BURUNLU ile Oluşan Kelimeler (BURUNLU Kelime Türetme)

BURUNLU harflerinden oluşan 13 kelime bulunuyor. BURUNLU kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Burunlu kelimesinin anlamı nedir? Burunlu ile başlayan kelimeler. İçinde burunlu olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

BURUNLU12

5 Harfli Kelimeler

BURUN9, BUNLU9, NURLU7

4 Harfli Kelimeler

BURU8

3 Harfli Kelimeler

BUL6, BUN6, ULU5, NUR4, RUN4

2 Harfli Kelimeler

BU5, UN3, UR3

UN

[isim]

  • Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • un ufak etmek
  • un ufak olmak
  • ununu elemek, eleğini asmak

Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu

UR

[isim]

[tıp]

  • Hücrelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, bağa, tümör, neoplazma, Çingene ahtapotu, vejetasyon

    Yalnız yağ birikintisinden ibaret bir bez, bir nevi ur, hayatı tehdit edecek bir şey değil! - Abdülhak Şinasi Hisar

Birleşik Kelimeler: ur kaplama, yağ uru

NUR (Kelime Kökeni: Arapça nūr)

[isim]

  • Aydınlık, ışık, parıltı, ziya
  • İlahi bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık

    Kuru Kadı okurken önündeki mezarın bir yeşil nurla tutuştuğunu gördü. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nur gibi
  • nur içinde yatsın
  • nur inmek
  • nur ol!
  • nur topu gibi
  • nuruaynım
  • nuruçeşmim
  • nurudidem

Birleşik Kelimeler: nur yüzlü, gemici nuru, göz nuru

RUN (Kelime Kökeni: Fransızca run)

[isim]

  • III-XIII. yüzyıllarda İngiliz İskandinav dillerinde kullanılan alfabenin harflerinin her biri
  • Göktürk yazıtlarında kullanılan yazı türünün harflerinden her biri

ULU

[sıfat]

  • Erdemleri bakımından çok büyük, yüce

    Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur. - Reşat Nuri Güntekin

  • Çok yüksek, çok büyük olan (şey)

    Dökülen meyvelerinden fazla, açılmış çiçekleri bulunan bir ulu ağaç. - İbrahim Alâeddin Gövsa

BU

[sıfat]

  • Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz

    Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez. - Ahmet Ümit

[zamir]

  • En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz

    Oysa bizi bekleyen yaşam bu değildi. - Reha Mağden

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bu abdestle daha çok namaz kılınır
  • bu denli
  • bu kadar
  • bu kadar kusur kadı kızında da bulunur
  • bu minval üzere
  • buna değdi (idi) buna değmedi (idi) demek
  • bunda bir iş var
  • bundan
  • bundan iyisi can sağlığı
  • bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
  • bu sıcağa kar mı dayanır?
  • bu yana

Birleşik Kelimeler: bu açıdan, bu arada, bu bakımdan, bu cümleden, bu gidişle, bu gözle, bu haysiyetle, bu kabîl, bu meyanda, bu sefer, bu takdirde, bu takım, bu türlü, bu yönden, bu yüzden, bununla beraber, bununla birlikte, işbu, o bu, şu bu

BUL

[isim]

  • Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta

BUN

[isim]

  • Sıkıntı

    Soluğunu kesen acı, göğsünü sıkıştıran bun sancılarına benzemiyordu. - Attila İlhan

NURLU

[sıfat]

  • Aydınlık, ışıklı, parlak

    Mehtap bize bir nurlu avize gibi gelirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mecaz]

  • Saygı uyandıran

BURU

[isim]

[halk ağzında]

  • Sancı, buruntu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • burusu tutmak (veya tutulmak)

BURUN

[isim]

[anatomi]

  • Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
  • Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü

    Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. - Haldun Taner

[mecaz]

  • Kibir, büyüklenme

    Burnundan yanına varılmıyor.

[coğrafya]

  • Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • burnu bile kanamamak
  • burnu büyümek
  • burnu çenesine değmek
  • burnu Kafdağı'na çıkmak (veya varmak)
  • burnu Kafdağı'nda (olmak)
  • burnu kırılmak
  • burnuna girmek
  • burnuna karıncalar dolmak
  • burnuna koymak
  • burnundan (fitil fitil) gelmek
  • burnundan ayrılmamak
  • burnundan düşen bin parça olmak
  • burnundan gelmek
  • burnundan getirmek
  • burnundan kıl aldırmamak
  • burnundan solumak
  • burnundan yakalamak
  • burnunda tütmek
  • burnunu çekmek
  • burnunu kırmak
  • burnunun dibine sokulmak
  • burnunun dikine (veya doğrusuna) gitmek
  • burnunun ucundan ötesini (veya ilerisini) görmemek
  • burnunun ucunu görmemek
  • burnunun yeli harman savurmak
  • burnunun yeli kırılmak
  • burnunu sıksan canı çıkacak
  • burnunu sokmak
  • burnunu sürtmek (veya burnu sürtülmek)
  • burnu sızlamak
  • burnu yere düşse almaz
  • burun bükmek
  • burun kıvırmak
  • burun şişirmek
  • burun yapmak

Birleşik Kelimeler: burun boşlukları, burun buruna, burun deliği, burun direği, burun kanadı, burun otu, burun perdesi, gagaburun, gaga burun, kababurun, karga burun, kepçeburun, kıl burun, pat burun, burnu büyük, burnu havada, danaburnu, itburnu, kargaburnu, kuşburnu, öküzburnu, canı burnunda, çiçeği burnunda, karnı burnunda, öfkesi burnunda

BUNLU

[sıfat]

  • Sıkıntılı

    Erkenden yattığı biraz bunlu, gamlı gecelerde geniş kanepelerin üstünde uykusunu çekiyordu. - Memduh Şevket Esendal

BURUNLU

[sıfat]

  • Herhangi bir biçimde burnu olan
  • Çıkıntısı olan

[mecaz]

  • Kendini beğenmiş, kibirli

Birleşik Kelimeler: kanca burunlu, koç burunlu, susak burunlu