BUZAĞI ile Oluşan Kelimeler (BUZAĞI Kelime Türetme)

BUZAĞI harflerinden oluşan 16 kelime bulunuyor. BUZAĞI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Buzağı kelimesinin anlamı nedir? Buzağı ile başlayan kelimeler. İçinde buzağı olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

BUZAĞI20

4 Harfli Kelimeler

AĞIZ15, BAĞI14, BAZI10

3 Harfli Kelimeler

ZAĞ13, BAĞ12, AĞI11, BUZ9, BAZ8, AZI7, ABU6

2 Harfli Kelimeler

9, UZ6, AZ5, BU5, AB4

AB (Kelime Kökeni: Farsça āb)

[isim]

[eskimiş]

  • Su

Birleşik Kelimeler: abıhayat, abıkevser, abuhava

AZ

[sıfat]

  • Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı

    Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[zarf]

  • Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aza çoğa bakmamak
  • aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
  • aza sormuşlar: "nereye?", "çoğun yanına" demiş
  • az ateş çok odunu yakar
  • az bulmak
  • az buz olmamak
  • az değil
  • az gelmek
  • az görmek
  • az günün adamı olmamak
  • azı çoğa saymak (veya tutmak)
  • az kaldı (veya kalsın)
  • az kaz, uz kaz, boyunca kaz
  • az olsun, uz olsun
  • az söyle, çok dinle
  • az tamah çok ziyan getirir
  • az veren candan, çok veren maldan
  • az yiyen çok uyur, çok yiyen güç uyur

Birleşik Kelimeler: az az, az alıcı, az buçuk, az çok, az daha, azel, az gelişmiş, az sonra, en az, azar azar, en azından

[eskimiş]

[kimya]

  • Azot elementinin simgesi

BU

[sıfat]

  • Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz

    Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez. - Ahmet Ümit

[zamir]

  • En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz

    Oysa bizi bekleyen yaşam bu değildi. - Reha Mağden

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bu abdestle daha çok namaz kılınır
  • bu denli
  • bu kadar
  • bu kadar kusur kadı kızında da bulunur
  • bu minval üzere
  • buna değdi (idi) buna değmedi (idi) demek
  • bunda bir iş var
  • bundan
  • bundan iyisi can sağlığı
  • bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
  • bu sıcağa kar mı dayanır?
  • bu yana

Birleşik Kelimeler: bu açıdan, bu arada, bu bakımdan, bu cümleden, bu gidişle, bu gözle, bu haysiyetle, bu kabîl, bu meyanda, bu sefer, bu takdirde, bu takım, bu türlü, bu yönden, bu yüzden, bununla beraber, bununla birlikte, işbu, o bu, şu bu

ABU

[ünlem]

[halk ağzında]

  • Şaşma ve korku bildiren bir söz

    Abu, neler oluyormuş!

UZ

[sıfat]

  • İyi, güzel
  • İşe yatkın, becerikli, mahir

Birleşik Kelimeler: eli uz

[zarf]

  • Masallarda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik tekerlemesinde `uzak` anlamında kullanılan bir söz

Birleşik Kelimeler: uzgören, uzgörür, uz iletişim

AZI

[isim]

  • Köpek dişlerinden sonra içeriye doğru, alt ve üst çenenin iki yanında beşer tane bulunan ve yiyecekleri öğütmeye yarayan dişlerin ortak adı, azı dişi, öğütücü diş

[halk ağzında]

  • Öküz arabalarında ön ve arka yastıkları dingile bağlayan ağaç çivi

Birleşik Kelimeler: azı dişi

BAZ (Kelime Kökeni: Fransızca base)

[sıfat]

  • Temel

    Baz fiyat.

[isim]

[kimya]

  • Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan madde

Ata Sözleri ve Deyimler

  • baz almak

Birleşik Kelimeler: baz losyon, baz morfin, baz yük

BUZ

[isim]

  • Donarak katı duruma gelmiş su

    Hep kar yağmıştı, her yer buzdu. - Tarık Dursun K.

