Den ile Biten Kelimeler
DEN ile biten 62 kelime bulunuyor. Sonu DEN olan kelime listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Den ile başlayan kelimeler. İçinde den olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
13 Harfli Kelimeler
KENDİLİĞİNDEN24
12 Harfli Kelimeler
CANIGÖNÜLDEN30
11 Harfli Kelimeler
KESTİRMEDEN15
10 Harfli Kelimeler
MÜNFERİDEN21, GİBİSİNDEN19, KÖRLEMEDEN19, MÜTTEHİDEN19, GİBİLERDEN18, HELALİNDEN16, MÜSTENİDEN16, KABİLİNDEN14
9 Harfli Kelimeler
TAAMMÜDEN15, KENDİNDEN13, İSTİNADEN12, İKTİSADEN12
8 Harfli Kelimeler
EVVELDEN22, YÜZÜNDEN19, HAYBEDEN18, ŞİMDİDEN16, DÜMENDEN15, EZBERDEN15, MOLİBDEN14, DEMİNDEN13, TEZELDEN13, DERİNDEN12, KABİLDEN12, ERKENDEN10
7 Harfli Kelimeler
ÖNCEDEN18, ÖNÜNDEN17, SAHİDEN14, İNCEDEN12, YENİDEN11, ESKİDEN10, İSNADEN10,
6 Harfli Kelimeler
YÖNDEN16, YÜZDEN15, BİZDEN13, GULDEN13, CİDDEN13, DÜNDEN12, SİZDEN12, ŞİRDEN11, TÜMDEN11, BİRDEN10, BENDEN10, DENDEN10, MONDEN10, SENDEN9, ANİDEN8, NAKDEN8
5 Harfli Kelimeler
GÖDEN17, ÖZDEN16, DÜDEN11, BEDEN9, MADEN8, ELDEN7, ERDEN7, LADEN7, NEDEN7
ELDEN
- Doğrudan
-
Başkasıyla
Parayı elden yolladı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- elden almak
Birleşik Kelimeler: elden düşme, art elden, bir elden, ilk elden, tezelden
ERDEN
- Bakire
-
Bakire olarak, bakire bir biçimde
Bu cinayetleri işlemiş olanların iç dünyalarında erden kalmış yığınla insani zenginlik belirir. - Selim İleri
LADEN (Kelime Kökeni: Farsça lāden)
- Ladengillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, tüylü ve genellikle yapışkan yapraklı, beyaz veya pembe çiçekli, reçinesi hekimlikte kullanılan bir bitki (Cistus creticus)
- Bu bitkiden elde edilen sürme, rastık
NEDEN
-
Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılan bir söz; niçin
Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz? - Haldun Taner
-
Bir olayı ve durumu gerektiren, doğuran başka olay veya durum, sebep
İzmir'in işgali faciası, özel nedenlerden onu ayrıca ilgilendiriyor. - Attila İlhan
- Bir varlığı veya olayı etkileyen, oluşturan, doğuran şey, sebep, illet
Ata Sözleri ve Deyimler
- neden olmak
Birleşik Kelimeler: neden bilimi, neden sonra, ereksel neden, ağırlaştırıcı neden, hafifletici neden, varlık nedeni
ANİDEN
-
Ansızın
Sonra aniden, görünmeyen biri tarafından azarlanmışçasına susuverdi sıkıntıyla. - Elif Şafak
NAKDEN (Kelime Kökeni: Arapça naḳden)
-
Para olarak
Karı koca üç senede bir apartman, bir konak ve nakden altmış beş bin lira yediler. - Nazım Hikmet
- Peşin olarak
MADEN (Kelime Kökeni: Arapça maʿden)
- Yer kabuğunun bazı bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral
-
Bu mineralden yapılmış
Maden ibrikler büyük bir sanatla yapılırdı. - Falih Rıfkı Atay
- Maden ocağı veya maden işletmesi
-
Çok değerli şeyleri kapsayan kaynak
Bu kütüphane bir madendir, değerini bilin.
-
Uyuşturucu, esrar, eroin
İstersen sana biraz maden vereyim de çek! - Osman Cemal Kaygılı
- Kolay ve iyi kazanç sağlayan iş veya parası elinden kolaylıkla alınan kimse
- Metal
Birleşik Kelimeler: maden bilimi, maden cevheri, maden damarı, Maden Devri, maden filizi, maden gazı, madenkırmız, maden kirası, maden kömürü, maden kuyusu, maden mavisi, maden ocağı, maden sodası, maden suyu, maden yatağı, maden yünü, çıplak maden, ergimiş maden, kırmız madeni
- Elâzığ iline bağlı ilçelerden biri
ELİNDEN
-
yüzünden, -den dolayı
Yandım çavuş yandım senin elinden - Halk türküsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... elinden çıkmak
- el (veya elini) uzatmak
- el (veya elini) yakmak
- el açmak
- el almak
- el atmak
- el ayak (veya etek) çekmek
- el ayak çekilmek
- el bağlamak
- el basmak
- el bebek gül bebek
- el bende!
- el çekmek
- el çektirmek
- el çırpmak
- elde (veya elinde) olmamak
- elde avuçta (bir şey) kalmamak
- elde avuçta (ne varsa)
- elde etmek
- el değiştirmek
- el değmemek
- elde kalmak
- eldeki yara, yarasıza duvar deliği
- elden ağza yaşamak
- elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
- elden bırakmamak (veya düşürmemek)
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- elden geçirmek
- elden gel!
- elden geldiği kadar
- elden gelmemek
- elden gitmek
- elden kaçırmak
- elden kaçmak
- elden ne gelir?
