[isim]

[fizik]

• Eriyebilme niteliği veya derecesi

[isim]

• Eril olma durumu, müzekkerlik

[sıfat]

• İlerlemiş, ileriye varmış

[zarf]

• İsteyerek, kasten

[sıfat]

• Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen

  Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı. - Erhan Bener

[sıfat]

• Olasılı, muhtemel

[felsefe]

• Doğru olabileceği gibi yanlış da olabilen, belli ve kesin olmayan, olasılı, ihtimalî

[isim]

• Denizli iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

• Diri olma durumu

[sıfat]

• Direği olan

  Altı direkli çadırın etrafı fırdolayı açıktı. - Refik Halit Karay

[sıfat]

• Deliği veya delikleri olan

  Sokaklarda delikli Mihaliç peynirinden nane suyuna kadar ne görse alıyordu. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Bir tür olta iğnesi

[isim]

[halk ağzında]

• Kevgir

[isim]

[anatomi]

• Deliklerle kaplı esnek doku şeridi

Ata Sözleri ve Deyimler

• delikli boncuk (veya taş) yerde kalmaz

[isim]

• Deli olma durumu, cinnet

  Bir delilik, bir çılgınlık, bir hoppalıktır gidiyor. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

• deliliğe vurmak
• deliliği tutmak

[zarf]

• Gelecekte, gelecek zamanda

  Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır. - Salâh Birsel

• Ötede

  En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular. - Refik Halit Karay

[sıfat]

• Kendini büyük gören, büyüklenen, gururlu, mağrur

  Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar. - Kemal Tahir

[sıfat]

• Kredisi olan

[mecaz]

• Güvenilir, itibarlı

[sıfat]

• Acılı, üzüntülü, mükedder

  Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı. - İbrahim Alâeddin Gövsa