DARILABİLMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

DARILABİLMEK harflerini içeren 5 harfli 168 kelime bulunuyor. 5 harfli DARILABİLMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BADEM10, ABİDE9, ABDAL9, ABADİ9, ADAMI9, BIKMA9, BİDAR9, BARDA9, BADİK9, BAKIM9, BEDİR9, BEDİK9, DEBİL9, DARBE9, DAMLI9, DERBİ9, DİBEK9, KIDEM9, ARDIL8, ABALI8, ADALI8, AMBAR8, AMADE8, AMBER8, BİLME8, BALLI8, BAREM8, BALKI8, BALIK8, BAKMA8, BAKIR8, BAKAM8, DRAMA8, DEMLİ8, DEMİR8, DAİMA8, DALLI8, DAMLA8, DAMAR8, DAMAL8, DAMAK8, DALMA8, DİLME8, DİKME8, DILAK8, EDALI8, İDAME8, İKDAM8, KADEM8, KADİM8, KIRBA8, KIBLE8, LAMBA8, MARDA8, MADİK8, MADER8, MEDAR8, ARDAK7, ARABİ7, ABLAK7, ADALE7, ALKIM7, AKİDE7, AKABE7, BİLEK7, BİLAR7, BARAK7, BARKA7, BALAR7, BAKLA7, BAKİR7, BELLİ7, BELKİ7, BELİK7, BEKRİ7, BERİL7, BEKAR7, DAKAR7, DELİL7, DELİK7, DEKAR7, DALAK7, DAİRE7, DİLEK7, DİREK7, DİKEL7, DERİK7, ERBAA7, IRMAK7, IRAMA7, İBARE7, İRADE7, İDEAL7, İDRAK7, İDARE7, İMALI7, İKBAL7, KİBAR7, KİRDE7, KREDİ7, KADAR7, KADER7, KADİR7, KABİL7, KABİR7, KALBİ7, KALIM7, KAİDE7, KIRMA7, KILMA7, KEBİR7, LİDER7, LİBRE7, LADİK7, RAKIM7, ARAMİ6, ALMAK6, ALLIK6, ALLEM6, AMELİ6, AKEMİ6, ALARM6, EMLAK6, EMLİK6, İRKME6, İMALE6, İLMEK6, İMLEK6, İKAME6, İKMAL6, İKRAM6, KLİMA6, KREMA6, KAMİL6, KAMER6, KARLI6, KARMA6, KALEM6, KALMA6, KAİME6, KERİM6, KEMAL6, KELAM6, LAMEL6, MİLEL6, MALİK6, MARKİ6, MARKE6, MARKA6, MARAL6, MALAK6, MAİLE6, MELAL6, MERAK6, MELİK6, RİMEL6, RAMAK6, RAKAM6, REMİL6, ALKİL5, ERKLİ5, ERLİK5, ERİKA5, ELLİK5, İLKEL5, KİLER5, KELLİ5, RALLİ5

ALKİL (Kelime Kökeni: Fransızca alkyle)

[isim]

[kimya]

  • Alkol kökü

ERKLİ

[sıfat]

  • Bir şeyi yapmaya, başarmaya gücü yeten, nüfuzlu, muktedir, kadir

ERLİK

[isim]

  • Erkeklik, yiğitlik

[askerlik]

  • Er olma durumu

ERİKA

[isim]

[bitki bilimi]

  • Süpürge otu

ELLİK

[isim]

[halk ağzında]

  • Eldiven
  • Ekin biçerken sol elin parmaklarına geçirilen, eldiven biçiminde, tahtadan yapılan bir araç

[denizcilik]

  • Yelken dikenlerin kullandığı, madenî yüksüğü olan meşin eldiven

İLKEL

[sıfat]

  • İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

  • Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif
  • Basit, karmaşık olmayan

    Gayet ilkel bir dokuma tezgâhında harıl harıl çalışan iki işçi gördüm. - Fikret Otyam

[isim]

  • Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad

[mecaz]

  • Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz

[felsefe]

  • Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ilkel kalmak

Birleşik Kelimeler: ilkel memeliler, ilkel toplum

KİLER (Kelime Kökeni: Farsça kilār)

[isim]

  • Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap

    Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu. - Ömer Seyfettin

KELLİ

[edat]

[halk ağzında]

  • `Sonra` edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz

    Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu. - Halikarnas Balıkçısı

RALLİ (Kelime Kökeni: İngilizce rally)

[isim]

  • Yarışmacıların otomobille belli yolları izleyerek ve özel kurallara uyarak belirli bir yere ulaşmalarına dayanan otomobil yarışı

ARAMİ (Kelime Kökeni: Arapça ārāmī)

[isim]

  • MÖ 11-8. yüzyıllarda Mezopotamya'da yaşamış bir halk

ALMAK

[-i]

  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Satın almak

[nesnesiz]

  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i]

[-den]

  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

  • Birlikte götürmek

[nesnesiz]

  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e]

[nesnesiz]

  • Kabul etmek

[nesnesiz]

  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]

  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]

  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i]

[nesnesiz]

  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]

  • Kazanmak, elde etmek

[nesnesiz]

  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i]

[nesnesiz]

  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]

  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]

  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

  • Temizlemek

    Karyolanın altını süpürge ile al.

[-e]

[-i]

  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e]

[-i]

  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i]

[-de]

  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i]

[-den]

  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

  • Soldurmak

    Güneş perdelerin rengini aldı.

  • Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak

    Dalağını aldılar.

[nesnesiz]

  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]

  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]

  • Görevden, işten çekmek

[nesnesiz]

  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]

  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]

  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz]

[-den]

  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

  • Gidermek, yok etmek

    İçine biraz su koy, tuzunu alır.

  • Yer değiştirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz

ALLIK

[isim]

  • Al olma durumu

    Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar. - Sermet Muhtar Alus

  • Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya

ALLEM

[isim]

  • `Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurmak` anlamıyla allem etmek, kallem etmek sözünde geçer

    Nitekim allem ettiler, kallem ettiler, beni buradan mahrum etmek için her şeyi yaptılar. - Necip Fazıl Kısakürek

AMELÎ (Kelime Kökeni: Arapça ʿamelī)

[sıfat]

  • Uygulamalı

    Kitaplardan gelen fikirler nazari, yaşanan fikirler ise amelîdir. - Mehmet Kaplan

AKEMİ

[isim]

  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı