DAVACI ile Oluşan Kelimeler (DAVACI Kelime Türetme)

DAVACI harflerinden oluşan 12 kelime bulunuyor. DAVACI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Davacı kelimesinin anlamı nedir? Davacı ile başlayan kelimeler. Davacı ile biten kelimeler. İçinde davacı olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

DAVACI18

4 Harfli Kelimeler

AVCI14, CIVA14, DAVA12, ADCI10, CIDA10, CADI10

3 Harfli Kelimeler

DAV11, ACI7, ADA5

2 Harfli Kelimeler

AV8, AD4

AD

[isim]

  • Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam

    Görmediniz mi, adını söyleyince herkes put kesiliyor. - Ahmet Hamdi Tanpınar

  • Herkesçe tanınmış veya işitilmiş olma durumu

[dil bilgisi]

  • Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime, isim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ad almak
  • ad çekmek
  • adı (bile) olmamak
  • adı batası (veya batasıca)
  • adı batmak
  • adı bile okunmamak
  • adı çıkmak
  • adı çıkmış dokuza, inmez sekize
  • adı deliye çıkmak
  • adı duyulmak
  • adı geçmek
  • adı gibi bilmek
  • adı kaldırılmak
  • adı kalmak
  • adı karışmak
  • adı kötüye çıkmak
  • adını ...-ye çıkarmak
  • adını ağzına abdestle almak
  • adını ağzına almamak
  • adını anmak
  • adını bağışlamak
  • adını çıkarmak
  • adını kirletmek (veya lekelemek)
  • adını koymak
  • adını taşımak
  • adını vermek
  • adı olmak
  • adı var
  • ad koymak
  • ad takmak
  • ad vermek
  • ad yapmak

Birleşik Kelimeler: ad aktarması, ad bilimi, ad cümlesi, ad çekimi, ad çekme, ad durumu, ad gövdesi, ad kökü, ad tabanı, ad tamlaması, addan türeme ad, addan türeme eylem, adı belirsiz, adı sanı, adı üstünde, adına, adıyla sanıyla, adlar dizgesi, adlı adıyla, bayramlık ad, birleşik ad, eylemden türeme ad, kısma ad, küçük ad, ön ad, özel ad, somut ad, soyut ad, takma ad, türemiş ad, yalın ad, aile adı, göbek adı, kod adı, soyadı, tanıtma adı, topluluk adı, yer adı, kendi adına

[isim]

  • Sayma
  • Sayılma

Birleşik Kelimeler: addetmek, addolunmak

ADA

[isim]

[coğrafya]

  • Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire

    İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. - Refik Halit Karay

  • Tali yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm
  • Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici veya ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış veya yer çizgileriyle belirlenmiş alan
  • Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada gibi

Birleşik Kelimeler: ada balığı, ada çayı, ada soğanı, ada tavşanı, ada tepe, adayavrusu, gök ada, takımada, yarımada, dil adası, kavşak adası, mercan adası, yapı adası

ACI

[isim]

  • Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı

    Acıyı sever.

[sıfat]

  • Tadı bu nitelikte olan

    Acı kahvesini yudumluyordu. - Tarık Buğra

  • Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap

    Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi. - Peyami Safa

[mecaz]

  • Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem

    İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

  • Çarpıcı, göz alıcı (renk)

[sıfat]

[mecaz]

  • Keskin, şiddetli

    Acı poyraz kuvvetle esiyordu. - Orhan Kemal

[sıfat]

[mecaz]

  • Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • acı (veya acılar) görmek
  • acı acıyı keser, su sancıyı
  • acı çekmek (veya duymak)
  • acı gelmek
  • acı patlıcanı kırağı çalmaz
  • acısı çıkmak
  • acısı içine (veya yüreğine) çökmek (veya işlemek)
  • acısına dayanamamak
  • acısını almak
  • acısını almak
  • acısını bağrına (veya içine) basmak (veya gömmek)
  • acısını çekmek
  • acısını çıkarmak
  • acısını görmek
  • acısı ortaya çıkmak
  • acı söylemek
  • acı vermek

