BÜYÜTÜRLÜK ile Oluşan Kelimeler (BÜYÜTÜRLÜK Kelime Türetme)

BÜYÜTÜRLÜK harflerinden oluşan 35 kelime bulunuyor. BÜYÜTÜRLÜK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Büyütürlük kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

10 Harfli Kelimeler

BÜYÜTÜRLÜK22

6 Harfli Kelimeler

BÜYÜLÜ16, BÜRÜLÜ14, BÜKÜLÜ14, ÜRKÜLÜ12, KÜLTÜR10

5 Harfli Kelimeler

BÜYÜK13, BÜRÜK11, TÜYLÜ11, ÜTÜLÜ11, YÜKLÜ11, YÜLÜK11, YÜRÜK11, KÜTLÜ9, TÜRLÜ9, TÜRKÜ9

4 Harfli Kelimeler

BÜYÜ12, BRÜT8, TÜLÜ8, ÜRKÜ8, ÜLKÜ8, KÜLT6, KÜRT6, TÜRK6, TRÜK6

3 Harfli Kelimeler

BÜK7, TÜY7, ÜTÜ7, YÜK7, KÜL5, KÜR5, KÜT5, LÜK5, TÜL5, TÜR5

KÜL

[isim]

  • Yanan şeylerden artakalan toz madde

    Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kül bağlamak
  • kül etmek
  • kül gibi
  • kül olmak
  • kül ufak olmak
  • külünü savurmak
  • kül yemek (veya yutmak)

Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü

[isim]

[eskimiş]

  • Bütün, tüm

    Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı

KÜR (Kelime Kökeni: Fransızca cure)

[isim]

  • İyi bakım ve ilaç tedavisi

    Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım. - Haldun Taner

  • Özel tedavi yöntemi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kür yapmak

[sıfat]

  • İnatçı, hırslı (adam)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kürünü kırmak
  • kürünü öldürmek

KÜT

[sıfat]

  • Kısa ve kalınca

    Küt parmaklar.

  • Keskin olmayan

[isim]

  • Tahta vb. katı şeylere vurulduğunda çıkan ses

    Küt diye vurdu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • küt diye

Birleşik Kelimeler: küt küt, pat küt

[isim]

[spor]

  • Smaç

LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)

[isim]

[eskimiş]

  • Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

Birleşik Kelimeler: lük boyası

TÜL (Kelime Kökeni: Fransızca tulle)

[isim]

  • Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma

    Bugün bu saadet tasvirlerinin üstlerine birer siyah tül çekildi. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[sıfat]

  • Bu dokumadan yapılmış

    Bütün pencereler eskisi gibi çiçekli ve tül perdeliydi. - Ahmet Haşim

TÜR

[isim]

  • Çeşit, cins

    Yazı türleri.

[biyoloji]

  • Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm, janr

    Aslan ve insan türleri.

[felsefe]

  • Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram

    Parça bütünün, cins türün yerine geçti mi daralma olur. Hayvan canlı varlık karşısında türdür, aslan karşısında cinstir.

[sıfat]

  • Türlü

    Bu tür davranışlar iyi değildir.

Birleşik Kelimeler: alt tür, kelime türü, nazım türü, sözcük türü

KÜLT (Kelime Kökeni: Fransızca culte)

[isim]

[din bilgisi]

  • Din (I)

[din bilgisi]

  • Yerel özellikler taşıyan dinî törenler
  • Belli bir dönemde aşırı ilgi gören film vb

KÜRT

[isim]

  • Ön Asya'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse

TÜRK

[isim]

  • Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse

    Ne mutlu Türk'üm diyene! - Atatürk

  • Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse

    Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur. - Mehmet Emin Yurdakul

Birleşik Kelimeler: Türk aksağı, Türk biberi, Türk Cumhuriyetleri, Türk eli, Türk kahvesi, Türkkâri, türkkıyması, türkkupası, Türk meşesi, Göktürk, Göktürk harfleri, yeni Türk harfleri, Ahıska Türkleri, Mesket Türkleri, Azerbaycan Türkü

TRÜK (Kelime Kökeni: Fransızca truc)

[isim]

  • Sinema veya tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri

    Eleştirmenlerce sırf bir orijinalite trüğü olarak değerlendiriliyordu. - Haldun Taner

BÜK

[isim]

  • Dönemeç
  • Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar, büklük
  • Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu
  • Böğürtlen

TÜY

[isim]

  • İnsan ve hayvan derisi üzerinde bulunan ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar

    İnce güzel kaşlarının ortasında iki tüyü her zamanki gibi tersine dönmüş. - Halide Edip Adıvar

  • Kuşların gövdesini örten ince ve tel gibi uzantıların her biri veya tamamı
  • Bazı bitki ve meyvelerle bazı dokumalar üzerinde görülen ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tüy atmak
  • tüy dikmek
  • tüy düzmek
  • tüy gibi
  • tüyleri diken diken olmak
  • tüylerini diken diken etmek
  • tüyleri ürpermek
  • tüyüne dokunmamak

Birleşik Kelimeler: tüy ağırlık, tüy sıklet, tüytop, tüy tüs, tüyü bozuk, ayva tüyü, devetüyü, deve tüyü, kaz tüyü, kuş tüyü, tavus tüyü, bez tüyler, emici tüyler

ÜTÜ

[isim]

  • Genellikle giysilerin buruşukluklarını gidermek için bunların üzerinden geçirilen kızgın demir araç
  • Bu araçla yapılan iş

    Garsonların yamalı bez ceketleri etüv ve ütü kokuyor. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: ütü altlığı, ütü bezi, ütü makinesi, ütü masası, ütü tahtası, ütü yastığı, ütüsü üzerinde, buharlı ütü

YÜK

[isim]

  • Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi

    Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay

  • Bir şeyin ağırlığı
  • Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar

    Bir araba yükü odun.

  • Eşya

    Bütün yükü bu bavul.

[mecaz]

  • Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev

    Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.

[mecaz]

  • Tedirginlik veren şey, engel

[fizik]

  • Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı

[tarih]

  • Yüz bin kuruşluk mal veya tutar

    Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra

[halk ağzında]

  • Doğacak bebek

[eskimiş]

  • Yüklük

    Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yük altına girmek
  • yük olmak
  • yükte hafif pahada ağır
  • yükünü almak
  • yükünü çekmek
  • yükünü tutmak
  • yük vurmak

Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü

BRÜT (Kelime Kökeni: Fransızca brut)

[sıfat]

  • Kesintisi yapılmamış, kesintisiz (para)
  • Darası çıkarılmadan tartılan (ağırlık)