BURUNDURUK ile Oluşan Kelimeler (BURUNDURUK Kelime Türetme)
BURUNDURUK harflerinden oluşan 20 kelime bulunuyor. BURUNDURUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Burunduruk kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
10 Harfli Kelimeler
BURUNDURUK18
7 Harfli Kelimeler
KUNDURU12
6 Harfli Kelimeler
BURDUR12
5 Harfli Kelimeler
BUDUN11, BURUN9, BURUK9, DURUK9, KUBUR9
4 Harfli Kelimeler
BURU8, DURU8, KURU6, URUK6
3 Harfli Kelimeler
BUN6, DUN6, KUR4, NUR4, RUN4
2 Harfli Kelimeler
BU5, UN3, UR3
UN
- Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri
Ata Sözleri ve Deyimler
- un ufak etmek
- un ufak olmak
- ununu elemek, eleğini asmak
Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu
UR
-
Hücrelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, bağa, tümör, neoplazma, Çingene ahtapotu, vejetasyon
Yalnız yağ birikintisinden ibaret bir bez, bir nevi ur, hayatı tehdit edecek bir şey değil! - Abdülhak Şinasi Hisar
Birleşik Kelimeler: ur kaplama, yağ uru
KUR (Kelime Kökeni: Fransızca cours)
-
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
Resmî kura göre doların değeri yeniden ayarlandı.
- Düzey
Birleşik Kelimeler: cari kur, çapraz kur, dalgalı kur, efektif kur, katlı kur, sabit kur, döviz kuru
- Karşı cinse ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
- Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
Ata Sözleri ve Deyimler
- kur yapmak
NUR (Kelime Kökeni: Arapça nūr)
- Aydınlık, ışık, parıltı, ziya
-
İlahi bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık
Kuru Kadı okurken önündeki mezarın bir yeşil nurla tutuştuğunu gördü. - Ömer Seyfettin
Ata Sözleri ve Deyimler
- nur gibi
- nur içinde yatsın
- nur inmek
- nur ol!
- nur topu gibi
- nuruaynım
- nuruçeşmim
- nurudidem
Birleşik Kelimeler: nur yüzlü, gemici nuru, göz nuru
RUN (Kelime Kökeni: Fransızca run)
- III-XIII. yüzyıllarda İngiliz İskandinav dillerinde kullanılan alfabenin harflerinin her biri
- Göktürk yazıtlarında kullanılan yazı türünün harflerinden her biri
BU
-
Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz
Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez. - Ahmet Ümit
-
En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz
Oysa bizi bekleyen yaşam bu değildi. - Reha Mağden
Ata Sözleri ve Deyimler
- bu abdestle daha çok namaz kılınır
- bu denli
- bu kadar
- bu kadar kusur kadı kızında da bulunur
- bu minval üzere
- buna değdi (idi) buna değmedi (idi) demek
- bunda bir iş var
- bundan
- bundan iyisi can sağlığı
- bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
- bu sıcağa kar mı dayanır?
- bu yana
Birleşik Kelimeler: bu açıdan, bu arada, bu bakımdan, bu cümleden, bu gidişle, bu gözle, bu haysiyetle, bu kabîl, bu meyanda, bu sefer, bu takdirde, bu takım, bu türlü, bu yönden, bu yüzden, bununla beraber, bununla birlikte, işbu, o bu, şu bu
KURU
-
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. - Halide Edip Adıvar
-
Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan
Kuru çöl. Kuru tepeler.
-
Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı
Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar. - Refik Halit Karay
-
Canlılığını yitirmiş (bitki)
Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum? - Halide Edip Adıvar
-
Salgısı olmayan
Kuru öksürük. Kuru egzama.
-
Döşenmemiş, çıplak
Salih Reis, dört kuru duvardan ibaret fukara kapısından gördüğü mavi denize baka baka ölmek istiyordu. - Halikarnas Balıkçısı
-
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)
Kuru çayla karın doyar mı?
-
Etkisi ve sonucu olmayan
Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler. - Ruşen Eşref Ünaydın
- Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem
-
Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze
Kuru, zevksiz bir hayat.
-
Akıcı olmayan, duygudan yoksun
Kuru bir anlatım.
