BIÇAKLAYIŞ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

BIÇAKLAYIŞ harflerini içeren 5 harfli 63 kelime bulunuyor. 5 harfli BIÇAKLAYIŞ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BAŞÇI14, ÇIKIŞ13, BIKIŞ12, BIÇKI12, BIÇIK12, ÇAKIŞ12, ÇALIŞ12, KIYIŞ12, KAÇIŞ12, YIKIŞ12, BIYIK11, BIÇAK11, BAKIŞ11, BAŞLI11, ÇAYLI11, KAYIŞ11, YAKIŞ11, YAŞLI11, AŞILI10, AKBAŞ10, BAKAÇ10, BAŞKA10, BAŞAK10, KILIÇ10, KILIŞ10, KAYŞA10, KAYAÇ10, ŞAYKA10, ŞAYAK10, AŞLIK9, AÇLIK9, ALKIŞ9, AKÇIL9, ALBAY9, BALYA9, ÇAKIL9, ÇALIK9, ÇALKI9, KIŞLA9, KAŞLI9, KAÇLI9, KALIÇ9, KALIŞ9, LAKÇI9, YILIK9, YILKI9, AYLIK8, ABALI8, ALÇAK8, BALKI8, BALIK8, ÇAKAL8, ÇALAK8, KALÇA8, LAÇKA8, LAYIK8, ŞALAK8, AYLAK7, ABLAK7, BAKLA7, KALYA7, KALAY7, YALAK7

AYLAK

[sıfat]

  • İşsiz, boş gezen, avare (kimse)

    Develer daylak / Sevenler aylak / Sen kimin yârisin / Her yanın oynak - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aylak adam işidir
  • aylak olmak

ABLAK

[sıfat]

  • Yayvan ve dolgun (yüz)

    Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri. - Orhan Kemal

BAKLA (Kelime Kökeni: Arapça bāḳilā)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Baklagillerden, yurdumuzun her yerinde yetiştirilen, yeşil kabuklu ve taneli bir bitki (Vicia faba)

    Evlerinin uğru bakla / Al beni koynunda sakla - Halk türküsü

[bitki bilimi]

  • Bu bitkinin yeşil ürünü veya kuru tanesi
  • Bir zinciri oluşturan halka veya parçalardan her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bakla dökmek (veya atmak)
  • bakla kadar
  • baklayı ağzından çıkarmak

Birleşik Kelimeler: baklaçiçeği, bakla çiçeği, bakla falı, bakla içi, bakla kırı, acı bakla, akbakla, delice bakla, iç bakla, gâvur baklası, Hint baklası, koyun baklası, kurt baklası, Mısır baklası, sakız baklası, yaban baklası, Yahudi baklası

KALYA (Kelime Kökeni: Arapça ḳalya)

[isim]

  • Sadeyağ ile pişirilen bir tür kabak veya patlıcan yemeği

KALAY

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn)
  • Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası

    Pencereye, elinde yeni kalaydan çıkmış bir bakır sahanla orta yaşlı kadın geldi. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]

  • Aldatıcı görünüş

[argo]

  • Sövme, küfür

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalayı basmak

Birleşik Kelimeler: kalaybalık, kalayhane

YALAK

[isim]

  • Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap

    Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı. - Halikarnas Balıkçısı

  • Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne

    Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu. - Necati Cumalı

[coğrafya]

  • Buz yalağı

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Boşboğaz, söz taşıyan

Birleşik Kelimeler: buz yalağı

AYLIK

[isim]

  • Birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş

    Ordu ve hükûmet aylıklarımızın bir kısmıyla altın alırdık. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

  • Bir ay içinde olan

    Aylık ücretin ödenmesi de garip bir biçim almıştı. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]

  • Bir ay süren, mahiye

    Aylık iş.

[sıfat]

  • Ayda bir kez yapılan veya çıkan

    Aylık toplantı. Aylık rapor. Aylık dergi.

[sıfat]

  • Belirli aydan beri var olan

    Üç aylık çocuk.

