[isim]

• İnsan ve hayvan vücudunun kaburga ile kalça arasındaki bölümü

  Ali'nin sağ böğründe bir derin yara, sağ kolunda iki kurşun yarası bulundu. - Memduh Şevket Esendal

• Yan taraf

• Akran

• Dağ yamacı

  Akşam serinliği başlamıştı; Kaz Dağı'nın böğürleri gölgeler içindeydi. - Mehmet Başaran

[isim]

• Böğürmek işi

[isim]

[bitki bilimi]

• Gülgillerden, bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen dikenli ve çok yıllık bir çalı, diken dutu, it üzümü (Rubus caesus)

  Böğürtlenler, yabani erguvanlar, mersinlerle kaplı patikadan Topal Avni Bey'in tarlasına doğru koşmaya başladılar. - Necati Cumalı

• Bu bitkinin önce kırmızı, olgunlaştığında kararan mayhoş yemişi

[nesnesiz]

• Öküz, manda, deve bağırmak

• İnsan, anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak

  Böğürerek ağlayan babam, halam, hizmetçiler, hepsi dışarı çıktılar. - Ömer Seyfettin

[isim]

• Böğürtmek işi

[isim]

• Böğürme sırasında çıkan sesin adı

[-i]

• Böğürme işini yaptırmak

[isim]

• Böğürtlen çalılarının çok olduğu yer

[isim]

• Böğürme işi

[isim]

• Böğürebilmek işi

[nesnesiz]

• Böğürme ihtimali veya imkânı bulunmak

• Böğürme becerisi bulunmak

[isim]

• Böğürüvermek işi

[nesnesiz]

• Çabucak veya ansızın böğürmek