DEZAVANTAJ Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

DEZAVANTAJ harflerini içeren 4 harfli 27 kelime bulunuyor. 4 harfli DEZAVANTAJ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AVAZ13, AJAN13, JANT13, VAAZ13, DEVA12, DAVA12, VEDA12, VADE12, ENVA10, NEVA10, TAVA10, VAAT10, VENA10, VANA10, ZADE9, AZAT7, EZAN7, NEZT7, TAZE7, ADET6, DATA6, DANE6, DANA6, EDNA6, EDAT6, NAAT4, TANE4

NAAT (Kelime Kökeni: Arapça naʿt)

[isim]

[eskimiş]

  • Bir şeyin niteliklerini övme

[edebiyat]

  • Hz. Muhammed'in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside

TANE (Kelime Kökeni: Farsça dāne)

[isim]

  • Herhangi bir sayıda olan şey, adet
  • Bazı bitkilerin tohumu

    İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır. - Necip Fazıl Kısakürek

[bitki bilimi]

  • Çekirdekli küçük meyve

    Üzüm tanesi. Nar tanesi.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tane bağlamak

Birleşik Kelimeler: tane tane, bir tane, buğdaysı tane

ÂDET (Kelime Kökeni: Arapça ʿādet)

[isim]

[toplum bilimi]

  • Görenek

    Bayram tebriği bir güzel âdettir. - Burhan Felek

  • Alışkanlık

    Başka karı kocalar gibi ikide bir atışma âdetimiz yoktur. - Refik Erduran

  • Topluluk içinde eskiden beri uyulan kural, töre
  • Aybaşı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • âdet edinmek
  • âdet görmek
  • âdet olduğu üzere
  • âdet olmak
  • âdet yerini bulsun diye

Birleşik Kelimeler: âdetgörmezlik

[isim]

[matematik]

  • Sayı

    İşe giren kadınların adedi günden güne çoğalıyor. - Nazım Hikmet

  • Tane

Birleşik Kelimeler: adedimürettep

DATA (Kelime Kökeni: Fransızca data)

[isim]

  • Veri

[ekonomi]

  • Aslında kendileri ekonomik olmayan ancak ekonomi dünyasını dışarıdan kuşatan veya çerçeveleyen, nüfus, teknik bilgi, hukuk düzeni ve yönetim biçimi ögelerinden her biri

DANE (Kelime Kökeni: Farsça dāne)

[isim]

  • Kuş yemi

DANA

[isim]

[hayvan bilimi]

  • İneğin, sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • danalar gibi bağırmak (veya böğürmek)
  • dananın kuyruğu kopmak

Birleşik Kelimeler: danaayağı, danaburnu, dana derisi, danadili, dana eti, dana humması, danakıran otu, deli dana hastalığı, anası danası, süt danası

EDNA (Kelime Kökeni: Arapça ednā)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Çok aşağı, en alt düzeyde

    İlmin âlâsı da olur, ednası da! - Hüseyin Rahmi Gürpınar

EDAT (Kelime Kökeni: Arapça edāt)

[isim]

[dil bilgisi]

  • Tek başına anlamı olmayan, sonuna geldiği sözle cümledeki diğer kelimeler arasında ilişki kuran kelime türü, ilgeç: Ev gibi huzur köşesi olmaz. Çocuk sabaha karşı uyudu

Birleşik Kelimeler: edat grubu, edat tümleci, rabıt edatı

AZAT (Kelime Kökeni: Farsça āzād)

[isim]

  • Serbest bırakma

[eskimiş]

  • Okullarda paydos

[sıfat]

  • Serbest bırakılmış olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • azat etmek (veya eylemek)
  • azat olmak

Birleşik Kelimeler: akşam azadı

EZAN (Kelime Kökeni: Arapça eẕān)

[isim]

[din bilgisi]

  • Müslümanlıkta namaz vaktini bildirmek için müezzinin yüksek sesle yaptığı çağrı

    Emirgân Camiinden yankılanan sabah ezanını duydular. - Attila İlhan

Birleşik Kelimeler: ezan saati, ezan vakti, akşam ezanı, ikindi ezanı, öğle ezanı, sabah ezanı, yatsı ezanı

TAZE (Kelime Kökeni: Farsça tāze)

[sıfat]

  • Bozulmamış, bayatlamamış olan

    Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Dinç, yıpranmamış, yorulmamış

    Yüzü taze, taravetli ve güzeldi. - Memduh Şevket Esendal

  • Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı

    Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]

  • Yeni, zamanı geçmemiş

    Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

[mecaz]

  • Genç kadın

    Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • taze ot görmüş eşek gibi

Birleşik Kelimeler: taze fasulye, tazekan, taze para, taze soğan, her dem taze, terütaze

ZADE (Kelime Kökeni: Farsça zāde)

[isim]

[eskimiş]

  • Oğul, evlat

    Şimdi bilmem ne zade namı altında, İstanbul'un en büyük zenginlerinden biriydi. - Ömer Seyfettin

[sıfat]

  • Doğmuş

Birleşik Kelimeler: amcazade, asilzade, bendezade, beyzade, dayızade, halazade, haramzade, helalzade, hemşirezade, kibarzade, kişizade, paşazade, şehzade, teyzezade

ENVA (Kelime Kökeni: Arapça envāʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Türler, çeşitler

Birleşik Kelimeler: envaiçeşit, envaitürlü

NEVA (Kelime Kökeni: Farsça nevā)

[isim]

[eskimiş]

  • Ses, ahenk, nağme

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinde bir makam adı ve yegâhtan bir oktav tiz olan `re` perdesi

Birleşik Kelimeler: nevabuselik

TAVA (Kelime Kökeni: Farsça tāve)

[isim]

  • Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap
  • Bu kapta pişmiş yemek

    Balık tavası. Ciğer tavası.

[madencilik]

  • Maden eritilen saplı pota

    Kurşun tavası.

  • Kireç karıştırılan tekne
  • Deniz veya göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm

[denizcilik]

  • Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık
  • Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü

Birleşik Kelimeler: tava böreği, tava ekmeği, elbasan tavası