[zarf]

  • Bir ay için

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aylığa geçmek
  • aylık almak
  • aylık bağlamak
  • aylık vermek

Birleşik Kelimeler: onbiraylık, üç aylık, emekli aylığı

ABALI

[sıfat]

  • Aba giymiş olan

ALÇAK

[sıfat]

  • Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı

    Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna. - Elif Şafak

  • Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer)
  • Kısa (boy)

    Alçak boylu bir adam.

[mecaz]

  • Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alçaktan uçmak
  • alçak uçan yüce konar, yüce konan alçak uçar
  • alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır
  • alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
  • alçak yer yiğidi hor gösterir

Birleşik Kelimeler: alçak basınç, alçak gerilim, alçak gönüllü, alçak kabartma, alçak ses, alçak yaylak, yalımı alçak

BALKI

[isim]

  • Ağrı, sancı

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Güzel, süslü, parlak

BALIK

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Omurgalılardan, suda yaşayan, solungaçla nefes alan ve yumurtadan üreyen hayvanların genel adı

    Balıklara yem attık, suyun içi birbirine karıştı. - Fikret Otyam

Ata Sözleri ve Deyimler

  • balığa çıkmak
  • balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir
  • balık baştan avlanır
  • balık baştan kokar
  • balık kavağa çıkınca

Birleşik Kelimeler: balık adam, balık bilimi, balık çorbası, balıketi, balık eti, balıkgözü, balıkhane, balık istifi, balık kartalı, balıknefesi, balık otu, balık pazarı, balıksırtı, balık sütü, balık tabağı, balık tutkalı, balık unu, balık yağı, balık yemi, balık yumurtası, acı balık, akbalık, alabalık, antenli balık, bıyıklı balık, dikenli balık, kalaybalık, karabalık, sarıbalık, topbaş balık, zırhlı balık, ada balığı, akya balığı, amber balığı, atbalığı, ateş balığı, ay balığı, ayı balığı, balon balığı, berber balığı, cennet balığı, çaça balığı, çarpan balığı, çupra balığı, dil balığı, domuz balığı, dülger balığı, engel balığı, fener balığı, fıçı balığı, flandra balığı, fulya balığı, gölge balığı, gümüş balığı, gün balığı, Güneybalığı, inci balığı, Japon balığı, kadırga balığı, kâğıt balığı, kalkan balığı, kamer balığı, kaya balığı, kayış balığı, kedi balığı, keler balığı, kemane balığı, kılıç balığı, kırlangıç balığı, kiliz balığı, kolan balığı, köpek balığı, kum balığı, kurbağa balığı, kurdele balığı, lodos balığı, marangoz balığı, maymun balığı, mercan balığı, mersin balığı, mürekkep balığı, nisanbalığı, olta balığı, öküz balığı, ördek balığı, pamuk balığı, papaz balığı, pervane balığı, peygamber balığı, pisi balığı, saban balığı, sabun balığı, sandık balığı, somon balığı, şerit balığı, taş balığı, tavuk balığı, testere balığı, ton balığı, torpil balığı, turna balığı, turşu balığı, tütün balığı, uyuşturan balığı, üzgün balığı, yapışkan balığı, yaygı balığı, yayın balığı, yelken balığı, yılan balığı, kemikli balıklar, yassı balıklar, köpek balıkları, mersin balıkları

[isim]

[gök bilimi]

  • Zodyak üzerinde Kova ile Koç arasında yer alan takımyıldızın adı

ÇAKAL (Kelime Kökeni: Farsça şaġāl)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)

    Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor. - Etem İzzet Benice

[argo]

  • Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Titiz, huysuz

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Görgüsüz

Birleşik Kelimeler: çakal armudu, çakalboğan, çakal eriği, çakal yağmuru

ÇALAK (Kelime Kökeni: Farsça çālāk)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik

[zarf]

  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik bir biçimde

    Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim. - Yahya Kemal Beyatlı

KALÇA

[isim]

[anatomi]

  • Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge

    Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalça kemiği

LAÇKA (Kelime Kökeni: İtalyanca lascia)

[isim]

[denizcilik]

  • Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması

[sıfat]

[mecaz]

  • Gevşemiş, verimsiz duruma gelmiş, düzeni bozulmuş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • laçka etmek
  • laçka olmak