- elde tutmak
- el dokunulmamak
- ele alınır
- ele alınmaz
- ele almak
- ele avuca sığmamak
- ele bakmak
- ele geçirmek
- ele geçmek
- ele gelmek
- el elde baş başta
- el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
- el elden üstündür (ta arşa kadar)
- el el ile, değirmen yel ile
- el eli yıkar, iki el yüzü
- el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
- el el üstünde oturmak
- el ermez, güç yetmez
- el etek öpmek
- el etek tutmak
- el etmek
- ele vermek
- eli (veya elleri) armut devşirmek
- eli alışmak
- eli altında olmak
- eli ayağı (olmak)
- eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
- eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
- eli ayağı titremek
- eli ayağı tutmak
- eli aza varmamak
- eli boş çıkmak
- eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
- eli boş gelmek
- eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
- eli değmek
- eli dursa ayağı durmaz
- eli ekmek tutmak
- eli eline değmemek
- eli ermek
- eli ermez gücü yetmez
- eli genişlemek
- eli gitmek
- eli harama uzanmak
- eli işe yatmak
- eli kalem tutmak
- eli kırılmak
- eli kırılsın!
- eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
- eli kolu bağlı durmak
- eli kurusun!
- elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
- elinde ... var
- elinde avucunda nesi varsa
- elinde bulunmak (veya olmak)
- elinde büyümek
- elinde kalmak
- elinden (bir şey) düşmemek
- elinden (bir şeyi) düşürmemek
- elinden almak
- elinden bir iş (veya şey) gelmemek
- elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
- elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
- elinden geleni yapmak
- elinden gelmek
- elinden hiçbir şey kurtulmamak
- elinden iş çıkmamak
- elinden iyi iş gelmek
- elinden kan çıkmak
- elinden kurtulmak
- elinden tutmak
- elinde olmak
- elinde olmak
- elinde patlamak
- elinde tutmak
- eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
- eline almak
- eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
- eline ayağına üşenmemek
- eline bakmak
- eline doğmak
- eline düşmek
- eline erkek eli değmemiş olmak
- eline eteğine doğru
- eline eteğine sarılmak
- eline fırsat geçmek
- eline geçmek
- eline kalmak
- eline su dökemez
- eline tutuşturmak
- eline yüzüne bulaştırmak
- elini arı kovanına sokmak
- elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
- elini ayağını öpeyim
- elini belli etmek (veya göstermek)
- elini çabuk tutmak
- elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
- elini kolunu bağlamak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- elini kulağına atmak
- elinin altında (olmak)
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinin tersiyle çarpmak
- elinin tersiyle itmek
- elini oynatmak
- elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- elini sürmemek
- elini taşın altına koymak (veya sokmak)
- elini veren kolunu alamaz
- elini vicdanına koymak
- elinle ver, ayağınla ara
- eli olmak
- eli para görmek
- eli silah tutmak
- eli varmamak (veya gitmemek)
- eli yatmak
- eliyle koymuş gibi
- el kadar
- el kaldırmak
- el katmak
- el koymak
- ellerde gezmek
- elleri (veya ellerin) dert görmesin
- ellerim yanıma gelsin
- eller yukarı!
- elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
- elle tutulur
- elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
- elle tutulur tarafı olmamak
- el ovuşturmak
- el öpenlerin çok olsun!
- el öpmek
- el öpmekle ağız aşınmaz
- el pençe
- el pençe divan
- el pençe divan durmak
- el sıkışmak
- el sıkmak
- el sürmemek
- el tazelemek
- el terazi, göz mizan
- el tutmak
- el üstünde tutmak
- el vergisi, gönül sevgisi
- el vermek
- el vurmamak
- el yarası onulur, dil yarası onulmaz
- el yıkamak
NEREDEN
- Hangi yerden?
-
Nasıl, ne gibi bir ilişki ile
Nereden hatırınıza geldi de bu işi ortaya koydunuz?
Birleşik Kelimeler: nereden nereye
TEKİDEN (Kelime Kökeni: Arapça te'kīden)
- Tekit ederek, tekit yoluyla, üsteleyerek, yineleyerek
SENDEN
- birisi tarafında olan (kimse)
Ata Sözleri ve Deyimler
- sen ağa ben ağa, koyunları (veya inekleri) kim sağa?
- sen ben davası (veya kavgası)
- sen bilirsin
- sen giderken ben geliyordum
- seni gidi seni (veya seni seni)
- seninki can da benimki patlıcan mı?
- sen sağ, ben selamet
- sen zot ben zot, ata kim vere ot
BEDEN (Kelime Kökeni: Arapça beden)
- Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut
-
Vücudun, baş, kol ve bacak dışında kalan bölümü, gövde
Yemen halkı yaz günlerinde bedenlerini serinletmek için kabuğu kaynatıp içerler. - Salâh Birsel
- Giysilerde ölçü
- Kale duvarı
Birleşik Kelimeler: beden cezası, beden dili, beden eğitimi, beden işçisi, beden terbiyesi, battal beden, sıfır beden, dümen bedeni, kale bedeni
ERKENDEN
-
Erken olarak, çok erken, ercecik
Kısmet olursa erkenden yola düzüleceğiz. - Ömer Seyfettin
ESKİDEN
-
Geçmiş zamanlarda, geçmiş çağlarda, geçmişte, mukaddema
Aynı şeyi eskiden de görmemiş miydim? - Adalet Ağaoğlu
İSNADEN (Kelime Kökeni: Arapça isnāden)
- Dayanarak