[sıfat]

[mecaz]

  • Çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse)

    Bu romanın neresini beğendiniz? Buz!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • buz bağlamak
  • buz gibi
  • buz gibi soğumak
  • buz kesilmek
  • buz kesmek
  • buzlar çözülmek
  • buz tutmak
  • buz üstüne yazı yazmak

Birleşik Kelimeler: buzçözer, buz dağı, buz dansı, buz demiri, buzdolabı, buz duvarı, buzhane, buz hokeyi, buz ışığı, buz kalıbı, buz kayığı, buzkıran, buz pateni, buz serabı, buz sisi, buz torbası, buz yalağı, deniz buzu

[isim]

  • İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü

    Balık ağı. Tenis ağı.

  • Örümcek vb. hayvanların salgılarıyla oluşturdukları örgü
  • Ulaşım ve iletişim gibi alanlarda ülkenin her yerine yaygınlaştırılmış şebeke

    Cumhuriyetin onuncu yılında ülkemiz demir ağlarla örülmüştü.

[mecaz]

  • Tuzak

    Onu, ağına düşmüş bir av gibi ne öldürdü ne ondurdu. - Samiha Ayverdi

[spor]

  • Oyun alanını ortadan ikiye bölen iple yapılmış örgü, file

[spor]

  • Çaprazlama örgü ile yapılan ve kale direkleri arkasına gerilen örgü, file

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağ atmak (veya bırakmak)
  • ağ çekmek
  • ağına düşürmek

Birleşik Kelimeler: ağbenek, ağbeneklilik, ağ iğnesi, ağ ipliği, ağ kayığı, ağ kepçe, ağ kurdu, ağ kurşunu, ağ mantarlar, ağ tabaka, ağ tonoz, ağ torba, ağ yatak, dış ağ, genel ağ, iç ağ, serpme ağ, yerel ağ, alamana ağı, bilgisayar ağı, bilişim ağı, borda ağı, boru ağı, çektirme ağı, çevirme ağı, dalyan ağı, dip ağı, ıstakoz ağı, iletişim ağı, karides ağı, marya ağı, sürtme ağı, voli ağı

[isim]

  • Pantolon veya külotun apış arasına gelen yeri, apışlık

BAZI (Kelime Kökeni: Arapça baʿż)

[sıfat]

  • Birtakım, kimi

    Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim - Enis Behiç Koryürek

[zarf]

  • Bazen

    Bazı da oynarsın tor atlar gibi / Kış günü aç kalmış boz kurtlar gibi - Ali İzzet Özkan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bazı dingil döner, bazı teker

Birleşik Kelimeler: bazı bazı

AĞI

[isim]

  • Zehir

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağı gibi

Birleşik Kelimeler: ağı ağacı, ağı çiçeği, ağı otu, sarıağı

BAĞ

[isim]

  • Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne

    Ayakkabının bağı çözüldü.

  • Sargı

    Yaramın bağını değiştireceğim.

  • Bağlam, deste, demet

    Beş bağ ekin, iki bağ maydanoz.

[mecaz]

  • İlgi, ilişki, rabıta

    Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. - Anayasa

[anatomi]

  • Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti

    Eklem bağı, asıcı bağ.

[denizcilik]

  • Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm

[müzik]

  • Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret

Birleşik Kelimeler: bağ doku, bağ-fiil, organik bağ, ağız bağı, ayak bağı, bel bağı, boyun bağı, diz bağı, domuzbağı, düzen bağı, etek bağı, göbek bağı, gönül bağı, göz bağı, kan bağı, kasık bağı, kol bağı, sancak bağı

[isim]

  • Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası
  • Meyve bahçesi

    Kadıköy'den Fenerbahçe'ye kadar olan saha, gözleri okşayan bağlarla örtülüdür. - Beynun Akyavaş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun
  • bağ babadan, zeytin dededen kalmalı
  • bağ bayırda, tarla çayırda
  • bağ bozmak
  • bağ budamak
  • bağı ağlayanın yüzü güler

Birleşik Kelimeler: bağ bahçe, bağ bıçağı, bağboğan, bağ bozumu, bağ çubuğu, bağkesen

ZAĞ

[isim]

[halk ağzında]

  • Kılağı

BAĞI

[isim]

  • Büyü

AĞIZ

[isim]

[anatomi]

  • Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ
  • Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü

    Küçük bir ağız.

  • Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı

    Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

  • Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap

    Çay ağzı.

  • Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı

    Körfezin ağzı.

  • Çıkış yeri

    Şimdi tünelin ağzında değilim artık. - Adalet Ağaoğlu

  • Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak
  • Kesici aletlerin keskin tarafı
  • Üslup, ifade biçimi

    Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler. - Tarık Buğra

  • Uç, kenar

    Topun ağzında. Uçurumun ağzında.

[dil bilimi]

  • Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili

    Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[müzik]

  • Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağız (veya ağzını) açmak
  • ağız (veya ağzını) büzmek
  • ağız açtırmamak
  • ağız aramak (veya yoklamak)
  • ağız burun birbirine karışmak
  • ağızda dağılmak
  • ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın
  • ağızda sakız gibi çiğnemek
  • ağız değiştirmek
  • ağız dil vermemek
  • ağız eğmemek
  • ağız etmek
  • ağız kullanmak
  • ağız satmak
  • ağız tamburası çalmak
  • ağız yapmak
  • ağız yaymak
  • ağız yer, yüz utanır
  • ağza (veya ağızlara) düşmek
  • ağza alınmaz (veya alınmayacak)
  • ağza almamak
  • ağza tat, boğaza feryat
  • ağzı (veya ağzı dili) kurumak
  • ağzı burnu yerinde
  • ağzı çirişçi çanağı
  • ağzı çirişçi çanağına dönmek
  • ağzı dili bağlanmak
  • ağzı dili tutulmak
  • ağzı dolu dolu konuşmak
  • ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden belli olur
  • ağzı kilitlenmek
  • ağzı köpürmek
  • ağzı kulaklarına varmak
  • ağzı kurusun
  • ağzı laf (veya lakırtı) yapmak
  • ağzına ... koymamak
  • ağzına almak
  • ağzına atmak
  • ağzına bakakalmak
  • ağzına baktırmak
  • ağzına biber sürerim (veya çalarım)
  • ağzına bir kemik atmak
  • ağzına bir lokma koymamak
  • ağzına bir parmak bal çalmak
  • ağzına bir zeytin verir, altına (veya ardına) tulum tutar
  • ağzına burnuna bulaştırmak
  • ağzına düşmek
  • ağzına etmek
  • ağzına geldiği gibi
  • ağzına geleni söylemek
  • ağzına gem vurmak
  • ağzına kadar
  • ağzına kilit takmak (veya vurmak)
  • ağzına kira istemek
  • ağzına layık
  • ağzına sağlık
  • ağzına sakız olmak
  • ağzına sıçmak
  • ağzına sürmemek
  • ağzına takılmak
  • ağzına taş almak
  • ağzına tıkmak
  • ağzına tükürmek
  • ağzına verilmesini beklemek (veya istemek)
  • ağzına volta almak
  • ağzına vur, lokmasını al
  • ağzına yakışmamak
  • ağzına yüzüne bulaştırmak
  • ağzında bakla ıslanmamak
  • ağzında büyümek
  • ağzında çalkalanmak
  • ağzında gevelemek
  • ağzından
  • ağzından (söz veya lakırtı) dirhemle çıkmak
  • ağzından baklayı çıkarmak
  • ağzından bal damlamak (veya akmak)
  • ağzından burnundan getirmek
  • ağzından çıkanı (veya çıkan sözü) kulağı duymamak (veya işitmemek)
  • ağzından çıkmak
  • ağzından çıt çıkmamak
  • ağzından dökülmek
  • ağzından düşmemek (veya düşürmemek)
  • ağzından girip burnundan çıkmak
  • ağzından hayır çıkmazsa bari şer söyleme
  • ağzından inci saçmak
  • ağzından kaçırmak
  • ağzından kapmak
  • ağzından lakırtı (veya laf) almak (veya çekmek)
  • ağzından lokmasını almak
  • ağzından söz (veya laf veya lakırtı) eksik etmemek
  • ağzından yel alsın!
  • ağzında yaş kalmamak
  • ağzını açacağına gözünü aç
  • ağzını açıp gözünü yummak
  • ağzını aramak (veya yoklamak)
  • ağzını bağlamak
  • ağzını bıçak açmamak
  • ağzını bırakıp kıçıyla (veya bir tarafıyla) gülmek
  • ağzını bozmak
  • ağzını burnunu çarşamba pazarına (veya çanağına) çevirmek
  • ağzını burnunu dağıtmak (veya kırmak veya parçalamak)
  • ağzını dilini bağlamak
  • ağzını havaya (veya poyraza) açmak
  • ağzını hayra aç!
  • ağzını kapamak
  • ağzını kapamak (veya kilitlemek)
  • ağzını kiraya vermek
  • ağzını koklamak
  • ağzını kullanmak (veya satmak)
  • ağzını mühürlemek
  • ağzının içine bakmak
  • ağzının içine baktırmak
  • ağzının içine girmek
  • ağzının içi yangın yerine dönmek
  • ağzının kâhyası olmak
  • ağzının kaşığı (veya kalıbı veya lokması) olmamak
  • ağzının kokusunu çekmek
  • ağzının mührü ile
  • ağzının payını (veya ölçüsünü) almak
  • ağzının payını (veya ölçüsünü veya kayarını) vermek
  • ağzının perhizi yok
  • ağzının suyu akmak
  • ağzının tadını bilmek
  • ağzını öpeyim (veya seveyim)
  • ağzını sıkı (veya pek) tutmak
  • ağzını tıkamak
  • ağzını toplamak
  • ağzını tutmak
  • ağzı olan konuşuyor
  • ağzı oynamak
  • ağzı sulanmak
  • ağzı süt kokmak
  • ağzı teneke kaplı
  • ağzı torba değil ki büzesin
  • ağzı var dili yok
  • ağzı varmamak
  • ağzı yanmak
  • ağzıyla içmesini bilmek
  • ağzıyla kuş tutsa...

