BUYURMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

BUYURMAK harflerini içeren 5 harfli 21 kelime bulunuyor. 5 harfli BUYURMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BUYUR11, BUYMA11, KUYUM10, UYUMA10, YUMUK10, YUMRU10, BURUK9, BURMA9, KUBUR9, RUMBA9, UYMAK9, UYRUK9, YUMAK9, YAMUK9, BURAK8, KURUM8, KURYA8, KUMRU8, KURAM7, KURMA7, KUMAR7

KURAM

[isim]

  • Uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan soyut bilgi
  • Belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin bütünü

    İnsanlar da görünen dünyanın bir parçası olarak bu kurama girerler. - Haldun Taner

  • Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünü, nazariye, teori

    Onun bir başka anlamı da bir düşüncenin, bir kuramın soyutça anlatılmasından doğar. - Salâh Birsel

Birleşik Kelimeler: bilgi kuramı, bilim kuramı, değer kuramı

KURMA

[isim]

  • Kurmak işi

[sıfat]

  • Prefabrik

    Kurma ev.

Birleşik Kelimeler: yeniden kurma

KUMAR (Kelime Kökeni: Arapça ḳimār)

[isim]

  • Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu

    Ağır bir kumar borcunu ödemek zorunda kalan soylular gibiydi. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kumar oynamak

Birleşik Kelimeler: kumar ebesi, kumarhane

BURAK

[isim]

[din bilgisi]

  • Hz. Muhammed'in Miraç Gecesi'ndeki biniti

KURUM

[isim]

  • Bacalarda biriken kalın is

    Vapur dumanı ve baca kurumuyla kapkara olan saçlarımla yastığı kirletmek istemiyordum. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

[hukuk]

  • Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı veya birlik, müessese

    Türk Dil Kurumu.

Birleşik Kelimeler: eğitim kurumu, kamu kurumu

[isim]

  • Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, gösteriş, azamet, tekebbür

    Hikmet Bey'in kurum ve edası, her zamankinden belki yüz kat üstündü. - Sermet Muhtar Alus

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kurum (veya kurumunu) satmak
  • kurum kurum kurumlanmak (veya kurulmak)

KURYA (Kelime Kökeni: İngilizce curia)

[isim]

  • Vatikan'ı yöneten yürütme ve yargılama organlarının bütünü

KUMRU (Kelime Kökeni: Farsça ḳumrī)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş (Streptopelia)
  • Özellikle Ege Bölgesi'ne özgü, sandviç ekmeğinin içine domates, peynir ve biber konularak yapılan bir yiyecek türü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kumru gibi

Birleşik Kelimeler: kumrugöğsü, küçük kumru, çifte kumrular, arpacı kumrusu

[isim]

  • Ordu iline bağlı ilçelerden biri

BURUK

[sıfat]

  • Burulmuş olan
  • Tadı kekre olan (meyve)

    Vişne şerbetinin bu buruk tadı gerçek midir? - Attila İlhan

[isim]

  • Uygun olmayan şartlar sonucu dönerek büyüyen ağacın kerestesi

[mecaz]

  • Alınarak küskünlük gösteren, gücenmiş (kimse)

    Rahmi'ye karşı o da ötekiler gibi buruktu. - Tarık Buğra

Birleşik Kelimeler: buruk buruk

BURMA

[isim]

  • Burmak işi

    Ani bir diş ağrısı gibi, manevi bir sancı ruhumu burmaya başladı. - Hüseyin Cahit Yalçın

  • Sarığıburma
  • Burularak yapılmış altın bilezik

[sıfat]

  • Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış

    Yoksa ben hiç de aptal, tutsak ruhlu, herhangi maskara herifin burma bıyıklarına hayran olan dişilerden değilim. - Halide Edip Adıvar

  • Hadım etme, iğdiş etme

[halk ağzında]

  • Musluk

[halk ağzında]

  • Eğrilmek için bükülmüş yün

[halk ağzında]

  • Yaşken burularak kurutulan ot

    Arabacılık, sararsın burmayı, çalarsın kamçıyı, haylarsın hayvanı geçer gidersin. - Ahmet Rasim

[halk ağzında]

  • Kuru incir

Birleşik Kelimeler: sarığıburma

KUBUR

[isim]

[eskimiş]

  • Tuvalet deliğinden lağıma inen boru
  • Boru biçiminde kap

    Ok kuburu.

  • Bir tür tabanca, dolma tabanca

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kubur sıkmak

RUMBA (Kelime Kökeni: Fransızca rumba)

[isim]

  • Küba'dan Amerika ve Avrupa'ya yayılan bir dans
  • Bu dansın müziği

    Caz, o yıl çok yayılan bir rumbayı çalıyor. - Necati Cumalı

UYMAK

[-e]

  • Ölçüleri birbirini tutmak

    Ayakkabı ayağına iyi uydu.

  • Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek

    Kravat ceketine uymuş.

  • Zevke, anlayışa uygun düşmek

    Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor.

  • Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak, riayet etmek

    Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın. - Peyami Safa

  • Bağlı kalmak, tabi olmak

    Birtakım kayıt ve şartlara uymalıydı.

  • Uygun düşmek, münasip olmak

    Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir. - Hüseyin Cahit Yalçın

Birleşik Kelimeler: uyaroğlu

UYRUK

[isim]

[hukuk]

  • Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa
  • Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan kimse, tebaa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • uyruğuna girmek

YUMAK

[isim]

  • Yuvarlak biçimde sarılmış iplik, yün vb. şey

    Yün yumağı.

[sıfat]

  • Yuvarlak biçimde sarılmış olan

    Bir yumak yün.

Birleşik Kelimeler: yumak yumak, kıl yumağı

[-i]

[halk ağzında]

  • Yıkamak

    Evlerinin önü susam / Bir su bulsam yüzüm yusam - Halk türküsü

YAMUK

[sıfat]

  • Bir yana doğru eğik olan

[isim]

[matematik]

  • Yalnız iki kenarı paralel olan dörtgen

[mecaz]

  • Sözünden dönen, yanlışlık yapan (kimse)

    O yamuk herifler bir daha giremezler mahallemize. - Ahmet Ümit

[isim]

[mecaz]

  • Birine karşı yanlış davranma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yamuk yapmak

Birleşik Kelimeler: yamuk yumuk, dik yamuk, ikizkenar yamuk