[isim]

• Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye

  Kıyıda kapıları, kepenkleri kapalı, birkaç ev ve depo sıralanıyordu. - Halikarnas Balıkçısı

• Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer

  Ben depoya güzel bir portatif eczane ısmarlayacağım. - Mahmut Yesari

[askerlik]

• Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy

  Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı. - Atatürk

Ata Sözleri ve Deyimler

• depo etmek

[isim]

• Depolamak işi

[bilişim]

• Bellek cihazına verinin yerleştirilmesi veya saklanması

[isim]

• Depolatmak işi

[isim]

• Depolanmak işi

[-i]

• Saklamak veya korumak amacıyla ambara koymak, depo etmek, biriktirmek, ambarlamak

[bilişim]

• Bir bellek cihazına veriyi yerleştirmek veya saklamak

[isim]

[ekonomi]

• Güvence akçesi

[isim]

• Depoya bakan kimse

[-e]

[-i]

• Depolama işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Depolama işi yapılmak

[isim]

[ekonomi]

• Güvence akçesi

• Kabıyla birlikte satılan bir malın kabı için alınan ve kap geri getirildiğinde alıcıya verilen para

[isim]

• Depolatılmak işi

[isim]

• Depolanma işi

[nesnesiz]

• Depolanması sağlanmak

[isim]

• Depocunun yaptığı iş

[sıfat]

• Depozitosu olan