[isim]

• Küçük kanal

• Bir organizmadaki küçük kanal

[isim]

[hayvan bilimi]

• Sıcak ülkelerde, özellikle Akdeniz çevresinde yaşayan, türlü hastalıklara yol açan küçük bir sinek, yakarca (Phlebotomus)

[halk ağzında]

• Şiddetli karın ağrısı

[isim]

[anatomi]

• Vücudun çeşitli organları içinde bulunan boşluk

• Kalbin alt bölümünde bulunan ve biri sağdaki akciğere kan pompalayan, öbürü soldaki akciğerden vücuda pompalanacak kanı alıp vücuda göndermeye yarayan iki boşluk

[sıfat]

• Çok küçük, minimini

  Teyp, son derece hassas bir kulağa sahip, minnacık bir şey. - Attila İlhan

[isim]

• Küçük el baltası

• Değirmen taşının ortasında bulunan haç biçimindeki alet

[isim]

• İçi su, hava dolu ufak kabartı veya kürecik

  Bardağın içindeki maden suyu kabarcıklarının pıtır pıtır söndüğü bile duyuluyordu. - Haldun Taner

• Vücutta oluşan sivilce gibi küçük şişkinlik

• Kabartı

  Köy, dağın ortasında, toprak kabarcıkları gibi dizilen evleriyle bir mezarlığa benziyordu. - Halide Edip Adıvar

[fizik]

• Metal biliminde sıvı veya katıların içinde oluşan gaz hacmi

[isim]

• Küçük lokma

  Doktor her gün tahlil bahanesiyle bir lokmacık olsun pilav yiyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

• Küçük damla

  Su damlacıklarının pırıl pırıl ışıldayışı büyüleyici ama kitaplar da ıslanmakta. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

[anatomi]

• Küçük damar

[isim]

• Tulumcuk

[isim]

• Kadınlara sevgiyle yaklaşıldığını belirten bir söz

[isim]

• Çorum iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

[tıp]

• Streptokok denilen mikropların bir sıyrığa veya yaraya bulaşarak yaptıkları hastalık, kızılyörük

[halk ağzında]

• Kemik veremi

[isim]

• Küçük ayrım

  Bu arada silinen ayrımlar ve ayrımcıklar, bulanıklığı iyiden iyiye artırıyor. - Tomris Uyar

[isim]

[bitki bilimi]

• Bir tür küçük ve tatlı yaş incir