D ile Başlayan K ile Biten 5 Harfli Kelimeler

D ile başlayan K ile biten 5 harfli 34 kelime bulundu.K ile başlayan D ile biten 5 harfli kelimeler

Ayrıca, "İçinde Dk olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

DÖŞEK16, DÖKÜK15, DÖNÜK15, DÜŞÜK14, DUVAK14, DÖNEK13, DÖLEK13, DİVİK13, DÜDÜK13, DIŞIK12, DÜYEK11, DUŞAK11, DİZEK10, DUDAK10, DEŞİK10, DORUK9, DONUK9, DULUK9, DURUK9, DAYAK9, DİBEK9, DOLAK8, DURAK8, DEMEK8, DAMAK8, DILAK8, DENEK7, DELİK7, DALAK7, DAKİK7, DİLEK7, DİREK7, DİNEK7, DERİK7

DENEK

[isim]

  • Üzerinde deney yapılan canlı veya şey

    Yeni denek adaylarıyla uğraşmak onun göreviydi. - Osman Aysu

Birleşik Kelimeler: denek taşı

DELİK

[isim]

  • Dar, küçük açıklık

    Anahtar deliği karanlıktı, içeriden belli belirsiz sesler geliyordu. - Yusuf Atılgan

  • Dar, küçük çukur

    Küçük çocuk, kulübenin kenarına yığılmış taşlardan yukarıda bir deliğe sıkışmıştı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Küçük hayvan yuvası

    Fare deliği.

[sıfat]

  • Delinmiş olan

    Hangi evden istedilerse gittim, dama çıktım, akan delik kiremidi buldum, yerine sağlam kiremit koydum. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[argo]

  • Cezaevi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • deliğe tıkmak
  • delik büyük, yama küçük
  • delik eğirmek

Birleşik Kelimeler: delik deşik, cebi delik, kara delik, kubbeli delik, kulağı delik, noktalı delik, yüreği delik, budak deliği, burun deliği, fare deliği, gözetleme deliği, hava deliği, iğne deliği

DALAK

[isim]

[anatomi]

  • Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmış alyuvarları toplayan, damarlı, gevşek bir dokudan oluşmuş organ

[hayvan bilimi]

  • Omurgalı hayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarları çok olan bir organ

[halk ağzında]

  • Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri

[halk ağzında]

  • Bal peteği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalak kestirmek

Birleşik Kelimeler: dalak otu, dağ dalak otu, tüylü dalak otu, arı dalağı

DAKİK (Kelime Kökeni: Arapça daḳīḳ)

[sıfat]

  • Düzenli işleyen, aksamayan

[mecaz]

  • Zamanı kullanmada çok dikkatli olan, her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren

DİLEK

[isim]

  • Bir kimsenin dilediği şey, istek, talep, temenni, rica, murat

    Denizciler, koro hâlinde iyi dileklerini tekrarladılar. - Halikarnas Balıkçısı

Birleşik Kelimeler: dilek kipi

DİREK

[isim]

  • Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek

    Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır. - Salâh Birsel

  • Sütun

[mecaz]

  • Değerli, saygın, önde gelen kimse

    Evin direği babamdır.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • direk gibi

Birleşik Kelimeler: ana direk, mum direk, orta direk, temel direk, bayrak direği, burun direği, can direği, çadır direği, elektrik direği, korner direği, telefon direği, telgraf direği, temel direği

DİNEK

[isim]

[halk ağzında]

  • Dinlenmek için durulan yer

DERİK

[isim]

  • Mardin iline bağlı ilçelerden biri

DOLAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Tozluk yerine bacaklara ayak bileğinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaş parçası

    Kıran Bey, şimdi bacaklarına dolak sarmış, siyah poturlu, keçe külahlı, göğsünde fişeklikler ve elinde mavzer, tığ gibi bir delikanlıydı. - Refik Halit Karay

  • Başörtüsü, yazma

    Ellerinde güzel, gizemli Arap harfleri ile yazılı dövizleri, bayrakları, başlarında kumaş dolakları. - Fürüzan

  • Boyun atkısı

DURAK

[isim]

  • Tren, tramvay, otobüs, minibüs vb. genel taşıtların durmak zorunda olduğu veya durabileceği yer

