BÖLÜŞÜVERMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

BÖLÜŞÜVERMEK harflerini içeren 6 harfli 24 kelime bulunuyor. 6 harfli BÖLÜŞÜVERMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÖVÜLÜŞ25, ÖVÜLME21, ÖRÜLÜŞ19, ÖBÜRKÜ18, ÖMÜRLÜ17, BÖLMEK15, KÖREŞE15, ÖRÜLME15, KÖREBE14, MÜŞKÜL14, ÜŞÜMEK14, ÜŞÜRME14, ÜRÜŞME14, BÜRÜME13, BÜKLÜM13, BÜKREŞ13, VERMEK13, LEVREK12, ÜLEŞME12, KÜRÜME11, ÜRÜMEK11, KÜREME9, LEŞKER9, ÜREMEK9

KÜREME

[isim]

  • Küremek işi

LEŞKER (Kelime Kökeni: Farsça leşker)

[isim]

[eskimiş]

  • Asker

    Aldı gam leşkeri gönül şehrini. - Dertli

  • Ordu

ÜREMEK

[nesnesiz]

  • Canlı, doğup çoğalmak

    Altı yedi ay içinde küçük sürü üredi. - Ömer Seyfettin

  • Yetişmek

    Çubuklu bahçede üreyen kızılcık da hiçbir yerde bulunmaz. - Salâh Birsel

[mecaz]

  • Çoğalmak, artmak

    Yün kalın olduğu için örgü çabuk ürüyor.

KÜRÜME

[isim]

  • Kürümek işi

ÜRÜMEK

[nesnesiz]

  • Havlamak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ürüyen köpek ısırmaz

LEVREK (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Levrekgillerden, eti beyaz, üzeri pullu iri bir balık (Labrax labrax)

Birleşik Kelimeler: aklevrek, uzun levrek, taş levreği, tatlısu levreği

ÜLEŞME

[isim]

  • Üleşmek işi

BÜRÜME

[isim]

  • Bürümek işi

    İnsanın gözünü hırs, para hırsı bürümeye görsün! - Sait Faik Abasıyanık

BÜKLÜM

[isim]

  • Kıvrım

    Yırtılmış atılmış o kâğıtlar ki hayatım / Her parçası, her büklümü üstünde adın var - Mithat Cemal Kuntay

[halk ağzında]

  • Dönemeç, viraj

Birleşik Kelimeler: büklüm büklüm, iki büklüm

B

[kimya]

  • Bor elementinin simgesi

VERMEK

[-e]

[-i]

  • Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek

    Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. - Ömer Seyfettin

  • Bırakmak veya bağışlamak
  • Ondan bilmek, atfetmek

    Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi. - Falih Rıfkı Atay

  • Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek

    Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum. - Haldun Taner

  • Döndürmek, çevirmek, yöneltmek

    Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler. - Attila İlhan

  • Herhangi bir duruma yol açmak

    Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Satmak

    Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.

  • Kızı, kadını biriyle evlendirmek

    Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar. - Halide Edip Adıvar

[-i]

  • Ödemek

    Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler. - Peyami Safa

  • Yaymak

    Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek.

  • Bitki ve ağaç, ürün üretmek

    Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Ruşen Eşref Ünaydın

  • Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak

    Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor. - Refik Halit Karay

  • Hepsini herhangi bir duruma sokmak

    Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek.

  • Sahip olmasını sağlamak
  • Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek

    Hareket vermek. Biçim vermek.

  • Tespit etmek

    Randevu vermek. Ad vermek.

  • Kazandırmak, katmak

    Tat, çeşni vermek.

  • Ayırmak, harcamak

    Emek vermek. Zaman vermek.

  • Dayamak

    Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. - Abbas Sayar

  • Doğurmak

    Kezban, ona yedi evlat vermişti.

[argo]

  • Cinsel yönden kendisini kullandırmak

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ver elini ...
  • verip veriştirmek
  • vermeyince (veya vermemiş) mabut, neylesin Sultan Mahmut

Birleşik Kelimeler: verkaç, elvermek, ısıveren, işveren, özveren, yediveren

KÖREBE

[isim]

  • Gözleri bağlı olan ebenin, oyuna katılan öteki çocukları yakalamaya çalıştığı çocuk oyunu

MÜŞKÜL (Kelime Kökeni: Arapça muşkil)

[sıfat]

  • Güç, zor, çetin

    Mektubunuzu aldım, çok müşkül olan sualinize hatıralarımı yoklayarak cevap vermeye çalışacağım. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[isim]

  • Engel, güçlük, zorluk

    Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi. - Yahya Kemal Beyatlı

ÜŞÜMEK

[nesnesiz]

  • Isı yokluğundan, azlığından veya ısı kaybından etkilenmek, soğuğun etkisini duymak

    Üşümüş, donmuş gibi, kaba, nasırlı, pis ellerini karnının üstünde sıkıyordu. - Ömer Seyfettin

ÜŞÜRME

[isim]

  • Üşürmek işi