[isim]

• Genellikle hastalık anında kullanılan sıcak su torbası

[isim]

• Buymak işi

[isim]

• Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı söz, buyuru, emir, ferman

  Buyruk, bu oğlanın götürülmesi gereken yere götürmem içindir. - Mustafa Necati Sepetçioğlu

• Egemenlik

  Birinin buyruğunda yaşamak.

Ata Sözleri ve Deyimler

• buyruğu altına girmek

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Çok üşümek

• Soğuktan donarak ölmek

[isim]

• Buyruk

[isim]

• Buyurmak işi

[isim]

• Buyrulmak işi

[isim]

[tarih]

• Sadrazam, vezir, beylerbeyi vb. yüksek devlet görevlileri tarafından yazılan buyruk

  İsa Bey, dikkati başka yere çekmek için bir askerî yürüyüş gösterisi yapacak, kendi buyruğundaki yerlere bu şekilde fermanlar, buyrultular gönderecekti. - Nihal Atsız

[-e]

[-i]

• Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek

  Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur. - Nurullah Ataç

• Söylemek, demek, düşüncesini bildirmek

  Bir şey mi buyurdunuz?

  Çok doğru buyuruyorsunuz. - Falih Rıfkı Atay

[-e]

• Gelmek, gitmek, geçmek, girmek

  Salona buyurmaz mısınız? - Mithat Cemal Kuntay

[-i]

• Almak

  Buyurunuz kahvenizi! - Mehmet Emin Yurdakul

[yardımcı fiil]

• Etmek, eylemek

  Size karşı derin hürmeti vardı, lütuf buyurur sorarsanız yalnızlığını hissetmez. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

• buyur!
• buyur etmek
• buyurun cenaze namazına!

[nesnesiz]

• Buyurma işi yapılmak

[isim]

• Buydurmak işi

[-i]

[halk ağzında]

• Dondurmak, çok üşütmek

  Diz boyu çamur, ince çadır, yüreği buyduran soğuk, keyfe yetmez. - Ayla Kutlu

[isim]

• Buyuran, emreden kimse

[sıfat]

• Sık sık buyruk veren, buyruk verir gibi konuşan

  Karısının buyurgan bilgiçliğine, yukarıdan ilgisine katlanabilmesi, artık son derece güç. - Attila İlhan

[mecaz]

• Kesin hüküm bildiren

  Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti. - Tomris Uyar

[isim]

• Buyurabilmek işi