DEMOGRAFİK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

DEMOGRAFİK harflerini içeren 5 harfli 73 kelime bulunuyor. 5 harfli DEMOGRAFİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

FRİGO16, FODRA14, AMORF13, DOGMA13, FORMA13, FERDİ13, FEDAİ13, FERDA13, İFADE13, REDİF13, DİGOR12, FİRMA12, FERMA12, GRADO12, KOFRA12, ARİFE11, AMİGO11, DERGİ11, EFKAR11, FİRAK11, FAKİR11, FERİK11, GEDİK11, GADİR11, GİDER11, KAFİR11, KEFİR11, REFİK11, GİRME10, GERİM10, KARGO10, MAGRİ10, KAGİR9, DEMİR8, DEKOR8, DİKME8, İDAME8, İKDAM8, KADEM8, KADİM8, KADRO8, MADİK8, MADER8, MEDAR8, AKİDE7, DEKAR7, DAİRE7, DİREK7, DERİK7, İRADE7, İDRAK7, İDARE7, KOMAR7, KİRDE7, KREDİ7, KROME7, KADER7, KADİR7, KAİDE7, MİKRO7, MAKRO7, AKEMİ6, İRKME6, İKAME6, İKRAM6, KREMA6, KAMER6, KAİME6, KERİM6, MARKİ6, MARKE6, MERAK6, ERİKA5

ERİKA

[isim]

[bitki bilimi]

  • Süpürge otu

AKEMİ

[isim]

  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı

İRKME

[isim]

  • İrkmek işi

İKAME (Kelime Kökeni: Arapça iḳāme)

[isim]

[eskimiş]

  • Yerine koyma, yerine kullanma
  • Ayağa kaldırma, ayakta durdurma
  • Ortaya koyma

[sıfat]

  • Yerine konulan, yerine geçen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikame etmek

Birleşik Kelimeler: ikame mal

İKRAM (Kelime Kökeni: Arapça ikrām)

[isim]

  • Konuğu ağırlama
  • Bir şeyi armağan olarak verme, sunma

    Üstat, bunların ikram olduğunun farkında değildi. - Çetin Altan

  • Alışverişte satıcının alıcıya yaptığı indirim
  • Sunulan şey

    Konuklarına ikramları çoktu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikramda bulunmak
  • ikram etmek
  • ikram görmek

Birleşik Kelimeler: izazuikram, izzetüikram

KREMA (Kelime Kökeni: İtalyanca crema)

[isim]

  • Bir tür yumurtalı süt tatlısı
  • Kaymak
  • Kevgirden geçirilmiş sütle koyulaştırılmış çorba

KAMER (Kelime Kökeni: Arapça ḳamer)

[isim]

[eskimiş]

[gök bilimi]

  • Ay

Birleşik Kelimeler: kamer balığı

KAİME (Kelime Kökeni: Arapça ḳāʾime)

[isim]

[eskimiş]

  • Buyruk, resmî kâğıt, ferman

    Mezat kaimesi.

  • Kâğıt para, kâğıt lira, kayme

    Atıf Bey cüzdanından çıkardığı bir reçeteyle bir beş liralık kaimeyi uzatarak... - Hüseyin Rahmi Gürpınar

KERİM (Kelime Kökeni: Arapça kerīm)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Soylu
  • Eli açık, cömert

[din bilgisi]

  • Allah'ın adlarından biri

MARKİ (Kelime Kökeni: Fransızca marquis)

[isim]

  • Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk unvanı

MARKE (Kelime Kökeni: Fransızca marqué)

[sıfat]

[spor]

  • `Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, tutmak, gölgelemek, markaja almak` anlamındaki marke etmek birleşik fiilinde geçen bir söz

MERAK (Kelime Kökeni: Arapça merāḳ)

[isim]

  • Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek

    Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim - Enis Behiç Koryürek

  • Bir şeyi edinme, yapma, bir şeyle uğraşma isteği

    Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır. - Reşat Nuri Güntekin

  • Düşkünlük, heves

    Meslek dışında biricik merakı, kendi tabiriyle hobisi fotoğrafçılıktı. - Haldun Taner

  • Kaygı, tasa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • meraka düşmek
  • meraka sokmak
  • merak etmek
  • merak getirmek
  • merakına dokunmak
  • merakından çatlamak
  • merakını mucip olmak
  • merakını uyandırmak
  • merak olmak
  • merak sarmak (veya duymak veya salmak)
  • merakta bırakmak
  • merakta kalmak
  • meraktan çatlamak
  • meraktan ölmek

Birleşik Kelimeler: kırkmerak

AKİDE (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳīde)

[isim]

[din bilgisi]

  • İnanç

    Ahmet Bey, dedi, kim olduğunuzu, akidenizi, kasabada, köylerde ne gibi faaliyet gösterdiğinizi biliyorum. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akideyi bozmak (veya akidesi bozulmak)

Birleşik Kelimeler: akidesi bozuk

[isim]

  • Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri

    Ağızları ve elleri yaladıkları akideden kıpkırmızı bir hâlde geçiyorlardı. - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: akide şekeri

DEKAR (Kelime Kökeni: Fransızca décare)

[isim]

[matematik]

  • 1000 m² değerinde yüzey ölçü birimi

    Dekar, hektarın onda biri değerindedir.

DAİRE (Kelime Kökeni: Arapça dāʾire)

[isim]

  • Konut olarak kullanılan bir yapının bölümlerinden her biri, kat

    Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş. - Halit Fahri Ozansoy

  • Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri

    Eskiden hem bir dairede beraber bulunmuşlar hem de silah arkadaşlığı etmişlerdi. - Refik Halit Karay

  • Bu kuruluşların içinde çalıştıkları yapı
  • Bir yapı veya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm

    Yemeği, selamlık dairesinin üst katındaki yemek salonunda yediler. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]

  • Soyut kavramlarda belli sınır, ölçü

    Serkeşliklerden vazgeçerek edep ve itaat dairesine dönünüz! - Necip Fazıl Kısakürek

[matematik]

  • Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası

[müzik]

  • Saz takımında usul vurmaya yarayan tef

Birleşik Kelimeler: daire kesmesi, daire parçası, dubleks daire, fasit daire, uçan daire, yarım daire, arz dairesi, askerlik dairesi, enlem dairesi, hareket dairesi, harp dairesi, istihbarat dairesi, kalorifer dairesi, kaza dairesi, kazan dairesi, lojistik dairesi, saat dairesi, vergi dairesi