri ve Deyimler
- kir götürmek
- kir götürmek
- kiri kabarmak
- kir tutmak
Birleşik Kelimeler: kir pas, el kiri, etek kiri, yüz kiri
KİK (Kelime Kökeni: İngilizce gig)
-
Futa
Kısacık boyuyla üç çifte kikine yerleşerek dümen kullanırdı. - Abdülhak Şinasi Hisar
UR
-
Hücrelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, bağa, tümör, neoplazma, Çingene ahtapotu, vejetasyon
Yalnız yağ birikintisinden ibaret bir bez, bir nevi ur, hayatı tehdit edecek bir şey değil! - Abdülhak Şinasi Hisar
Birleşik Kelimeler: ur kaplama, yağ uru
KUR (Kelime Kökeni: Fransızca cours)
-
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
Resmî kura göre doların değeri yeniden ayarlandı.
- Düzey
Birleşik Kelimeler: cari kur, çapraz kur, dalgalı kur, efektif kur, katlı kur, sabit kur, döviz kuru
- Karşı cinse ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
- Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
Ata Sözleri ve Deyimler
- kur yapmak
DİK
- Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan
-
Yatık durmayan, sert
Dik saç.
-
Sert, kalın, tok (ses)
Sesi dik ve küstahtı, söylediklerini aşağı salonda bekleşen komşular işittiler. - Attila İlhan
- Sert (bakış)
- Ters, aksi (söz)
-
Kaba, yersiz (davranış)
Kaba denilecek kadar ani ve dik bir davranışla halasını bıraktı ve kalktı. - Halide Edip Adıvar
-
Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş
Dik açı. Dikdörtgen. Dik yamuk.
Ata Sözleri ve Deyimler
- dik dik bakmak
Birleşik Kelimeler: dik açı, dik açıklık, dik âlâsı, dikbaşlı, dik biçme, dikdörtgen, dik duruşlu, dikgen, dikkafalı, dikkuyruk, dik rüzgâr, dik silindir, dik üçgen, dik yamuk, başı dik
KURU
-
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. - Halide Edip Adıvar
-
Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan
Kuru çöl. Kuru tepeler.
-
Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı
Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar. - Refik Halit Karay
-
Canlılığını yitirmiş (bitki)
Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum? - Halide Edip Adıvar
-
Salgısı olmayan
Kuru öksürük. Kuru egzama.
-
Döşenmemiş, çıplak
Salih Reis, dört kuru duvardan ibaret fukara kapısından gördüğü mavi denize baka baka ölmek istiyordu. - Halikarnas Balıkçısı
-
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)
Kuru çayla karın doyar mı?
-
Etkisi ve sonucu olmayan
Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler. - Ruşen Eşref Ünaydın
- Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem
-
Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze
Kuru, zevksiz bir hayat.
-
Akıcı olmayan, duygudan yoksun
Kuru bir anlatım.
- Kuru fasulye
Ata Sözleri ve Deyimler
- kuru başına kalmak
- kuruda kalmak
- kuru gayret çarık eskitir
- kuru hasır (veya kilim) üstünde kalmak
- kuru laf karın doyurmaz
- kurunun yanında yaş da yanar
- kuru tahtada kalmak
Birleşik Kelimeler: kuru boya, kuru çay, kuru çayır, kuru çeşme, kuru dere, kuru duvar, kuru ekmek, kuru erik, kuru fasulye, kuru filtre, kuru gürültü, kuru hava, kuru iftira, kuru incir, kurukafa, kuru kafa, kuru kahve, kuru kalabalık, kuru kayısı, kuru kemik, kuru köfte, kuru kuruya, kuru kuyu, kuru laf, kuru meyve, kuru öksürük, kuru pasta, kuru pil, kuru sebze, kurusıkı, kuru soğan, kuru soğuk, kuru söz, kuru tarım, kuru temizleme, kuru üzüm, kuru yemiş, kuru yemişçi, kuru yük, kuru ziraat, kara kuru, tuzu kuru, karaca kuruca, tahtakuruları, armut kurusu, Beypazarı kurusu, dut kurusu, gülkurusu, gül kurusu, insan kurusu, kayısı kurusu, kız kurusu, piç kurusu, tahtakurusu, üzüm kurusu, yaprakkurusu
URUK
- Soy, sülale
UDİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿūdī)
- Ut çalan çalgıcı, utçu
DURU
- Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak
-
Pürüzsüz (ten)
Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.)
Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu. - Ayşe Kulin
Birleşik Kelimeler: arı duru
KUYU
-
Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur
Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu. - Haldun Taner
-
Toprağa kazılan derince çukur
Kireç kuyusu.
- İçinden çıkılamayan durum veya yer
- Yer altındaki iş yerlerine ulaşmak için açılmış ve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantı yolu
Ata Sözleri ve Deyimler
- kuyu açmak
- kuyudan adam çıkarmak
- kuyu gibi
- kuyusunu kazmak
Birleşik Kelimeler: kuyu anası, kuyu bileziği, kuyu fındığı, kuyu kebabı, kuyu suyu, kuyu topuğu, ana kuyu, dipsiz kuyu, iç kuyu, kör kuyu, kuru kuyu, artezyen kuyusu, gayya kuyusu, kar kuyusu, kireç kuyusu, kurt kuyusu, maden kuyusu, sondaj kuyusu
UYKU
-
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu
Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz. - İsmet Özel
- Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
-
Doğada görülen sükûnet durumu
Kış süresince uykuda olan ağaçlar, baharla birlikte uyandı.
- Gerçeği görememe, aymazlık
Ata Sözleri ve Deyimler
- uyku (veya uykusunu) çekmek
- uyku basmak (veya bastırmak)
- uyku dağıtmak
- uykuda olmak
- uyku durak yok
- uyku gözünden akmak
- uyku kestirmek
- uyku nedir bilmeden
- uykusu açılmak (veya dağılmak)
- uykusu başına sıçramak
- uykusu bölünmek
- uykusu gelmek
- uykusu kaçmak
- uykusunu almak
- uyku tutmamak
- uyku vermek (veya getirmek)
- uykuya dalmak
- uykuya varmak
- uykuya yatmak
Birleşik Kelimeler: uyku apnesi, uyku hastalığı, uyku ilacı, uyku saati, uyku semesi, uyku sersemi, uyku seti, uyku takımı, uyku tulumu, uykusu ağır, uykusu derin, uykusu hafif, ağır uyku, daluyku, deliksiz uyku, derin uyku, ebedî uyku, hafif uyku, gaflet uykusu, kış uykusu, kuş uykusu, öğle uykusu, taş uykusu, tavşan uykusu, tilki uykusu, yaz uykusu
UYUR
- Uyuyan
- Durgun (su)
Birleşik Kelimeler: uyurgezer, uyur göz, uyur uyanık
DUY (Kelime Kökeni: Fransızca douille)
- Elektrik ampulünün takıldığı bakır veya pirinçten yivli yer
Birleşik Kelimeler: duy priz
DURUK
- Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, statik, dinamik karşıtı
- Kuvvetlerin dengelenmesiyle ilgili olan
- Dalgalı akımlı elektrik motor veya üreteçlerinde hareketsiz bölüm, stator
- Hareket etmeyen nesnelerin üzerindeki kuvvet dengeleri ile uğraşan bilim dalı, statik