    İlk durakta otobüsten atlayarak geriye döndüm. - Sait Faik Abasıyanık

  • Çok sayıda taksinin bir arada çalıştığı ve bağlı olduğu işletme
  • Kısa bir süre konaklanacak, durulacak yer

    Sonraki durağımız sebzeci Mecit'in dükkânıydı. - Ayşe Kulin

[dil bilgisi]

  • Konuşmada, anlamın gerektirdiği biçimde kelimeler arasındaki ses kesintisi

[edebiyat]

  • Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde ölçü kalıpları içindeki durma yerleri

[müzik]

  • Bir ölçü uzunluğunda susma

[eskimiş]

  • Cümle sonundaki nokta

Birleşik Kelimeler: dolmuş durağı, emniyet durağı

DEMEK

[nesnesiz]

  • Söylemek, söz söylemek

    Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Burhan Felek

[-e]

  • Ad vermek

    Muşmulaya döngel de derler.

  • Bir dilde karşılığı olmak

    Kamer `ay` demektir.

  • Herhangi bir ses çıkarmak

    Küt dedi, düştü.

[-e]

  • Herhangi bir kanıya, yargıya varmak

    Bu işe herkes ne der?

  • Düşünmek
  • Oranlamak

    Güzellik desen onda, zenginlik desen onda.

  • Ummak

    Bundan sonra gelir mi dersin?

  • Erişmek

    Saat yedi dedi mi uyanırım.

  • Bir işe kalkışmak, yeltenmek

    Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun.

  • Saymak, kabul etmek

    Yarım milyon dediğin nedir? - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dediği çıkmak
  • dediğinden (dışarı) çıkmak
  • dediğine gelmek
  • dedi mi
  • deme!
  • demediğini bırakmamak (veya koymamak)
  • deme gitsin
  • demek istemek
  • demek ki (veya demek oluyor ki)
  • demek olmak
  • dememek
  • der oğlu der
  • deyip de geçmemek
  • diyecek yok

Birleşik Kelimeler: dedikodu, dediği dedik, dediğim dedikçi

  • bir şey anlamına gelmek

    Okuryazar olmak adam olmak demek değildir.

  • öyle mi

    Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ! - Sait Faik Abasıyanık

  • yani, anlaşılan

    Demek gideceksin.

  • inanılmayan, beklenmeyen durumlarda kullanılan pekiştirme veya şaşma sözü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dediği çıkmak
  • dediğinden (dışarı) çıkmak
  • dediğine gelmek
  • dedi mi
  • deme!
  • demediğini bırakmamak (veya koymamak)
  • deme gitsin
  • demek istemek
  • demek ki (veya demek oluyor ki)
  • demek olmak
  • dememek
  • der oğlu der
  • deyip de geçmemek
  • diyecek yok

DAMAK

[isim]

[anatomi]

  • Ağız boşluğunun tavanı

Birleşik Kelimeler: damak eteği, damak tadı, damak ünsüzü, art damak, diş-damak ünsüzü, diş eti-damak ünsüzü, ön damak, sert damak, yumuşak damak

DILAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Bızır

DORUK

[isim]

  • Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika

    Dağ doruğu gibi yüce, pembemsi bir kaya yükseldi iskelemizde. - Azra Erhat

[mecaz]

  • En üstün başarı düzeyi

    Dorukta yalnız kalmak ve doruktan başlamak ne kadar da zormuş meğer. - Tarık Buğra

[mecaz]

  • Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta

Birleşik Kelimeler: doruk çizgisi, doruk dal, doruk noktası, doruk toplantısı, dip doruk, din doruğu

DONUK

[sıfat]

  • Parlak olmayan, mat (II)

    Donuk ışıkta birçok fokun mağaraya girdiğini görmüş. - Halikarnas Balıkçısı

  • Canlılığı olmayan, fersiz (göz)

    Bakarsınız donuk bakışlı, alık suratlı bir adam onların elinde bir dâhi çehresi alıvermiş. - Haldun Taner

[mecaz]

  • Canlılığı az olan, durgun, uyuşuk (kimse)

    Donuk bir adam.

Birleşik Kelimeler: donuk donuk