- Kuru fasulye
Ata Sözleri ve Deyimler
- kuru başına kalmak
- kuruda kalmak
- kuru gayret çarık eskitir
- kuru hasır (veya kilim) üstünde kalmak
- kuru laf karın doyurmaz
- kurunun yanında yaş da yanar
- kuru tahtada kalmak
Birleşik Kelimeler: kuru boya, kuru çay, kuru çayır, kuru çeşme, kuru dere, kuru duvar, kuru ekmek, kuru erik, kuru fasulye, kuru filtre, kuru gürültü, kuru hava, kuru iftira, kuru incir, kurukafa, kuru kafa, kuru kahve, kuru kalabalık, kuru kayısı, kuru kemik, kuru köfte, kuru kuruya, kuru kuyu, kuru laf, kuru meyve, kuru öksürük, kuru pasta, kuru pil, kuru sebze, kurusıkı, kuru soğan, kuru soğuk, kuru söz, kuru tarım, kuru temizleme, kuru üzüm, kuru yemiş, kuru yemişçi, kuru yük, kuru ziraat, kara kuru, tuzu kuru, karaca kuruca, tahtakuruları, armut kurusu, Beypazarı kurusu, dut kurusu, gülkurusu, gül kurusu, insan kurusu, kayısı kurusu, kız kurusu, piç kurusu, tahtakurusu, üzüm kurusu, yaprakkurusu
URUK
- Soy, sülale
BUN
-
Sıkıntı
Soluğunu kesen acı, göğsünü sıkıştıran bun sancılarına benzemiyordu. - Attila İlhan
DUN (Kelime Kökeni: Arapça dūn)
- Alçak, aşağı, aşağılık
BURU
- Sancı, buruntu
Ata Sözleri ve Deyimler
- burusu tutmak (veya tutulmak)
DURU
- Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak
-
Pürüzsüz (ten)
Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.)
Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu. - Ayşe Kulin
Birleşik Kelimeler: arı duru
BURUN
- Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
-
Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü
Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. - Haldun Taner
-
Kibir, büyüklenme
Burnundan yanına varılmıyor.
- Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- burnu bile kanamamak
- burnu büyümek
- burnu çenesine değmek
- burnu Kafdağı'na çıkmak (veya varmak)
- burnu Kafdağı'nda (olmak)
- burnu kırılmak
- burnuna girmek
- burnuna karıncalar dolmak
- burnuna koymak
- burnundan (fitil fitil) gelmek
- burnundan ayrılmamak
- burnundan düşen bin parça olmak
- burnundan gelmek
- burnundan getirmek
- burnundan kıl aldırmamak
- burnundan solumak
- burnundan yakalamak
- burnunda tütmek
- burnunu çekmek
- burnunu kırmak
- burnunun dibine sokulmak
- burnunun dikine (veya doğrusuna) gitmek
- burnunun ucundan ötesini (veya ilerisini) görmemek
- burnunun ucunu görmemek
- burnunun yeli harman savurmak
- burnunun yeli kırılmak
- burnunu sıksan canı çıkacak
- burnunu sokmak
- burnunu sürtmek (veya burnu sürtülmek)
- burnu sızlamak
- burnu yere düşse almaz
- burun bükmek
- burun kıvırmak
- burun şişirmek
- burun yapmak
Birleşik Kelimeler: burun boşlukları, burun buruna, burun deliği, burun direği, burun kanadı, burun otu, burun perdesi, gagaburun, gaga burun, kababurun, karga burun, kepçeburun, kıl burun, pat burun, burnu büyük, burnu havada, danaburnu, itburnu, kargaburnu, kuşburnu, öküzburnu, canı burnunda, çiçeği burnunda, karnı burnunda, öfkesi burnunda
BURUK
- Burulmuş olan
-
Tadı kekre olan (meyve)
Vişne şerbetinin bu buruk tadı gerçek midir? - Attila İlhan
- Uygun olmayan şartlar sonucu dönerek büyüyen ağacın kerestesi
-
Alınarak küskünlük gösteren, gücenmiş (kimse)
Rahmi'ye karşı o da ötekiler gibi buruktu. - Tarık Buğra
Birleşik Kelimeler: buruk buruk
DURUK
- Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, statik, dinamik karşıtı
- Kuvvetlerin dengelenmesiyle ilgili olan
- Dalgalı akımlı elektrik motor veya üreteçlerinde hareketsiz bölüm, stator
- Hareket etmeyen nesnelerin üzerindeki kuvvet dengeleri ile uğraşan bilim dalı, statik