Birleşik Kelimeler: ağız ağıza, ağız alışkanlığı, ağız bağı, ağız birliği, ağız dalaşı, ağız değişikliği, ağız dolusu, ağız kalabalığı, ağız kavafı, ağız kavgası, ağız kokusu, ağız kuşağı, ağız nişanı, ağızotu, ağız şakası, ağız tadı, ağız tatsızlığı, ağız tüfeği, ağız tütünü, ağız ünlüsü, ağız ünsüzü, ağzı açık, ağzı bir, ağzı bozuk, ağzı büyük, ağzı gevşek, ağzı havada, ağzı kalabalık, ağzı kara, ağzı kenetli, ağzı kilitli, ağzı kulaklarında, ağzı pek, ağzı pis, ağzı sıkı, açıkağız, bayramlık ağız, çatal ağız, sarıağız, yarım ağız, aslanağzı, dört yol ağzı, düşman ağzı, esnaf ağzı, halk ağzı, kapı ağzı, kaynana ağzı, kol ağzı, kurtağzı, külhanbeyi ağzı, küllük ağzı, mide ağzı, şoför ağzı, taşra ağzı, tavşanağzı, tezgâhtar ağzı, yanardağ ağzı, yavruağzı, yol ağzı, ilk ağızda, yüreği ağzında

[isim]

  • Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü