[sıfat]

• Dikkat eden, özen gösteren (kimse)

[zarf]

• Dikkat ederek

  Biz o koltuklara dikkatli otururduk. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

• dikkatli olmak

[isim]

• Dikenli bitkileri çok olan yer

  Dünyada kurumayan, dikenlik hâline gelmeyen hiçbir yeşil köşe kalmıyor. - Hüseyin Cahit Yalçın

[isim]

• Diklenmek işi

  Ama karısının diklenmesi yüreğine oturdu. - Lâtife Tekin

[isim]

• Fidanlık

[isim]

• Diktirmek işi

[nesnesiz]

• Dikme işi yapılmak

  Buraya anıt dikilecek. Bahçeye ağaçlar dikildi.

• Dik duruma gelmek

• Ayakta durmak

  Bütün o ağrılı, uzun gecelerimde yatak odasının kapısında dikilir, bana bakardı. - Adalet Ağaoğlu

• Göz belli bir noktaya uzun süre bakmak

  Herkesin gözleri hayret ve tecessüsle onun üzerine dikilir. - Ahmet Muhip Dranas

• Karşı koymak, engellemek

[fizyoloji]

• Bazı üreme organları dokularına kan dolmasıyla sert ve dik bir duruma gelmek

Ata Sözleri ve Deyimler

• dikilip durmak
• dikilip kalmak

[nesnesiz]

• Dikme işi yapılmak

  Bebelere çedik, kadınlara, erlere çizme, çarık dikildi. - Nezihe Araz

[isim]

• Dikeltmek işi

[nesnesiz]

• Dik duruma gelmek, dikleşmek

• Ayakta durmak

[-e]

[mecaz]

• Sert konuşmak, karşı gelmek, birine kafa tutmak, dinelmek

[isim]

• Dikey olma durumu

[isim]

• Diklenme işi

[isim]

[biyoloji]

• İkileşim

[isim]

• Gözetleme deliği

[isim]

• Küçük diken

[isim]

• Dikleşmek işi veya durumu

[isim]

• Seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarını kurallarına uygun olarak söyleme biçimi

  Müfredat programlarında kıraat yani diksiyon dersi yok. - Burhan Felek

• Konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması

[tiyatro]

• Duru, açık vurgulama ve çıkaklara tam uyarak konuşma