Birleşik Kelimeler: acı acı, acı ağaç, acı badem, acı bakla, acı bal, acı balık, acı ceviz, acı çiğdem, acı elma, acı fren, acı gerçek, acı haber, acı hıyar, acıkara, acı karpuz, acı kavak, acı kavun, acı kök, acı kuvvet, acı marul, acı meyan, acı ot, acı pelin, acı sakız, acı söz, acı su, acı tatlı, acı yavşan, acı yeşil, acı yonca, can acısı, ciğer acısı, evlat acısı, iç acısı, içler acısı, kalp acısı, kuyruk acısı, yürek acısı, yürekler acısı

AV

[isim]

  • Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi, şikâr

    Kral hiç tınmadan, rahat rahat avdan döndü. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Bir hayvanın bir başka hayvanı yemek için yakalaması
  • Bu yollarla yakalanan hayvan

[mecaz]

  • Tuzağa düşürülen, kendisinden yararlanılan kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ava çıkmak
  • ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz
  • ava giden avlanır
  • av avlanmış, tav tavlanmış
  • av avlayanın, kemer bağlayanın
  • av vuranın değil, alanın

Birleşik Kelimeler: av dönemi, av hayvanı, av köpeği, av mevsimi, av sezonu, av tezkeresi, av yasağı, sökün avı, sürek avı, sürgün avı

ADCI

[sıfat]

[felsefe]

  • Adcılık öğretisine bağlı (kimse), isimci

CADI (Kelime Kökeni: Farsça cādū)

[isim]

  • Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak

[mecaz]

  • Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın

    Uzaktan bakıldığında, asabi ve çirkin bir cadıyı andırıyordu. - Ayşe Kulin

[eskimiş]

  • Çok güzel göz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • cadı gibi

Birleşik Kelimeler: cadı kazanı, cadısüpürgesi

DAV

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Postu, kaplan postu gibi çizgili bir tür Afrika zebrası (Hippotigris burchelli)

DAVA (Kelime Kökeni: Arapça daʿvā)

[isim]

[hukuk]

  • Korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma
  • Sav

    Erkekler, davalarını hanımlar kadar hararetle müdafaa edememişlerdir. - Hüseyin Cahit Yalçın

[mecaz]

  • Sorun

    O kırkyıllık davada beyhude akıntıya kürek çekmişiz. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Ülkü

    Ankara'nın bırakılışını Türkiye'nin ve davanın bırakılışı sayanlar vardı. - Tarık Buğra

[argo]

  • Sevgili

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dava (veya davayı) kaybetmek
  • dava (veya davayı) kazanmak
  • dava (veya davayı) yitirmek
  • dava etmek (veya açmak)
  • dava görmek
  • davasını gütmek
  • davaya bakmak

Birleşik Kelimeler: dava adamı, dava arkadaşı, dava gideri, dava vekili, ticari dava, amme davası, benlik davası, boşanma davası, eşek davası, iflas davası, kamu davası, kan davası, namus davası, ödence davası, tazminat davası

AVCI

[isim]

  • Avı kendine iş edinen kimse

    Avcılar evsinler yapmışlardı ağaçlıkların arasında. - Ayla Kutlu

[sıfat]

  • Başka hayvanları yakalamakta usta olan (hayvan)

    Avcı kuş. Avcı kedi.

[mecaz]

  • Bir şeyi büyük bir istekle izleyen ve bulup ortaya çıkaran, tanıtan kimse

    Yıldız avcısı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • avcı ne kadar hile bilse ayı o kadar yol bilir

Birleşik Kelimeler: avcı çantası, avcı eri, avcı hattı, avcı kuş, avcı otu, avcı uçağı, gönül avcısı, kadın avcısı, sünger avcısı

[isim]

[gök bilimi]

  • Gökyüzünün güneyinde bulunan bir takımyıldız, Cebbar, Orion

CIVA (Kelime Kökeni: Farsça cīve)

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 80, atom ağırlığı 200,5, yoğunluğu 13,59 olan, donma noktası -38,8 °C olduğundan, normal sıcaklıkta sıvı olarak bulunan, gümüş renginde bir element (simgesi Hg)

    Kapıların birinden köpek havlamaları duyuluyor, diğerinden ise cıva kokan bir duman sızıyordu. - İhsan Oktay Anar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • cıva gibi

Birleşik Kelimeler: havacıva, hava cıva

DAVACI

[isim]

[hukuk]

  • Dava eden kimse, savlayıcı, müddei

    Davacının iddialarında hiçbir delil yoktu. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun
  • davacı olmak