BUZLAŞABİLMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

BUZLAŞABİLMEK harflerini içeren 6 harfli 39 kelime bulunuyor. 6 harfli BUZLAŞABİLMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KUŞBAZ15, MAKBUZ13, MEBZUL13, BAŞMAL12, BAŞMAK12, BAMBUL12, BAZUKA12, ZAMBAK12, ZEMBİL12, BEŞLİK11, MAŞUKA11, UZAMAK11, ULAŞMA11, AMİLAZ10, BULMAK10, BULAMA10, BALBAL10, EBABİL10, MAKBUL10, ŞAKULİ10, ŞEMAİL10, AŞKALE9, ABLUKA9, AMBALE9, BİLMEK9, KALLEŞ9, KAŞELİ9, MABLAK9, ŞALLAK9, ŞALAKİ9, BELLİK8, KABİLE8, MUALLA8, MAKULE8, ULAMAK8, ALLAME7, MAAİLE7, MAKALE7, ALKALİ6

ALKALİ (Kelime Kökeni: Fransızca alcali)

[isim]

[kimya]

  • Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı

Birleşik Kelimeler: alkali metaller, alkalimetre

ALLAME (Kelime Kökeni: Arapça ʿallāme)

[sıfat]

  • Çok ve derin bilgisi olan, çok bilgili

    Tarihî zihniyet taşımak için tarihçi olmak şart değildir. İlmî düşünebilmek için allame olmak şart olmadığı gibi. - Sabahattin Eyuboğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • allame kesilmek

Birleşik Kelimeler: allameicihan

MAAİLE (Kelime Kökeni: Arapça maʿaʿāʾile)

[zarf]

[eskimiş]

  • Ailece, ev halkıyla birlikte

    Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden. - Nazım Hikmet

MAKALE (Kelime Kökeni: Arapça maḳāle)

[isim]

  • Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazısı

Birleşik Kelimeler: başmakale

BELLİK

[isim]

  • İşaret, marka
  • Ayraç

KABİLE (Kelime Kökeni: Arapça ḳabīle)

[isim]

[toplum bilimi]

  • Boy (II)

    Avla geçinen bir kabile, bu gıdaları tesadüfe borçlu olduğuna inanabilir. - Cemil Meriç

MUALLA (Kelime Kökeni: Arapça muʿallā)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Yüksek, yüce

MAKULE (Kelime Kökeni: Arapça maḳūle)

[isim]

[eskimiş]

  • Çeşit

[felsefe]

[mantık]

  • Ulam

ULAMAK

[-e]

[-i]

  • Eklemek, katmak, ilave etmek

AŞKALE

[isim]

  • Erzurum iline bağlı ilçelerden biri

ABLUKA (Kelime Kökeni: İtalyanca abloco)

[isim]

[askerlik]

  • Kuşatma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • abluka altında tutmak
  • abluka etmek (veya ablukaya almak)
  • ablukayı kaldırmak
  • ablukayı yarmak

AMBALE (Kelime Kökeni: Fransızca emballé)

[isim]

  • `Birini düşünemez duruma getirmek, çok yormak, fazla gaz vererek otomobili çalışamaz duruma getirmek` anlamlarındaki ambale etmek ve `çok yorulup iş göremez, düşünemez duruma gelmek` anlamındaki ambale olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz

BİLMEK

[nesnesiz]

  • Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak

    Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu. - Adalet Ağaoğlu

[-i]

  • Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak

    Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz. - Burhan Felek

  • Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek
  • Tanımak, hatırlamak

    Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi? - Hüseyin Rahmi Gürpınar

  • Sanmak, varsaymak, farz etmek

    Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir. - Refik Halit Karay

[-i]

  • Sorumlu tutmak

    Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim.

  • İnanmak

    Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku - Necati Cumalı

[-i]

  • İşine gelmek, uygun bulmak

    Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor?

  • -a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek.

[-i]

  • Saymak

    Teşekkürü borç bilirim.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bildiğinden şaşmamak (veya kalmamak)
  • bildiğini okumak
  • bildiğini yapmak
  • bildiğini yedi mahalle bilmez
  • bildim bileli
  • bilemedin (veya bilemediniz)
  • bilir bilmez
  • bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp
  • bilmem hangi (veya kaç veya kim veya nasıl veya ne)

Birleşik Kelimeler: yolbil, değerbilmez, iyilikbilmez, kadirbilmez

KALLEŞ (Kelime Kökeni: Arapça ḳallāş)

[sıfat]

  • Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan

    Gene gülümsüyordu ama artık kalleş bir hınç vardı gülümseyişinde. - Tarık Buğra

  • Birine gizlice kötülük eden

KAŞELİ

[sıfat]

  • Kaşesi olan

[isim]

  • İşverenin, kendisine başkaca bir yükümlülüğü olmadan çalışma süresine göre ücret verdiği kimse