[isim]

• İçine hatıraların yazıldığı defter, hatıra defteri

[sıfat]

• Anı özelliği taşıyan

[sıfat]

• Kına ile boyanmış olan

• Kınanın renginde veya kızıl renkte olan

  Bıyıklarının ortası belli ki tütün zifirinden kınalı bir renk almıştı. - Refik Halit Karay

[isim]

• Yapıncak(II)

[sıfat]

• Askısı olan

  Askılı, uzun, tiril tiril bir elbise giymişti. - Elif Şafak

[isim]

[biyoloji]

• Kanda yaşayan asalak

[isim]

[halk ağzında]

• At kuyruğu kılından yapılmış kuş tuzağı

[sıfat]

• Üstünde anız bulunan (tarla)

• Henüz anız durumunda olan (tarla)

[sıfat]

• Azığı olan

[mecaz]

• Yoksulları doyuran

[isim]

• Acı olma durumu

  Göğsünde bir sızı, ağzında bir acılık duydu. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

• Dokunaklılık, kederlilik, yaslılık

  Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]

• Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun

  Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı. - Lâtife Tekin

• Acı görmüş, yaslı, kederli

  Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

• acıklı başta akıl olmaz

[isim]

[tarih]

• Düşman ülkesine akın yapan savaşçı

  Pencap vadilerine yerleşen akıncılar ana yurtlarını unutuverdiler. - Hüseyin Cahit Yalçın

[spor]

• İleri uç oyuncusu

[sıfat]

[felsefe]

• Akılcılıktan yana olan, usçu, rasyonalist (kimse)

• Akılcılıkla ilgili

[sıfat]

[halk ağzında]

• Ilıkça

[sıfat]

• Kanı olmayan

• Kan dökmeden yapılan

  Kansız ihtilal.

[tıp]

• Kanı az olan, çok kan kaybetmiş olan, anemik

[mecaz]

• Duygusuz ve korkak

[sıfat]

• Sürekli, geçici karşıtı

• Her zaman geçerliğini sürdürecek olan

• Bir süre için belli bir yerde kalan, konuk, gidici karşıtı

[isim]

• Sazları (I) çok olan yer

  Bu sık sazlığın gölgesinden kurtulan yerlerde, derenin sakin suları, buğulanmış bir gümüş rengiyle görünüyordu. - Memduh Şevket Esendal