[sıfat]

• İçine kakule katılmış

  Kahveye yerleşip kakuleli fincanları höpürdetmeye başlayınca... - Refik Halit Karay

[isim]

• Kalem kutusu

  Önümde kalemimi oturttuğum mermer kalemlik var. - Burhan Felek

[isim]

• Geniş bir alana kurulmuş, büyük ve gösterişli ev

[isim]

• Banal olma durumu

[isim]

[biyoloji]

• Kopyalama

[-i]

• Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek

  Kocamı kıskanıyor, aradan atmak için vesileler kolluyormuş. - Sermet Muhtar Alus

• Göz önünde tutmak, gözlemek

  Daima biraz kollayan, bir tilki gibi tetikte ve hamarat görünürdü. - Abdülhak Şinasi Hisar

• Korumak, gözetmek

  O güne kadar ona iyi bak, değerini bil, onu kolla, demişti. - Nezihe Araz

[isim]

• Kollanmak işi

[isim]

• Kullanmak işi, istimal

  Dördüncü günün sabahında, işçilerden hiçbiri buldozeri kullanmaya yanaşmıyordu artık. - Elif Şafak

[nesnesiz]

• Okla vurulmak

[isim]

• Akabilmek işi

[isim]

• Abone olma durumu

[sıfat]

• Belirli sayıda abonesi olan

  On bin abonelik telefon santrali.

[isim]

• Anabilmek işi

[isim]

• Alabilmek işi

[nesnesiz]

• Koyma veya konma işi yapılmak

  Yemeğe tuz konuldu.

[isim]

[din bilgisi]

• İslam inancına göre, ruhlar yaratıldığında Allah'ın `Ben sizin Tanrı'nız değil miyim?` sorusuna ruhların verdikleri `evet` cevabı

[mecaz]

• Çok eski zaman

Ata Sözleri ve Deyimler

• kalubeladan beri